21. Hukuk Dairesi 2011/12852 E. , 2013/1981 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, tescil ile sigortalılığının ve almakta olduğu yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacılar murisinin 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinin, davalı Kurum"ca tescile esas oda kaydının usulsüz olduğu kabul edilerek geçersiz sayılması işleminin iptaline ilişkindir.
Mahkemece; davalı Kurum"un 21.03.2006 tarih ve 15238 sayılı işleminin iptaline karar verilmiştir.
Her uyuşmazlığın, dayandığı işlem veya olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre çözümlenmesi gerekeceği ilkesinden hareketle yasal koşulların ayrı ayrı ele alınarak Bağ Kur"luluk statüsünün ortaya konması gerekir. 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi ilk şekliyle; sigortalılığın oluşumu için kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise sigortalılığın başlangıcı yönünden yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir. 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının ... ve ... Odası"ndaki kaydı esas alınarak 22.03.1985 tarihi itibari ile 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, vergi ve sicil kaydının bulunmadığı, davacıya 01.09.2001 tarihinden itibaren aylık bağlandığı, davalı Kurum"un davacının yaşlılık aylığını 23.05.2005 tarihli soruşturma raporuna dayanarak iptal ettiğini davacıya 21.03.2006 tarihli yazı ile bildirdiği, 23.05.2005 tarihli soruşturma raporunda; ... Odasının yöneticilerinden ilgili üye kayıt defterlerinin istenilmesine rağmen 07.04.1986 tarihinde noterce onaylanan üye kayıt defterinin fotokopisi ile 23.05.1995 tarihinde noterce onaylanan yönetim kurulu karar defteri haricinde belge sunulamadığı, yöneticiler tarafından kullanılan üye kayıt defterinin kayıp olduğunun belirtildiği, muhtemelen sahte kayıtlar bulunması nedeni ile bu şekilde beyanda bulunulduğu, rapor hazırlanırken bahsedilen iki adet defter ile hazirun cetveli kayıtlarından faydalanıldığı, davacının muhtar sigortalısı olması nedeni ile 12.03.1996 tarihinde re"sen tescilinin yapıldığı ve davacıya görev süresi olan 05.04.1994 – 18.04.1999 tarihleri arasında sigortalılık verildiği, davacının bu hizmet süresi ile emekli olmasının mümkün olmaması nedeni ile giriş bildirgesi ile meslek odası kaydı nedeni ile geçmişe dönük olarak 31.12.1981 – 30.12.1999 tarihleri arasında hizmet verildiği, bu kaydın usulüne uygun olduğuna ilişkin İl müdürlüğü yetkililerince 26.04.2001 tarihli tutanak düzenlendiği, bu tutanağın 07.04.1986 tarihinde noterce onaylanan üye kayıt defteri esas alınarak düzenlendiği, davacıya 01.09.2001 tarihinden itibaren aylık bağlandığı, oda yöneticilerinden üye kayıt defterlerinin istenildiği, ancak sunulmadığı, bu nedenle 26.04.2001 tarihli tutanak esas alınarak inceleme yapıldığı, 07.04.1986 tarihinde noterce onaylanan üye kayıt defterinin fotokopisinde; davacının 23. sayfada 90/166 sırada kayıt edildiğinin anlaşıldığı, düşünceler kısmında davacının 30.12.1993 tarihli ve 42 sayılı yönetim kurulu kararı ile kaydının silindiğinin yazıldığı, ancak böyle bir kararın olmadığı, 23.05.1995 tarihinde noterce onaylanan yönetim kurulu defterinde ise davacının 22.04.2000 tarihli karar ile kaydının 30.12.1999 tarihi itibari ile silinmesine karar verildiğinin tespit edildiği, defterin son derece düzensiz olduğu, defter fotokopi olduğundan sonradan eklenen kısımlardaki kalem faklılıklarının tespit edilemediğinin anlaşıldığı, ayrıca 07.04.1986 tarihinde noter tarafından onaylanan bir defterde 13.12.1981 tarihli üyeliğin mevcut olmasının mantıklı olmadığı, davacının esnaf sicil kaydının da bulunmadığı, ayrıca davacının bağımsız çalışmasına delil olabilecek vergi kaydının da bulunmadığı belirtilerek oda kayıtlarının usulsüz olduğunun bildirildiği, ... 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 15.12.2009 tarihli kararı ile sanıkların üzerlerine atılı suçu işlemedikleri sabit olduğundan beraatlerine karar verildiği, ancak kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosyada mevcut belgelerden tespit olunamadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacılar murisi, 22/03/1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa gereğince, kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı dikkate alınarak Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş ise de, oda kaydının usulsüz tutulduğunun tespit edilmesi ve Bağ-Kura giriş bildirgesinin yıllar sonra verilip sırf bu kayda istinaden hizmet elde edilmesinin şaibeli olması sebebiyle artık murisin oda kaydına istinaden sigortalı kabul edilmesi yerine gerçekten usulünce araştırılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; murisin seyyar satıcılık yaptığı anlaşıldığından bunun için nereden, kimden mal aldığı, aldığı malları nerede sattığı, sonraya ilişkin vergi, esnaf ve sanatkarlar sicili kaydı olup olmadığı, sonraya ilişkin aynı faaliyeti sürdürdüğünü gösterir yazılı belge ibraz edip edemeyeceği, zabıta, maliye, muhtarlık marifetiyle davacının gerçekten kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının olup olmadığını araştırılarak, bağımsız faaliyetinin bulunup bulunmadığı oda kaydının gerçek bir çalışmaya ilişkin olup olmadığı hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde maddi delillerle ortaya koyulduktan sonra karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.