Esas No: 2021/8585
Karar No: 2022/5072
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/8585 Esas 2022/5072 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/8585 E. , 2022/5072 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine, Orman Kadastrosuna Ve 2/B ye İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı ... İdaresi vekili, davalı birleşen davacı ... vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Mahkemenin verdiği önceki karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, Yargıtay bozma ilamında özetle; “Orman kadastrosu ve 2/B dava devam ederken yapıldığından orman kadastrosu ve 2/B nin davalı hale geldiğine, ...’in sair temyiz itirazlarının; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarıyla çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden iken 2/B madde uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğu belirlendiğinden reddine, ancak çekişmeli taşınmazın 15.10.1961 tarihinden önce doğal yollardan orman niteliğini kaybedip kaybetmediği hususundaki araştırmanın yetersiz olduğu ve 2/B madde şartlarını taşıyorsa tasarruf edenlerin beyanlar hanesinde gösterilmesi gerektiği olduğu halde bu husustaki araştırmanın da yetersiz olduğu, bu hususlarda usulünce yapılacak araştırma sonucu tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; Davacı-karşı davalı ...’in davalarının kabulü ile davacı-karşı davalı ... İdaresinin davasının reddine, dava konusu Edirne İli, Enez İlçesi, Karaincirli Köyü, Fırıncıyerler mevkiinde bulunana ve tapuda 1641 parselde kayıtlı tarla vasıflı taşınmazın 8.100,00 m2 yüzölçümü ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, tapu kütüğünün beyanlar hanesine tamamının " 31738431224 T.C. kimlik numaralı ... oğlu ...’in zilyetliğinde " olduğunun şerh edilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ... İdaresi vekili, davalı birleşen davacı ... vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Davalı birleşen dosya davacısı ... vekilinin temyiz itirazları bakımından;
Kural olarak; Yargıtay bozma ilamına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yoluyla da usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar, "Hukuk Devleti" kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay İçtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu'nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı). Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder. (Dr. Ejder ..., Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, s:208). Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve ... tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan ... ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır.
O nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9- 72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı ilamları). Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı kararlarında da; maddi hataya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı benimsenmiştir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 tarihli ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 tarihli ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16.05.2002 tarihli ve 2002/2343 Esas, 2002/4640 Karar sayılı bozma ilamında çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu yönündeki kabulün, 07.12.2017 tarihli orman bilirkişi heyet raporunda incelenen 1954 tarihli en eski ... fotoğrafında orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmiş olması karşısında maddi hataya dayandığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun ve davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğunun belirlendiği, 1980 yılında yapılan orman kadastro çalışmalarında orman olarak sınırlandırılmış ve sonrasında 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılmışsa da yapılan çalışmaların, taşınmazın kadastro tespitine itiraz davası devam ederken yapıldığından kesinleşmeyeceği gibi ... tarafından da bu çalışmalara karşı süresi içinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle Mahkemece; davacı ... İdaresinin kadastro tespitine itiraz davasının reddi ile taşınmazın tespit gibi davalı adına tesciline, birleşen davada davacı ...’in davasının kabulü ile çekişmeli taşınmaza ilişkin orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasının iptali ile çekişmeli 1641 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları dışında bırakılmasına karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2.Davacı ... İdaresi, davalı Hazine, davalı ... ve Su İşleri Bakanlığı vekillerinin temyiz itirazları bakımından;
Dosya muhtevası, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatı ve önceki bentte açıklanan nedenlere göre davacı ... İdaresi, davalı Hazine, davalı ... ve Su İşleri Bakanlığı vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı birleşen dosya davacısı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Davacı ... İdaresi, davalı Hazine, davalı ... ve Su İşleri Bakanlığı vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısı ...'e iadesine, 7139 sayılı Kanun'un 33. maddesi uyarınca Orman İdaresi'nden harç alınmasına yer olmadığına, harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 31.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.