(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/7820 E. , 2013/10314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... Köyü 101 ada 1 parsel sayılı 1328 hektar 5922,52 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı, Haziran 1990 tarih 36 ve Kasım 1967 tarih 131 sıra nolu tapu kayıtlarına dayanarak parsel içinde tapulu taşınmazlarının bırakıldığı iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde 1971 yılında seri bazda orman kadastrosu yapılarak kesinleştiği ve 2007 yılında yapılan genel kadastro da taşınmazlara ada parsel numarası verilerek Devlet Ormanı niteliği ile Hazine adına tesbitinin yapılmasının davacıya dava açma hakkı vermeyeceği ve hak düşürücü süreler geçtiği gerekçeleriyle davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı ... ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/10/2011 gün ve 2011/7836-11728 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...öncelikle yörede 1971 yılında seri bazda yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orijinal renkli orman tahdit harita örneği ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları, taşınmazın tesbit tarihinden 15-20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası ile topoğrafik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftası ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak incelemede, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde ayrı renkli kalemlerle gösterilmeli ve bu suretle yapılacak uygulama sonucunda taşınmazın 1971 yılında seri bazda yapılan orman kadastrosu sınırları içinde kaldığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmeli, taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kaldığının anlaşılması halinde ise, kadastrosu yapılan orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığından söz edilemeyeceğinden, bu nitelikteki taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukukî durumlarının eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin de incelenmesi sonucu belirlenmesi gerektiğinden eski ve yeni tarihli memleket haritaları ve kadastro paftaları ölçekleri eşitlenip birbiri üzerine aplike edilerek dava konusu taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli bilirkişilerin onayını taşıyan duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün niteliği ve yaşı ile toprağının niteliği saptanmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları stereoskop aletiyle incelenip taşınmazın zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ve kullanım durumu belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve varsa dayanak kayıtları getirtilip uygulanarak taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı, tesbit tutanağı ile yerel bilirkişi ve tanık anlatımları arasında çelişki oluştuğunda 3402 sayılı Kanunun 30/1. maddesi gereğince kadastro tesbit bilirkişileri de tanık sıfatıyla dinlenerek çelişki giderilmeli, davacının tutunduğu Nisan 1938 tarih 43 ve 709 numaralı
tapu kayıtları ilk geldisinden itibaren tüm gittileri ile getirtilip uygulanmalı, mahalline uyduğu tesbit edildiği takdirde, tapu kayıtlarının eski tarihli resmi belgelerde ki nitelendirilmesine göre 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısında hukukî geçerliliğini yitirip yitirmediği değerlendirilmeli, kaydın sahibi lehine olduğu kadar aleyhine de delil olabileceği düşünülmeli ve taşınmaz 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca orman içi açıklığı niteliğinde bulunup bulunmadığı saptanmalı...” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu taşınmazın seri usûlde yapılan orman kadastrosunun dışında kaldığı, davacının dayandığı tapu kaydının taşınmaza uyduğu, ancak dört tarafının orman ile çevrili olması nedeniyle orman içi açıklık niteliğinde bulunduğundan özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere 1971 yılında seri bazda yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 2007 yılında 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosun da, dava konusu edilen taşınmazların 101 ada 1 sayılı orman parseli içinde bırakıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde bulunduğundan özel mülkiyete konu olamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür.
Şöyle ki; davacı 2501 sayılı Kanun ile oluşan 08.04.1938 tarih 43 sıra sayılı 10500 m² yüzölçümlü tapu kaydından gelen 13.06.1990 tarih 36 sıra ve 28.04.1938 tarih 709 sıra sayılı 6000 m² yüzölçümlü tapu kaydından gelen ve 1/2 hissesi revizyon gören 13.11.1967 tarih 131 sıra sayılı tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece bozma kararı gereğince yapılan uygulama sonucunda, dava konusu taşınmazın 1971 yılında seri usûlde yapılan orman kadastrosunun dışında kaldığı, eski tarihli belgelerde de orman sayılmayan yerlerden yerlerden olduğu ve eğiminin düşük olduğunun ve amenajman haritası ve kadastro paftasına göre orman içi açıklık niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca orman içi açıklık konumunda olan taşınmazlar zilyedlik yoluyla kazanılamaz. Davacı tapu kaydına dayalı olarak dava açtığına ve dayanılan tapu kaydının taşınmaza uyduğu belirlendiğine göre orman içi açıklıkların tapu kaydına dayalı olarak tescil edilmesi mümkündür.
Bu nedenle; dayanak tapu kaydının 2510 sayılı Kanuna göre oluştuğu nazara alınarak varsa tescil krokisi ve krokiye göre belirlenecek 2510 sayılı Kanuna göre oluşmuş komşu taşınmazların tapu kayıtları ile revizyon parsellerinin tesbit tutanak suretleri, dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel ve dayanakları ilgili yerlerden getirtilip, bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle dayanak tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, 13.11.1967 tarih 131 sıra sayılı tapu kaydının kapsamı belirlenirken taşınmazın 1/2 hissesinin devir edildiği gözetilmeli, dayanılan tapu kayıtları kroki veya haritaya dayanmakta ise 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesi gözetilerek, dayanak tapu kayıtları harita veya krokiye dayanmamakta ise değişebilir sınırları içerdiğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3. maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli ve anlatılan şekilde belirlenen tapu miktarı kısmın davacı adına tesciline karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/11/2013 günü oy birliği ile karar verildi.