Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/5448
Karar No: 2013/10157

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/5448 Esas 2013/10157 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2013/5448 E.  ,  2013/10157 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Davacı vekil, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği kısmen ... Köyü kısmen de Dağcı Köyü hudutları içersinde bulunan taşınmazların, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescilini istemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile... Mahallesinde kain fen bilirkişinin 23.10.2012 tarihli krokili raporunda (A) harfi ile gösterilen 27448,57 m2"lik yer ile fen bilirkişinin aynı tarihli krokili raporunda (B) harfi ile gösterdiği Suluca Mahallesinde kain 54440,49 m2"lik yerin bulundukları mahallenin son parsel numarasını takip eden parsel numarası verilmek sureti ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713/1. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılmamış, arazi kadastrosu 1963 yılında yapılmıştır.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinme koşulları oluştuğu belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın tescili talebine ilişkin olduğuna göre, M.K."nun 713/4. maddesi gereğince davanın konusunun ilânı zorunludur. Mahkemece, bu doğrultuda gerekli ilânlar yaptırılmamıştır. Yine, hükme dayanak yapılan orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli taşınmazın 1956 tarihli memleket haritasında açıklık ve çalılık alanda kaldığı belirtilmiştir. Ancak, memleket haritasına esas teşkil eden hava fotoğrafları usûlunce incelenip taşınmazların hava fotoğraflarındaki konumu belirtilmemiştir.Yine dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları getirtilerek taşınmazların niteliği, konumu ve kullanım durumu belirlenmemiştir. Keşifte hazır bulunan ziraat bilirkişi raporunda taşınmazda ne zaman imar ve ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı açıklanmamış Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yaptığı çalışmalara göre 1990"lı yıllardan bu yana tarla olarak kullanılmaktadır denilmiştir. Bu durum tescile konu taşınmazlarda davacı tarafın yirmi yılı aşkın zilyetliği bulunup bulunmadığı hususunda tereddüt oluşturmuştur. Dosya içindeki fotoğraflardan çekişmeli taşınmazların taşlı bir yapıda olduğu gözükmesine rağmen, ziraatçi bilirkişi taşınmazlarda taş toprak unsurundan hangisinin galip olduğu, taşınmazda bulunan
    taşların imar ve ihyanın henüz tamamlanmadığı, halen devam ettiği anlamına gelip gelmediği hususunu tartışmamıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları da taşınmazların ne kadar zamandır ve ne şekilde davacı tarafından kullanıldığını, imar ve ihyanın ne zaman başladığı ve ne zaman tamamlandığını belirlemeye yeterli değildir. Davacı adına yaklaşık 82000 m2"lik taşınmazın tesciline karar verilmiştir, ancak, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırması usûlünce yapılmamıştır.
    O halde; öncelikle, M.K."nun 713/4. maddesi gereğince; ""Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunmalı"", kanunî itiraz süresi beklendikten sonra, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
    Bu nedenle; mahkemece, dava konusu taşınmazları ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile, davanın açıldığı tarihinden 15-20 yıl önce ait hava fotoğrafları ile bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen memleket haritaları, (1990-1995’lı yıllara ait, yok ise 1980 ve sonraki yıllara ait) bulunduğu yerlerden istenerek, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve önceki bilirkişiler dışında ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, getirtilen belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemiş ise dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu krokide (A ve B) harfleriyle gösterilen taşınmazların kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu
    taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, bu şekilde yapılacak inceleme sonrası dava konusu yerin;
    1) Orman sayılan yerlerden veya 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi,
    2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 16. md. (A), (B), (C) ve (D) bentleri kapsamında kalan yerler),
    3) İl, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanun 17. md. ikinci paragraf, 2981 sayılı Kanun geçici madde - 2 son paragraf),
    4) Tescil davalarında, davanın açıldığı; kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
    5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nun 22/03/1995 gün ve 1994/8-873 - 216, 19/02/1997 gün ve 1996/8-768 - 100, 24/09/1997 gün ve 1997/20-372 - 718 ve 18/02/1998 gün ve 1998/8-15 - 129 sayılı kararları),
    6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2 ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a. maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K."nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830 - 1034, 17.12.1997 gün ve 1997/20-808 - 1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665 - 614 ve 11.10.2004 gün ve 2004/7-531 - 582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
    7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K."nun 21.01.2004 gün ve 2004/8-15-7, 12.05.2004 gün ve 2004/8-242 - 292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214 - 241 sayılı kararları),
    8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K."nun, 24.10.2001 gün ve 2001/8-964 - 751 ve 13.02.2002 gün ve 2002/8-183 - 187 sayılı kararları),
    9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin ikinci fırkasında yazılı,
    a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,
    b) 3116 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
    c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
    d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
    e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
    f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
    g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
    h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
    ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek (H.G.K…’nun 15/03/2006 gün ve 2006/8-106 - 68 sayılı kararı). Başka bir araştırmaya gerek kalmadan kişinin davasının reddine, Hazine ve Orman Yönetiminin davası varsa kabulü ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmelidir.
    Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
    Somut olayın özelliği gözönünde bulundurularak ayrıca;
    a) Taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı,
    b) Keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı,
    c) Davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idarî tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli,
    3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak, gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi hükmüne göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine"nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 14/11/2013 günü oy birliği ile karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi