14. Hukuk Dairesi 2019/3964 E. , 2021/3509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.04.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 05.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 130 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 1969 yılında tarafların murisi ... tarafından taşınmazın eski maliki ..."den haricen satın alındığını, ... mirasçılarının tapuda paylarını davalılara devrettiklerini ancak ... mirasçılarından davalı ..."ın 4/6 payı üzerine haksız şekilde tescil ettirdiğini belirterek taşınmazın davalılar adına olan tapusunun iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; harici satışın geçersiz olduğunu, müvekkilinin bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, davayı kabul etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalılar ... ve ... adına kayıtlı payların iptali ile ... mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddeleri gereğince, tapulu bir taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve satın alana herhangi bir hak bahşetmez. TMK"nın 706. maddesinde öngörülen resmi şekil bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartıdır.
Ne var ki, şekil koşuluna uygun olmadığı için geçersiz olan sözleşmenin fiilen hayata geçirildiği, tarafların edimlerini yerine getirdiği; davacılar murisi tarafından satın alınan taşınmaz üzerine evler yapıldığı ve bu duruma dava dışı satıcılar tarafından itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Kanunun, “Dürüst davranma” kenar başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümle amaçlanan, istisnai ve özel durumların varlığı halinde kanununun ve hakkın mutlaklığı kuralına istisna tanımaktır. Bu davada olduğu gibi, dava konusu olayın gerçekleşme durumu nazara alınarak, özel ve istisnai durumun varlığı gerekçe gösterilerek sözleşmenin geçersizliği savunmasına değer verilmemesi gerekir.
Somut olayda;
Taşınmazın eski maliki ... mirasçılarının eldeki davadaki tarafların murisi ..."ın ve mirasçılarının taşınmazdaki zilyetliklerine karşı çıkmayan fiili kabullerinin bulunduğu, bir bakıma haricen yapılan satışa ahde vefa gösterdikleri, taşınmazın satışından önce 03.02.1999 tarihli sözleşmeyi imzaladıkları bunun sonucunda da taşınmazı davalılara 03.05.2002 tarihinde resmi şekilde devrettikleri, tarafların edimlerini resmi işlem yapmak suretiyle yerine getirdikleri, edimlerin ifasının geçersiz de olsa ilgili sözleşmeye uygun olmak zorunda olduğu, davanın özel ve istisnai şartları bir kenara bırakılarak hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki, murisler arasındaki satışın resmi şekilde yapılmadığı yönündeki savunmaya değer verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, davacıların taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davalı ... payı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.