(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/7094 E. , 2013/10316 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ...Köyü, 231 ada 5 parsel sayılı taşınmaz, 6556,77 m² yüzölçümüyle, tutanakların edinme sebebinde davalı gerçek kişilerin 1/2 oranında eşit hisse ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinde olduğu belirtilmiş ise de; Kadastro Mahkemesinin 2011/72 Esasında, davacı ... Yönetimi tarafından taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu savıyla dava açıldığından, malik ve nitelik haneleri açık bırakılarak tesbit edilmiştir.
Kadastro Mahkemesinde davacı ... Yönetimi vekili, ... Köyünde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosunda davalılara ait taşınmazların orman sınırları dışında bırakılmasına ilişkin işlemin iptalini ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.
Orman kadastrosuna itiraz davası ile malik hanesi ve niteliği boş olarak bırakılan kadastro tespit tutanağı aslı birleştirildikten sonra, mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalı Hazine tarafından taşınmazın özel mülk olarak tescili gerektiği iddiasıyla niteliğe ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman sınırlandırılmasına itiraz ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4 maddesi gereğince yapılan ve 07.06.2011 – 06.07.2011 tarihleri arasında kısmî ilâna çıkarılarak kesinleşen orman sınırlandırılması vardır.
Mahkemece, davalı gerçek kişilerin davayı kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak karar verilmiş ise de, taşınmazın niteliğine ilişkin olarak yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli ve elverişli değildir. Ayrıca, dava konusu taşınmaz 3402 sayılı Kanunun 30. maddesi uyarınca, davalı olduğu gerekçesiyle malik hanesinin belirlenmesi amacıyla aynı Kanunun 5 ve 27. maddeleri uyarınca kadastro mahkemesine devredilmiştir. Hal böyle olunca hâkim tarafından lüzum görülen tüm deliller toplandıktan sonra, taşınmazın niteliği ve gerçek hak sahibinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi, yine Kadastro Kanununun 11. maddesi uyarınca askı ilânları yapılması gerektiği de gözetilmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca askı ilânları yapılmalı, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı ve davalı taşınmazın niteliği belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, gerçek hak sahipliğinin tespiti için zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, yararına zilyetlik koşulları oluştuğu belirlenen gerçek hak sahipleri yanında, (murisler ve önceki zilyetleri) yönünden de tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulurken, davalı gerçek kişilerin gerçek hak sahibi olduğu tesbit edilir ise kabul beyanları gözetilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik incelemeye dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 19/11/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.