20. Hukuk Dairesi 2013/8911 E. , 2013/10234 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
5831 sayılı Kanunun 9. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen, geçici madde 8. gereğince yapılan kadastro sırasında Babaköy Köyü, 119 ada 9 parsel sayılı 14.838,60 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın öncesi orman iken, 23.11.1991 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakıldığını, ancak, taşınmazın tahdit dışında bırakılma tarihi ile kadastro tesbit tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi dolmadığını ileri sürerek, davalı adına yapılan tesbitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1957 tarihinde 766 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmalarında dava konusu taşınmaz, paftasına orman olduğu yazılarak tesbit harici bırakılmış; tesbit tarihinden önce 22.05.1991 tarihinde ilânı yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulama çalışmalarında da, çekişmeli taşınmaz, orman sınırları dışında bırakılmıştır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 2859 sayılı Kanun ve 590 sayılı KHK gereğince yapılan yenileme çalışmaları 21.02.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda, orman kadastrosunun kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar sürdürülen zilyetlik süresinin 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen 20 yılı bulmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Şöyle ki; yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tesbit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 8/964-751, 13/02/2002 gün ve 8/183-187, 21.01.2004 gün ve 8/15-7, 12/05/2004 gün ve 8/242-292 ve 12/03/2008 gün ve 20/214-241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerler, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Ancak, bu tarihten sonra sürdürülen zilyetlik davacı yararına hak doğurabilecektir. Genel uygulama bu yönde olmakla birlikte, kadastro veya tapulama çalışmaları sırasında, paftasında orman belirtmesi yapılarak tesbit dışı bırakılan yerlerin, resmî belge ve bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma sonucu öncesi itibariyle orman
sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi ve mevcut fiilî durum itibariyle de orman olmadığı ve çevre ziraat arazileri ile de bütünlük arzeden yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, bu türden yerlerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkündür. Somut olayda; 19.03.2012 tarihli keşif sonucu alınan orman bilirkişi raporu ile çekişmeli taşınmazın 1957 yılında yapılan tapulama çalışmalarında orman olarak tesbit harici bırakılan yerlerden olduğu ve kesinleşen orman tahdidine göre taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenmesine karşın taşınmazın öncesi itibariyle orman olup olmadığı, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarından yararlanmak sureti ile belirlenmediği gibi, taşınmazın orman içi açıklık olup olmadığı hususları da irdelenmemiştir. Dairenin iade kararı üzerine alınan ek raporda eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğraflarındaki konumu gösterilmiş, kısmen açık alanda kaldığı anlaşılmıştır.
O halde, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerden getirtildikten sonra, keşfe katılan önceki bilirkişiler dışında bir fen, bir ziraat ve bir orman mühendisi bilirkişiler huzuruyla keşif yapılarak dava konusu taşınmazın memleket haritaları ve dayanağı hava fotoğrafları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak bilirkişilere incelettirilip, taşınmazın niteliğinin ne şekilde göründüğü orman ya da 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde ifade edilen orman içi açıklık olup olmadığı, dava tarihinden 20 yıl önce taşınmazın kullanılıp kullanılmadığı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftasında tasarruf sınırı bulunup bulunmadığı, taşınmaz üzerinde önceki yıllarda ve şimdi bulunan bitki örtüsünün cinsi, sayısı, yaşı ve dağılım durumunun ne olduğu Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak belirlenmeli, öncesi itibarıyla orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, zilyetliğe değer verilmeyeceği ve orman kadastrosunun kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçip geçmediği düşünülmeli, öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden ise, davalı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılarak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 18/11/2013 günü oy birliği ile karar verildi.