Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2570
Karar No: 2017/443
Karar Tarihi: 08.03.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2570 Esas 2017/443 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2570 E.  ,  2017/443 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Alanya İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.03.2014 gün ve 2010/61 E., 2014/192 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 24.09.2014 gün ve 2014/9658 E., 2014/17963 K. sayılı kararı ile:
    "...1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    2-Davacı, davalı işyerinde 25.09.2006-31.12.2009 tarihleri arasında satış elemanı olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini, yazın 14 saat, kışın 12 saat çalıştığını bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiş; talep ettiği alacaklara ıslah dilekçesi ile ücret alacağını da eklemiştir.
    Davalı, davacının istifa ettiğini, tüm alacaklarının ödendiğini ve başka bir alacağının da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraflar arasında davacının dava dilekçesinde talep etmemiş olduğu ücret alacağını ıslah dilekçesi ile talep edip edemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    1086 sayılı HUMK.nun 74, 6100 sayılı HMK.nun 26. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.”
    Taleple bağlılık kuralı gereği hakim davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu alacaklar ile bağlı olup daha fazlasına hükmedemez.
    HMK"nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Ancak, davacı peşin harç yanında başvuru harcını da yatırarak yeni bir talep de bulunması hallerinde ise bir ek dava olarak nitelendirilme hali olayımız dışındadır.
    Somut olayda davacı dava değerini 800,00 TL olarak belirlemiş, dava dilekçesi ile bunu 200,00 TL kıdem tazminatı, 200,00 TL ihbar tazminatı ile 100,00 TL. fazla mesai, 100,00 TL. yıllık izin, 100,00 TL. hafta tatili ve 100,00 TL. genel tatil alacakları olacak şekilde sınırlandırmıştır. Davacının saydığı alacaklar içerisinde ücret alacağı bulunmamaktadır. Oysa davacı dava esnasında davayı ıslah ederek, dava dilekçesi ile talep etmemiş olduğu ücret alacağını ıslah dilekçesi ile talep etmiştir. Davacının yapmış olduğu bu ıslah 6100 sayılı HMK 181. maddesi anlamında davanın kısmi ıslahı olup, dava dilekçesi ile talep edilmemiş bir alacağın, ıslah dilekçesi ile talep edilmesi mümkün değildir. Dava tümden ıslah edilmediği gibi ıslah harcı ile birlikte başvuru harcı yatırılmadığından dilekçenin bir ek dava dilekçesi olarak kabulü de mümkün değildir. Bu alacak hakkında dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla ücret alacağına ilişkin ıslah isteminin reddine karar vermek gerekirken bu alacak hakkında hüküm kurularak ıslaha değer verilmiş olması isabetsiz olup bozma nedenidir.
    3-Mahkemece yargılama giderlerine hükmedilirken davalı tarafça yapılmış olan 100,00 TL. ek bilirkişi ücreti ve posta masraflarının hüküm altına alınmaması ve harca ilişkin hüküm kurulurken;
    “Davacı tarafından yatırılan 273,95 TL ve 17,15 TL olmak üzere toplam 291,10 TL nisbi harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafından yapılan harç, tebligat, yazışma posta gideri, tanık ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 990,15 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre takdiren 706,50 TL ‘sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,” denilmek suretiyle, harçlar hüküm altına alındıktan sonra 990,15 TL. yargılama giderinin ayrıntılı dökümünün yapılmaması ve bu miktarın içerisinde harcın tekrar sayılması nedeniyle harca ilişkin mükerrer tahsilata neden olacak şekilde hüküm kurulmuş olması da diğer bir bozma nedenidir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde satış elemanı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili 24.07.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği alacaklara 770,00-TL ücret alacağını da eklemiştir.
    Davalı vekili davacının istifa ettiğini, tüm alacaklarının ödendiğini ve başka bir alacağının da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece davalı işverence iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava dilekçesinde bildirilen işçilik alacaklarının yanı sıra ıslah dilekçesiyle istenilen 770,00-TL ücret alacağının da faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece yargılama giderleri yönünden bozma kararına uyulmasına; davacının ıslah dilekçesi ile ücret alacağına yönelik talebi yönünden ek taleplerin ıslah dilekçesi ile talep edilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle bozma kararının ikinci bendine yönelik olarak direnme kararı verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesi ile talep edilmeyen bir alacak kaleminin ıslah dilekçesi ile birlikte istenip istenemeyeceği, burada varılacak sonuca göre davacının ücret alacağı isteminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce uyuşmazlık konusu alacak miktarının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı hususu önsorun olarak tartışılmıştır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi;
    “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
    Yukarıdaki madde metninden, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
    Direnme kararının verildiği 16.12.2014 tarihinde bu miktar 1.890,00-TL’dir.
    16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, Yerel Mahkemenin, Özel Daire bozma kararına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
    Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır :
    Davacı vekili kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının yanında ıslah dilekçesi ile ücret alacağının da tahsilini istemiştir. Mahkemece verilen karar, Özel Dairece sadece ücret alacağına yönelik olarak bozulmuş, diğer işçilik alacakları yönünden bir bozma yapılmadığından hükmün ücret alacağı kısmı dışında kalan bölümü kesinleşmiştir. Zira dosya kapsamından davacının 770,00-TL ücret alacağının bulunduğu gerekçesi ile mahkemece önceki hükümde direnildiği anlaşılmaktadır. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 16.12.2014 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 1.890,00-TL’nin altındadır.
    Şu hale göre bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ücret alacağının 1.890,00-TL’nin altında olduğu açıktır.
    Hal böyle olunca direnme kararının verildiği 16.12.2014 tarihi itibariyle uyuşmazlık konusu ücret alacağının açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı ve bu itibarla davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerektiği anlaşılmaktadır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı şirket vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi