Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/9698
Karar No: 2022/4976
Karar Tarihi: 25.05.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/9698 Esas 2022/4976 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2021/9698 E.  ,  2022/4976 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Yargılamanın Yenilenmesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    K A R A R

    Mahkemece verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuş olup, uyulan bozma ilamında özetle; “ Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gereklerinin yerine getirilmediği, davanın Sarıyer Kadastro Mahkemesinin 15.02.1983 tarihli ve 1972/60 Esas, 1983/1 Karar sayılı davasının H.U.M.Y.’nın 445. maddesi gereğince yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin olduğu, temyize konu yargılamanın yenilenmesi istenen davanın asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla yürütüldüğü, oysa, HMUY’nın 448 maddesinde (İadei muhakeme talebini muntazammın arzuhal, hükmü veren mahkemeye verilir ve orada tetkik olunur.) hükmü gereğince davanın yargılamanın yenilenmesi istenen davanın görüldüğü kadastro mahkemesinde görülmesi gerektiğinin gözetilmemesinin usul ve yasaya uygun olmadığı, dairenin bozma kararında belirtildiği gibi, H.U.M.Y.’nın yargılamanın yenilenmesini düzenleyen 445. maddesinin 5. bendinde “Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğunun hükmen tahakkuk etmesi” durumunda yargılamanın yenilenmesini talep edilebileceği belirtildiği, aynı maddenin 10. bendinin 2. fıkrasında ise “Birinci fıkranın 4, 5 ve 6 ncı bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlı olduğu, delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise, ceza mahkemesi kararı aranmayacağı,bu takdirde yargılamanın iadesi sebeplerinin varlığının, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerektiği, ne var ki mahkemece bu konuda araştırma yapılıp deliller toplanmaksızın işin esası hakkında karar verildiği, bu nedenle mahkemece öncelikle, HMUY’nın 448 maddesine göre davanın Yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin olduğu,yargılamanın yenilenmesi istenen davanın Sarıyer Kadastro Mahkemesinin 15.02.1983 tarihli ve 1972/60 E.1983/1 K sayılı davası olduğu, kadastro mahkemesinde görülen bir davanın yargılanmasının yenilenmesi isteminin de aynı mahkemede görülmesi gerektiğinden, davanın kadastro mahkemesine aktarılmasından sonra, H.U.M.Y.’nın 445. maddesinin 10. bendinin 2. fıkrası uyarınca, bilirkişiler hakkında kesinleşmiş bir ceza mahkumiyet kararı bulumadığı ancak,delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamadığı ve karar verilemediği sebebiyle, yargılamanın iadesi sebeplerinin varlığının, yargılamanın iadesi davasında ispat edilmesi gerektiği gözetilerek bu konuda araştırma yapılıp,taraflara bu konudaki delilleri sorulması gerektiği,mahkemece yapılan araştırma inceleme ve toplanan deliller ile H.Y.U.Y 445. maddesinin 5. bendinde yer alan “Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğu” saptandığı takdirde isin esasına girilmesi gerektiği, kabule göre ise, karara dayanak alınan bilirkişi raporu hükme yeterli olmadığı ,çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde olup olmadığının , davaya konu taşınmaz ile aynı orman kadastro sınır hattı içinde bulunan, taşınmazlar ve dava dosyalarındaki raporlar da dikkate alınarak yeniden yapılacak uygulama ve araştırma ile belirlenmesi gerektiği ” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davacı vekilinin yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile Sarıyer Tapulama Mahkemesinin 1972/60 Esas, 1983/1 Karar sayılı 15.02.1983 tarihli kararının hüküm fıkrasının bütün sonuçları ile iptaline, Sarıyer İlçesi Bahçeköy Balabandere mevkii, 6 pafta, 129 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Orman vasfıyla malik hanesi Hazine olarak düzeltilmesine, bu şekilde tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkindir.
    Kural olarak, kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur. Yargılamanın yenilenmesi bazı ağır yargılama hataları ve yanlışlıklarından dolayı, maddi anlamda kesinleşen hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Yargılamanın yenilenmesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilecek bir yasa yoludur. Maddi anlamda kesin hüküm gücü bulunmayan kararlara karşı (örneğin çekişmesiz yargıda verilen son kararlar) yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz.
    Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yoludur ve sebepleri HUMK'un 445. maddesinde (6100 sayılı HMK'nin 375. maddesinde) sınırlı (tahdidi) olarak sayılmıştır. Bu sayılanlar dışındaki bir nedenle yargılamanın yenilenmesi talep edilemez.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 17.04.1996 tarihli ve 1996/10-112-282 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
    6100 sayılı HMK'nin 375. maddesinde sınırlı şekilde sayılan yargılamanın iadesi sebepleri şunlardır:
    a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
    b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
    c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
    ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
    d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
    e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
    f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
    g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
    ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
    h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
    ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
    i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
    Somut olayda; davacı ... Yönetimi, Sarıyer Kadastro Mahkemesinin 15.02.1983 tarihli ve 1972/60 Esas, 1983/1 Karar sayılı dosyasında dava konusu olan 129 parsel sayılı taşınmaz hakkında açtıkları kadastro tesbitine itiraz davasının yargılaması sırasında, uzmanlığına başvurulan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda çekişmeli taşınmazın 1100 m2 yüzölçümündeki kısmının kesinleşen orman kadastrosu içerisinde kaldığı yolunda görüş bildirildiğini, Mahkemece bu rapora dayanılarak karar verilip kesinleştiğini, ancak söz konusu bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosunun yanlış uygulandığını, çünkü orman kadastro haritasındaki 44 numaralı orman sınır noktasının ... ... Su Kemerinin altında bulunduğundan değişmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle, bilirkişiler hakkında kasten gerçeği aykırı rapor verdikleri için suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek, bilirkişilerin kasten gerçeğe aykırı rapor vermesi sebebiyle H.U.M.Y.’nın 445. maddesi gereğince yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunmuştur.
    Yargılamanın yenilenmesi istenen Sarıyer Tapulama Mahkemesinin 1972/60 Esas, 1983/1 Karar sayılı dava dosyasının konusunun Bahçeköy 129 parsel sayılı taşınmaz olduğu, bu parselin tapulama sırasında, 30.04.1954 tarihli 31 ve 25.01.1954 tarihli 46 sayılı tapu kayıtlarına dayanılarak 6120 m2 yüzölçümü ve ahşap ahır-tarla niteliği ile 31.12.1958 tarihinde ... Kasap ve arkadaşları adına tespit edildiği, tespite orman yönetimince kesinleşen orman kadastrosuna dayanılarak itiraz edildiği, yargılama sırasında uzmanlığına başvurulan bilirkişiler Doç. Dr.... tarafından düzenlenen krokide 129 parsel sayılı taşınmazın 1100 m2 yüzölçümündeki bölümünün kesinleşen orman tahdidi içerisinde, geri kalan 5020 m2 yüzölçümündeki bölümünün ise orman tahdidi dışında kaldığı yolunda görüş bildirildiği, mahkemece bu görüşe itibar edilerek, Orman Yönetiminin davasının kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın 1100 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman niteliğinde hazine adına tesciline, 5020 m2 yüzölçümündeki bölümünün miktarındaki kısmının tespit malikleri adına tesciline karar verilmiş Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1985/10943-1988/10853 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
    Davacı, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak 6100 sayılı HMK’nin 375. madesinin “f” bendine dayanmıştır. Madde hükmüne göre bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı görüş bildirdiğinin hükmen gerçekleşmesi halinde yargılamanın yenilenmesinin istenebileceği, aynı maddenin son fıkrasında da, bu bentte yazılı sebebe dayanılarak yargılamanın yenilenmesinin istenebilmesi için bu sebebin kesinleşmiş bir ceza hükmü ile belirlenmiş olması koşuluna bağlı tutulmuş, devam eden cümlede de delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanmamış veya karar verilmemiş ise Ceza Mahkemesi hükmünün aranmayacağı, bu takdirde yargılamanın yenilenmesi sebebinin dava içerisinde öncelikle kanıtlanması gerektiği açıklanmıştır. Somut olayda; Orman İdaresi bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğu dilekçesinde “bilirkişiler hakkında ağır ithamlar içeren dilekçeler geldiğini, kesinleşen mahkeme kararına dayanak raporlarında orman sınır noktalarının yanlış yerde gösterdiklerini” belirtmiş, Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlık soruşturmasına başlanılmış ancak TCK’nin 102. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle takibata yer olmadığına kararı verilmiş, bu karara yapılan itiraz da reddedilerek kesinleşmiştir. Soruşturma dosyasında bilirkişilerin gerçeğe aykırı rapor düzenlediğine dair somut bir delil olmamakla birlikte, Mahkemece davanın reddine dair kararın bozulması üzerine alınan bilirkişi raporunda da taşınmazın kesinleşen orman sınırı dışında kaldığı bildirildiğinden ikinci kez davanın reddine karar verilmiş, kararın “bilirkişilerin raporlarını kasten gerçeğe aykırı düzenleyip düzenlemediklerinin somut olayda araştırılması gerektiği, bunun için de taşınmazın orman tahdidine göre konumunun araştırılması” gereğine değinilerek bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; “taşınmazın orman sınırı içinde kaldığı” belirtildiğinden temyize konu hüküm kurulmuştur.
    Mahkemece bilirkişi raporunda taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de, eldeki davanın yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin olduğu ve somut olayda yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin olup olmadığı hususları hiç tartışılmamıştır. Yukarda açıklanan kanun maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin varlığı için öncelikle bilirkişilerin kasten gerçeğe aykırı rapor düzenlediklerinin ceza mahkumiyeti kararı ile sabit olması, delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanmamış veya karar verilmemiş ise Ceza Mahkemesi hükmünün aranmayacağı, bu takdirde yargılamanın yenilenmesi sebebinin dava içerisinde öncelikle kanıtlanması gerekmektedir. Temyize konu davada bilirkişiler hakkında ceza kovuşturması yapılamamış olduğundan yargılamanın yenilenmesi sebebinin eldeki davada kanıtlanmış olması gerekmektedir. Dosyada dava konusu taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırlarına göre konumunu araştıran farklı bilirkişilerce düzenlenen raporlarda dahi taşınmazın konumu net olarak saptanamamıştır. Yörede ilk orman kadastrosu 1939 yılında yapılıp kesinleşmiş, daha sonra 1976 yılında ilk tahdidin aplikasyonu yapılmış ancak her iki çalışmanın birbiri ile uyumsuz olması nedeni ile bu sefer 2006 yılında 6292 sayılı Kanun uyarınca sınır düzeltme çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar dahi bilirkişilerin raporlar gerçeğe aykırı dahi olsa bu aykırılığın “kasten” olmadığının bir kanıtı olup,somut olayda bilirkişilerin raporlarını “kasten” gerçeğe aykırı düzenledikleri ispatlanmadığından davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi