Hukuk Genel Kurulu 2014/1298 E. , 2017/449 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. İş Mahkemesince kısmen kabulüne dair verilen 16.06.2011 gün ve 2008/174 E.-2011/356 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 22.11.2012 gün ve 2011/10898 E., 2012/21000 K. sayılı kararı ile;
"...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre temyiz edenin sıfatına ve temyiz nedenlerine göre davalı şirketin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 15.031,22 TL maddi tazminatın, 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Davacının 18.07.2002 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu % 18.39 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda, davalı işveren şirketin % 75, davacı işcinin ise % 25 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 10.000,00 TL manevi tazminat fazladır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı şirketin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı şirket ile birleşen Uğur Ambalaj ve Makine San. Tic. A.Ş.’de makine operatörü çalışmakta iken 18.07.2002 tarihinde dondurma kabı basılırken kesilen ürünün kesim altına sıkışması üzerine sıkışan malzemeyi almak istediği sırada üst bıçağın aşağı hareket etmesi ile sağ elinin 2.3.4. parmaklarının koptuğunu ileri sürerek fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL manevi tazminatın ve 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faiziyle davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili maddi tazminat talebini 07.06.2011 tarihli dilekçesi ile 15.031.22 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı şirket vekili iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu kişinin davacı olduğunu, kazanın davacının çalışmakta olduğu iki gözlü makinenin bir gözünde yaşanan sorunu makineyi durdurmadan çözmeye çalışması nedeniyle meydana geldiğini, müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının davalıya ait işyerinde 18.07.2002 tarihinde kesme bölümünde çalışırken kesilen ürünün kesim altına sıkışması üzerine makinenin kapağını açarak eli ile sıkışan malzemeyi almak istediği sırada üst bıçağın aşağı hareket etmesi üzerine sağ elinden yaralandığı ve bu yaralanmadan dolayı davacının % 18.39 oranında malul kaldığı, bu olayın oluşumunda davalı işverenin %75, davacının ise % 25 kusurunun bulunduğu, sürekli iş göremezlik derecesi itibariyle iş bulmasının güç olduğu ve bu olayın sonraki yaşamına da olumsuz etkileyeceği göz önüne alınarak davacının maddi ve manevi zarardan kısmen de olsa telafisi amacıyla olarak 15.031,22 TL maddi tazminatın ve manevi tazminata ilişkin talebinin ise kısmen kabulü ile 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine ve fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Davalı şirket vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı şirket vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından iş kazası nedeniyle yaralanan davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri gözönünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Taktir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, beden gücü kaybı nedeniyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, MK’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2033/21-368-355 ve 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Hukuk Genel Kurulu’nda işin esasına geçilmeden önce 08.03.2017 tarihinde yapılan ilk görüşmede yerel mahkeme tarafından 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine rağmen Özel Dairece bozma kararında 25.000 TL manevi tazminatın fazla olduğunun yazılması gerekli iken 10.000 TL manevi tazminatın fazla olduğunu belirtilmesi hususu ön sorun olarak görüşülmüş; ancak bu durumun maddi hataya dayandığı kabul edilerek ön sorun oybirliğiyle aşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut değerlendirildiğinde 18.07.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacının iş göremezlik derecesinin % 18,39 olarak belirlendiği, olayın meydana gelmesinde davacının % 25, davalı işverenin ise % 75 kusurlu olduğu hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının isabetli olduğu bu nedenle yerel mahkemenin direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle iş kazası sonucunda davacıda iş göremezlik derecesi, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temtiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.03.2017 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.