16. Hukuk Dairesi 2021/2786 E. , 2021/4258 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın onanmasına ilişkin yukarıda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı ..., ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1967 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayanarak, adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece verilen önceki tarihli davanın reddine dair hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 11.12.2017 tarih ve 2015/18981 Esas, 2017/8786 Karar sayılı ilamı ile ‘tescil davasının Hazine yanında taşınmazın bulunduğu ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı"na da yöneltilmesi" gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine, fen bilirkişileri tarafından düzenlenen 27.04.2015 tarihli rapor ve krokide (A) harfi ile gösterilen 164,03 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 23.11.2020 tarih 2018/4285-2020/5629 Esas, Karar sayılı ilamıyla onanmış, onama ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde harçlandırılmış dilekçesiyle karar düzeltme isteminde bulunulmuş, mahkemece, giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle 12.01.2021 tarihli ek karar ile karar düzeltme isteminde bulunulmamış sayılmasına karar verilmiş, davacı vekili tarafından ek karar da süresi içinde temyiz edilmiştir.
Adı geçen davacı vekili tarafından Dairemiz onama kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunulduğuna göre söz konusu talebi denetleme görevi de yerel mahkemenin görevi dışında olup Dairemizin görevindedir. Hal böyle olunca yerel mahkemece verilen 12.01.2021 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
Mahkemece belediye sınırları ve imar planı içerisinde bulunan taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. ve 17. maddeleri uyarınca imar ihya yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmadığı, tespit harici bırakılma işleminin yapıldığı 1967 yılından itibaren imar planı kapsamına alındığı 1986 tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, taşınmazın imar ihyaya muhtaç olup olmadığı noktasında yapılan değerlendirmenin yeterli bulunmadığı anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanunun 17. maddesinde; orman sayılmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edileceği, il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda ise bu hükmün uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Diğer bir anlatımla; anılan madde gereğince, imar-ihyaya muhtaç olan taşınmazların onaylanmış imar planı kapsamında kalması halinde onay tarihine kadar imar ihyasının tamamlanmış ve devamında 20 yıllık zilyetlik süresinin doldurulmuş olması halinde kişiler adına tesciline karar verilebileceği tartışmasızdır. Esasen bu yön mahkemenin de kabulünde bulunmakta olup çözümlenmesi gereken husus, taşınmazın öncesinin imar ihyaya muhtaç olup olmadığı noktasında bulunmaktadır. Zira aynı madde kapsamı uyarınca, öncesinde imar ihyaya muhtaç bulunmayan, boş (hali) arazilerin zilyetlikle tasarruf edilmeye başlanması ve sürdürülmesi halinde 20 yıllık zilyetlik süresinin imar planının onaylandığı tarihe değil dava tarihine göre belirlenmesi gerekecektir.
Somut dosya kapsamının incelenmesinde; hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda tesis kadastrosu sırasında taşınmazın ne amaçla tescil harici bırakıldığı belirtilmediği bildirilmiş ise de; tesis paftası incelendiğinde, çekişmeli taşınmazın mahalle yerleşim içinde kalan çevresinde yakın mesafelerde kişiler adına ev niteliğiyle tespit ve tescil edilen taşınmazların bulunduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler; davacının babasının 1965-1966 yıllarında başka yerde bulunan evinin yanması üzerine buraya gelerek evini yaptırdığını, dava konusu taşınmazı da evinin önü olarak kullandığını, daha sonra davacı tarafından buraya 35 yıl kadar önce ev yapılarak kullanılmaya başlandığını beyan etmiş olmaları ve 04.05.2015 havale tarihli orman bilirkişi raporunda 1988 tarihli memleket haritasında yerleşim yeri içinde kaldığını üzerinde bir adet ev bulunduğunu ve zirai bilirkişi raporunda 16-18 yaşlarında bir adet asma, yaşları daha küçük olan 5 adet meyve ağacının olduğunu, inşai bilirkişi tarafından verilen raporda ise üzerinde bulunan evin 25-30 yıllık olduğunun belirtmesi karşısında, çekişmeli taşınmazın taşlık, kayalık, çalılık gibi imar-ihya gerektiren yerlerden mi yoksa köy içi boşluk mu olduğu hususu açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgeye ait 1976-1985 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarının bulunduğu bilindiğine göre, bu dönemlere ait stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilmesi, bundan sonra dosyanın jeodezi ve fotogrametri mühendisine tevdii edilerek, yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi yaptırılmak suretiyle, taşınmaz bölümünün sınırını ve niteliğini, taşınmazın öncesinin taşlık- çalılık gibi imar ihyaya muhtaç olan yerlerden mi yoksa boş (hali) nitelikte mi bulunduğu, imar ihya gerektirir yerlerden olması halinde ne zaman tamamlandığı, zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı, TMK’nın 713. maddesinde öngörülen ilanların yaptırılması ve tüm dosya kapsamı bir bütün halde değerlendirilmek ve deliller tartışılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazın öncesine ait niteliğinin doğru bir şekilde belirlenmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekirken sehven onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 23.11.2020 tarih 2018/4285-2020/5629 Esas, Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve usul ve yasaya aykırı hükmün yukarıda belirtildiği şekilde BOZULMASINA, 29.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.