Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/11261
Karar No: 2022/5016
Karar Tarihi: 26.05.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/11261 Esas 2022/5016 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2021/11261 E.  ,  2022/5016 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu Kaydında Düzeltim

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... ve arkadaşları vekili, müvekkilleri olan davacıların, ... ilçesi ... Köyünde bulunan 258 parsel sayılı taşınmaz ile 15 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, kadastro yenileme çalışmaları sırasında davacılara ait 258 parsel sayılı taşınmazın 45.700 m2 iken 36.394 m2 olarak ölçüldüğünü, ayrıca 15 parsel sayılı taşınmazın 48.200 m2 iken 46.677 m2 olarak ölçüldüğünü ileri sürerek, yenileme kadastrosu tespitinin iptaline karar verilmesi istemiyle Kadastro Mahkemesinde dava açmıştır.
    Davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili davanın reddini savunmuşlardır.
    ... Kadastro Mahkemesince verilen, dava konusu 15 parsel yönünden dilekçenin görev yönünden reddine, 258 parsel yönünden davanın kabulüne, taşınmazın yüzölçümünün 47.086,70 m2 olarak tespit ve tesciline ilişkin önceki hüküm, davalı ... vekili, davacılar vekili ve Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi' nin 04.02.2013 tarih ve 2012/8658 Esas, 2013/546 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkemenin tefhim edilen kısa karar ve karar gerekçesinde dava konusu eski 15 parselde dava kabul edilip taşınmazın yüzölçümünün düzeltilmesine; eski 258 parsel yönünden ise davanın görev yönünden reddine karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında tam tersi olarak eski 258 hakkında davanın kabülü ile yüzölçümünün düzeltilmesine, eski 15 parsel hakkında ise davanın görev yönünden reddine karar verildiği açıklanarak, kararların farklı ve çelişkili olmasının isabetsizliğine" değinilerek, diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
    ... Kadastro Mahkemesince, bozma ilamı doğrultusunda yürütülen yargılama neticesinde, dava konusu 258 parsel sayılı taşınmaz ile komşu ... Köyü 493 parsel sayılı taşınmazı arasında mükerrerlik bulunduğu, tecviz dışında kalan miktar farkının ... Köyü 493 nolu tapulama parseli ile kısmen mükerrer olmasından kaynaklandığı buna ilişkin taleplerin Asliye Hukuk Mahkemesinde ileri sürülmesi gerektiği gerekçesiyle bu parsel yönünden davanın görev nedeniyle reddine karar verilmiş ve görevsizlik kararı üzerine dava dosyası Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilerek bu mahkemenin 2016/126 Esas sırasına kaydedilmiştir.
    ... Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda, ... ili ... ilçesi ... Mahallesi eski 258 yeni 116120 ada 3 parselin 9.305,66 m²'lik kısmının, ... Mahallesi 493 parsel ile mükerrer olduğu, ... Mahallesi 493 parselin kadastro tespitinin 07.08.1953 tarihinde yapıldığı, ... Mahallesinde bulunan 258 parselin ise tapulama tutanağına göre tespitinin 12.11.1953 tarihinde yapıldığı, buna göre ... Mahallesi 493 parselin tespitinin 258 parsele göre daha önceki tarihte kesinleştiği, bu nedenle mükerrer kısmın yenileme kadastrosu sırasında davacılara ait 258 parselden kesildiği, dava konusu mükerrer kısmın davacı tarafından kullanılageldiği, bu konuda bir niza bulunmadığı ne var ki kullanım durumuna değil, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesinde evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı düzenlendiğinden daha eski tarihli 493 parselin tespitine değer verilmesi gerektiği, yapılan yenileme işleminin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar ... Topçu, ... Topçu ve Cem ... Topçu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/1. maddesi kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
    Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesi ile TMK'nın 1026. maddesine göre, kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı ve hataen ikinci kadastro çalışması yapılmış ise ikinci kadastronun tümüyle hükümsüz olacağı, ilk kadastronun geçerli kalmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, tapu sicil müdürlüğünce re'sen iptal edileceği belirtilmiştir. Yine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesinde de, bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz malikinin terkini isteyebileceği, tapu memurunun bu istemi yerine getirmesi halinde her ilgilinin, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabileceği hususu düzenlenmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde "kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı" düzenlenmiştir.
    Eldeki davada, ... İli ... İlçesi ... Mahallesinde bulunan davalıya ait 493 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tarihi 07.08.1953, davacılara ait ... İli ... İlçesi ... Mahallesi 258 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tarihi ise 12.11.1953 olup, davalıya ait 493 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 31.12.1954 tarihinde, davacılara ait 258 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti ise 28.12.1961 tarihinde kesinleşmiştir. Davacılar adına kayıtlı 258 parsel sayılı taşınmazın tespit tarihi, daha önce kadastrosu yapılan 493 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmesinden sonraki 10 yıllık süre içerisinde yapılmış olup, ikinci kadastro işleminin, ilk yapılan kadastro çalışmasının kesinleşme tarihi itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Her ne kadar; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de, dava konusu 258 parsel sayılı taşınmazda 28.11.1961 tarihi itirabiyle davacılar adına tapu kaydı oluşmuş olup davacılardan, tapuda adlarına kayıtlı bulunan yer hakkında hak düşürücü süre içerisinde dava açmaları beklenemez. Davacılar, sicile göre kayıt maliki olduklarına, bir başka deyişle zaten kadastro ile haklarına kavuşmuş durumda olduklarına göre, belirtilen hukuki sebeple açacakları davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunduğundan, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilemez. Aksi halde, yani her halde kadastrosu daha sonra yapılan bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026/2. maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Bu duruma göre, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan eldeki dava, artık çifte tapuyu önleme maksadına yöneliktir. Tabiatıyla yukarıdaki açıklamalar, birinci kadastronun kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dolmasından önce ikinci kadastro yapılıp kesinleşmesi haline ilişkin olup, hak düşürücü süre dolduktan sonra ikinci kez kadastro yapılması halinde ise, hak düşürücü süre dolacağı için dava açma olanağının bulunmadığı kuşkusuzdur.
    Bu durumda Mahkemece, hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun) ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerekir.
    Somut olayda, dava konusu 493 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun kesinleştiği tarih itibariyle 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan, davacılar adına tapu kaydının oluşmuş olması, artık hak düşürücü süreyi ortadan kaldırmıştır. Davacılar adına (ikinci kadastro yoluyla) tapu kaydı oluştuğu tarihte ilk kadastronun kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadığından, davacı hakkında hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın esasına girilerek, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilmek suretiyle, mükerrerlik oluşturduğu belirtilen çekişmeli taşınmaz bölümünün, ilk önce kadastrosu yapılan 493 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı tarih itibariyle kime ait olduğu belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 26.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi