Hukuk Genel Kurulu 2014/2352 E. , 2017/438 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 15. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2012 gün ve 2011/717 E., 2012/1117 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 22.01.2014 gün ve 2013/37348 E., 2014/675 K. sayılı kararı ile:
“...Davacı vekili müvekkilinin davalı işveren nezdinde 30.10.2007 tarihinde makine mühendisi olarak çalışmaya başladığını davalı yanca haksız ve usulsüz olarak işyeri ile ilişiğinin kesildiğini ve ihraç kararı verildiğini, son 7 günlük ücret alacağının ödenmediğini, davacının hafta içi her gün 08.00-19.00 saatleri arasında mesai yaptığını ancak fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti ve ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının başmühendis olarak çalıştığını, davacının talebi üzerine 04.02.2011-04.05.2011 tarihleri arasında, 05.05.2011 tarihinde işe başlamak üzere davacıya 90 gün ücretsiz izin verildiğini, davacının izin dönüşü işe başlamadığını bu nedenle TİS"nin 6. maddesine istinaden Disiplin Kurulu tarafından ihraç edildiğini, fazla mesai ödemelerinin maaş ile birlikte yapıldığını, davacının ücretsiz izne ayrıldığı güne kadar maşlarının eksiksiz ödendiğini ve ücret alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının 05.05.2011 tarihinden itibaren işe gelmediği, feshe yetkili makam olan Disiplin Kurulu tarafından 17.05.2011 tarihli toplantıda açıkça ifade edildiği, bu tarihten itibaren 4857 sayılı İş Kanunu"nun 26. maddesi gereğince 6 iş günü içinde sözleşmenin feshedilmesi gerektiği yani iş sözleşmesinin en geç 25.05.2011 tarihinde feshedilmesi gerekirken sözü edilen maddede belirtilen 6 günlük süre geçirilmek suretiyle sözleşmenin 06.06.2011 tarihinde feshedildiği ve davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- İş sözleşmesinin hak düşürücü süre içinde feshedilip feshedilmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı sebeple fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 sayılı Kanun"un 26. maddesinde, fesih sebebinin öğrenildiği tarih ile olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.
4857 sayılı Kanun"da, işçinin maddî çıkar sağlamış olması halinde bir yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddî bir menfaati olmuşsa, altı işgününe riayet etmek koşuluyla olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin işverenin haklı fesih imkânı vardır.
Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.
İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.
Haklı fesih sebebinin devamlı olması durumunda hak düşürücü süre işlemez Yine işyerinde işi yavaşlatma ve üretimi düşürme eyleminin süreklilik göstermesi durumunda, altı iş günlük süre eylemin bittiği tarihten başlar.
İşçinin ücretinin ödenmemesi temadi eden bir durum olmakla birlikte fesih hakkı ödemenin yapıldığı ana kadar kullanılabilir. Aksi halde Kanun"un 24/III-e maddesinde öngörülen neden ortadan kalkmış olur. Fesih iradesinin altı iş günü içinde açıklanması yeterli olup, bu süre içinde tebligatın muhatabına ulaşmış olması şart değildir.
4857 sayılı Kanun"un 26. maddesinde öngörülen altı iş günlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkânını ortadan kaldırır. Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim resen dikkate almak zorundadır.
Bu maddede belirtilen süreler geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkını kullanan taraf, haksız olarak sözleşmeyi bozmuş sayılacağından ihbar tazminatı ile şartları oluşmuşsa kıdem tazminatından sorumlu olur.
Yukarıda değinilen altı iş günlük ve bir yıllık hak düşürücü süreler, işçi açısından 24/II madde, işveren açısından ise 25/II maddede belirtilen sebeplere dayanan fesihler yönünden aranmalıdır. Bu itibarla, geçerli nedene dayanan fesih durumlarında, 26. maddede öngörülen hak düşürücü süreler işlemez.
Somut olayda, davalı işyerinde fesih yetkisi genel müdürde olup, davacının eylemi sebebi ile Disiplin Kurulunca alınan fesih kararının bu konuda yetkili olan genel müdüre 07.06.2011 tarihinde sunulduğu ve genel müdür tarafından aynı gün olur verildiği, fesih kararının davacı işçiye 09.06.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, işverenin fesih hakkını 4857 sayılı Kanun’un 26. maddesindeki 6 iş günü olan hak düşürücü süre geçmeden kullandığı, bu sebeple haklı feshin süresinde yapıldığı kabul edilerek fesih sebebi yönünden delillerin değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle ve oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve ücret alacağı istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı işveren yanında işçi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacı işçinin ard arda devamsızlık yaptığını ve Toplu İş Sözleşmesi (TİS) ve İş Kanunu çerçevesinde disiplin kurulu kararı ile iş sözleşmesinin haklı nedenle sona erdirildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının 05.05.2011 tarihinden itibaren işe gelmediği, bu tarihten itibaren 4857 sayılı İş Kanununun 26 ncı maddesi uyarınca 6 iş günü içinde feshedilmesi gerekirken bu süre geçirildikten sonra 06.06.2011 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğinden kıdem tazminatına; usulüne uygun ihbar önelinin de kullandırılmadığından ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda gösterilen sebeplerle ve oyçokluğu ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece TİS"nin 27 nci maddesi uyarınca feshe yetkili organın disiplin kurulu olduğu ve işlemler nedeniyle feshin 6 iş günlük süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından iş sözleşmesinin feshine yetkili birimin Disiplin Kurulu mu, Genel Müdür mü olduğu; yetkinin Disiplin Kurulu"nda olduğunun kabulü halinde feshin, İş Kanununun 26 ncı maddesinde gösterilen yasal 6 iş günlük hak düşürücü süre içinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere fesih, sürekli borç ilişkilerinin geleceğe yönelik olarak tek taraflı bir irade beyanı ile sona erdirilmesidir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “işverenin haklı nedenle derhal feshi” başlıklı 25 inci maddesinin “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı (II) numaralı bendinin (g) alt bendine göre işçinin belirli şartlardaki devamsızlığı, işverene iş sözleşmesini haklı nedenle ve derhal fesih hakkı vermektedir.
Aynı Kanunun “derhal fesih hakkını kullanma süresi” başlıklı 26 ncı maddesinin birinci fıkrası:
“24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz” hükmünü taşımaktadır. Burada belirtilen süreler hakdüşürücü niteliktedir. Maddede gösterilen 6 işgünlük süre, fesih nedeninin işverenin herhangi bir birimince öğrenilmesinden değil feshe yetkili merci tarafından öğrenilmesinden itibaren hesaplanır.
Önemle vurgulamak gerekir ki işçi ile işveren arasındaki temel hukuki metin Toplu İş Sözleşmesi (TİS)’dir. Somut olay bakımından uygulanması gereken TES-İŞ Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası ile Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü arasında bağıtlanan ve 15.05.2010 ilâ 14.05.2012 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin “işçi çıkarma” başlıklı 27 nci maddesinin (A) bendinde “İş Yasası 17. madde kapsamı dışında kalan 25/2"ye göre işçi çıkarmalarında Disiplin Kurulu kararı gerekir” denildikten sonra “disiplin kurulu” başlıklı 89 uncu maddenin (a) bendinde “Üyelerin suç sayılan eylemlerinden dolayı haklarında ihtardan işten çıkarmaya kadar (işten çıkarma dâhil) karar vermeye yetkili organ disiplin kuruludur” denildikten sonra aynı maddenin (c) alt bendinde “Disiplin Kurulu kararları Genel Müdürün onayı ile yürürlüğe girer” düzenlemesi getirilmiştir.
Somut olaya bakıldığında işçinin devamsızlığı hususunda çekişme bulunmamaktadır. İşçi bu eylemi nedeniyle Disiplin Kuruluna sevk edilmiş, Kurul 17.05.2011 günlü toplantısında devamsızlık tutanaklarının ilgili birimden getirtilmesi için ara kararı oluşturmuş; 06.06.2011 günlü toplantıda da “ihraç” kararı vermiştir. Bu karar ertesi gün (07.06.2011 tarihinde) Genel Müdürlük makamına bildirilmiş ve Genel Müdür Vekilinin aynı günlü “olur”u alınmıştır.
Toplu İş Sözleşmesinin 89 uncu maddesinin (a) ve (c) alt bentlerinin birlikte değerlendirilmesinden ihraç kararının Disiplin Kurulunca verileceği ve bu kararın yürürlüğe girmesinin de Genel Müdürün onayına bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda feshe yetkili merci Genel Müdür olup, İş Kanununun 26 ncı maddesinde gösterilen 6 işgünü de fesih nedeninin Genel Müdür tarafından öğrenildiği tarihten itibaren hesaplanmalıdır. Yukarıda da değinildiği gibi ihraç kararı Genel Müdüre 07.06.2011 günü bildirilmiş ve adı geçen de aynı gün bu kararı onamış olmakla Kanunda gösterilen 6 işgünlük sürenin dolduğundan söz edilemez.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.03.2017 günü oybirliği ile karar verildi.