10. Hukuk Dairesi 2015/7497 E. , 2015/13256 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava dışı ... ‘nin, 2007/1,2,3, 2007/ 11 ila 2008/ 12, 2009/1 ila 2011/9, 2011/ 10-11-12, 2012/1-2 aylara ait sigorta prim borçlarının tahsiline yönelik şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacıya, 25.3.2013 tarihli ödeme emri tebliğ edilmiş; borç nedeniyle sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptali istemli eldeki dava yasal sürede açılmıştır.
Mahkemece, 20.10.2003 tarihinden itibaren borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu ancak tüm dönemlerde şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı, bu yetkinin tek imza ile... emrine konu alacakların 2007 yılı Ocak ayı ile 2012 yılı Şubat ayı arasındaki döneme ait olduğu, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili olmaması nedeniyle 5510 sayılı Yasa"nın yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihine kadar doğmuş olan borçlardan davacının şirket ile birlikte sorumluluğunun bulunmadığı, 01.10.2008 tarihinden itibaren doğmuş alacaklar yönünden ise şirketin yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle sorumluluğunun söz konusu olduğu, borçlu şirketin iflasının ertelenmesi için açılmış olan davanın yargılaması sırasında 16.08.2007 tarihinden itibaren İcra İflas Yasası"nın 179. maddesi gereğince tedbir kararı verilmiş ise de, şirketin iflasının ertelenmesine ya da iflasına henüz karar verilmediği, şirketin faaliyetine devam ederek işçi çalıştırdığı, dolayısıyla işçilerin sigorta primlerini ödemekle yükümlü olduğu, bu nedenle 5510 sayılı Yasa"nın 88/20. maddesinde düzenlenen “haklı nedenle ödememe” koşulunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, davacının ödeme emrine konu olan borcun 01.10.2008 tarihinden sonraki döneme ait kısmından sorumlu olduğu kanısına varıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını, 506 sayılı Kanunun 80/13. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi oluşturmaktadır.
506 sayılı Kanunun 80/13. maddesi hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmemesinden işverenle birlikte sorumlu tutulabilmesi için primlerin tahakkuk ve tediyesinde yetkili üst düzey yönetici olması zorunludur.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde ise; “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” denilmekte olup, yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz bir kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları yönünden Mahkeme kabulü isabetliyse de; 01.10.2008 tarihinden sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesinde düzenlenen haklı nedenle ödememe koşulu gereğince irdelenmemiştir.
Anılan hüküm gereği, yönetim kurulu üyeleri tarafından primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 5510 sayılı Kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa ... ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
Öte yandan; iflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Yasasının 179’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek, önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Yasanın 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ya da iflasın ertelenmesi talebi kapsamında malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan ve kayyum atanan bir şirketten, anılan Kanun’un 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca tahsil edilemeyen iflasın ertelendiği döneme ilişkin prim borcunun, üst düzey yöneticiden de müteselsil sorumluluk ilkesi uyarınca tahsil imkânı bulunmamaktadır.
Zira söz konusu hüküm ile; iflasın ertelenmesi kurumunun borçlu ve alacaklı kadar kamuyu da koruma amacını gerçekleştirmek amacıyla üst düzey yöneticinin şirketi ilzama ilişkin yetkilerinin tümü ya da bir kısmı kısıtlanmaktadır. Bu durum, iflasın ertelendiği döneme ilişkin prim borcunun ödenmemesinde doğrudan sorumluluğu bulunmayan üst düzey yönetici yönünden “haklı neden” oluşturmaktadır. Ancak, erteleme sürecinden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye, dolayısıyla da müteselsil sorumluluk gerçekleştiğinden, sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararı üst düzey yöneticinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bir başka deyişle; iflasın ertelenmesi süreci öncesine ait prim borçları için şirketin iflasının ertelenmesi, üst düzey yönetici yönünden haklı neden oluşturmayacaktır.
Ayrıca, iflasın ertelenmesine ilişkin devam eden yargılama sırasında, borçlu şirket hakkında yapılan icra takiplerinin, ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının tedbiren durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının da sonuç itibariyle yukarıda açıklanan iflasın ertelenmesi işlemleri ve haklı sebep kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği nazara alınmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde prim borçlusu şirket hakkında iflasın ertelenmesine dair ihtiyati tedbir kararı/kararları dikkate alınarak, ayrıca iflas erteleme dönemleri ve takibe konu prim borçlarının bu dönemlere ilişkin olup olmadığı belirlenerek, hukuki durumu ve davaya konu prim borçlarından sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 30.6.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.