Esas No: 2022/1149
Karar No: 2022/5221
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/1149 Esas 2022/5221 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, çekişmeli taşınmazın önceki sahibinin malik sıfatıyla zilyetliğinde iken ölümüyle babasına, daha sonra babasının ölümüyle kendisine geçtiğini ve tapusuz olduğu için tescil davası açtığını belirtmiş ancak dava reddedilmiştir. Hazine daha sonra aynı yerin orman niteliğiyle tescilini istemiş ve dava kabul edilerek taşınmaz tarla niteliğiyle Hazine adına tescil edilmiştir. Davacı ise tescilin yok hükmünde olduğunu savunarak tapu kaydının iptali ve tescili, mülkiyetin tespiti, taşınmazın bedelsiz iadesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi , davacının taleplerinin kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiği kararını bozmuştur. Ancak davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur ve yapılan incelemede 55.648,68 TL vekalet ücretinin yanlış hükmedildiği tespit edilmiştir.
Karara göre, davacının sair karar düzeltme talepleri reddedilmiştir. Davacı vekilinin karar düzeltme isteği ise kabul edilerek, Dairenin önceki onama kararı ortadan kaldırılmış ve yerel mahkeme hükmü
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda bozma sonrası Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 23.11.2021 tarihli ve 2021/13011 Esas, 2021/11538 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... 25.06.1998 tarihli dava dilekçesi ile Hazine, Orman Yönetimi ve Belediye Başkanlığına husumet yönelterek o tarihte tapusuz olan çekişmeli taşınmazın adına tescilini istemiş, yapılan yargılama neticesinde Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2001 tarihli ve 1998/600-897 sayılı ilamıyla, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında çalılık alanda kaldığı, eylemli olarak da üzerinde 70-80 yaşlı münferit ..., pırnal, ... gençliği, münferit kızılçam bulunduğu, bu nedenle 6831 sayılı Kanun'a göre orman sayılan yerlerden olduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerin kazandırıcı zamanaşımı ile iktisabının mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 06.12.2001 tarihli ve 2002/1792-5389 sayılı kararıyla onanmış, karar düzeltme talepleri de 16.12.2002 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir. Bu kararın kesinleşmesinden sonra Hazine, ...’a husumet yönelterek aynı yerin orman niteliğiyle tescilini istemiş, Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.02.2003 tarihli ve 2003/88-88 sayılı kararıyla davanın kabulüne 19.691,07 m² yüzölçümündeki yerin tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin 09.03.2004 tarihinde kesinleşmiştir.
Eldeki davada, davacı ... vekili 26.02.2013 tarihli dilekçesiyle; Bursa İli Nilüfer İlçesi ... Köyü 4000 parsel sayılı 19.691,07 m² yüzölçümündeki taşınmazın öncesinde vekil edenin babaannesi ...’nin (...) malik sıfatıyla zilyetliğinde iken ölümü ile önce babası ... ...’ye, ...’in ölümüyle de müvekkiline kaldığını, müvekkilinin Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tescil davasının anılan Mahkemenin 16.12.2001 tarihli ve 1998/600-897 sayılı ilâmıyla taşınmazın orman olması nedeniyle reddedildiğini ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, daha sonra Hazine tarafından müvekkili ...’a husumet yöneltilerek taşınmazın orman niteliğiyle tesciline yönelik dava açıldığını, müvekkilinin bu dosyayı, ilk davanın devamı olduğunu düşünerek takip etmediğini, yokluklarında yapılan yargılama sonucu Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.02.2004 tarihli ve 2003/88-88 sayılı kararıyla çekişmeli taşınmazın orman tahdidi dışında olması nedeniyle tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verildiğini, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, mahkemenin davacı Hazinenin talebi dışına çıkarak taşınmazın tarla niteliğiyle tesciline karar vermesinin yok hükmünde olması nedeniyle tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, bu nedenle öncelikle çekişmeli 4000 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu talep yerinde görülmez ise zilyetlikle edinme koşullarının davacı yararına oluştuğunun tespitine ve 2/B niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde taşınmazın 6292 sayılı Kanun gereğince bedelsiz iadesine, bu dahi mümkün olmazsa fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere taşınmazın rayiç bedeli için şimdilik 10.000 TL tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüyle, 4000 parsel sayılı taşınmazın 09.12.2013 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle işaretli 3.273,06 m² ve (B) harfiyle işaretli 3.672,10 m²’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, (C) harfiyle işaretli bölüm açısından ise tazminat talebinin kabulüyle 683.945,53TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, iş bu karar davalı Hazine tarafından hükmün tamamına yönelik, davacı tarafından ise (C) harfiyle işaretli bölüm yönünden temyiz edilmiştir. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Yargıtay (Kapatılan) 20.Hukuk Dairesinin 2015/16108 Esas, 2016/2878 Karar sayılı ilamıyla; “Eldeki tapu iptali ve tescil davası ile Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2001 tarihli ve 1998/600-897 sayılı ve Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.02.2003 tarihli ve 2003/88-88 sayılı dosyasının tarafları ve dava konusunun aynı olduğu, mahkemece ilk kararda taşınmazın özel mülke konu olamayacak yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine, ikinci kararla da Hazine adına tesciline karar verilmiş olduğundan verilen karar ile davalı Hazine lehine kesin hüküm oluşmuş bulunduğu, bu nedenle tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesine, ayrıca; (C) harfiyle işaretli bölüm yönünden davacı lehine tazminata hükmedilmiş ise de, davacı adına hiçbir zaman tapu kaydı oluşmadığından mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığına, kabule göre de; davacının mülkiyet ... tanındıktan sonra taşınmazın davacı adına tescili yerine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğuna” değinilerek bozulmuştur. Tarafların karar düzeltme istekleri de reddedilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemece; davacının davasının reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 23.11.2021 tarihli ve 2021/13011 Esas, 2021/11538 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Onama kararı sonrası, yine davacı vekilince süresinde kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Dava terditli olarak açılmıştır. İlk talep tapu iptali ve tescil, ikinci talep mülkiyetin tespiti ve taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz iadesi, son talep ise tazminat istemine ilişkindir.
Çelişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 1982 yılında ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 1996 yılında yapılıp kesinleşen daha evvel sınırlaması yapılmamış ormanların orman kadastrosu ile evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 2/B madde uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Arazi kadastrosu ise 1975 yılında 766 sayılı Kanun uyarınca yapılmıştır.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK’un 440. maddesinde yazılı hallerden hiç birisine uymayan, davacı vekilinin sair karar düzeltme taleplerinin reddine karar verilmiştir.
2.Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Aasgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi; “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu doğrultuda somut olayda Mahkemenin, kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davayı reddettiği sabit olduğuna göre; kurulan hükümde davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 1.980 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 55.648,68 TL vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Dairece; anılan husus düzeltilerek, düzelterek onama kararı verilmesi gerektiği halde, maddi hataya dayalı olarak onama kararı verildiği anlaşılmakla, karar düzeltme isteğinin kabulüyle onama kararının kaldırılarak, düzelterek onama kararı vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair karar düzeltme taleplerinin reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteği yerinde görüldüğünden, kabulüyle, Dairenin 23.11.2021 tarihli ve 2021/13011 Esas, 2021/11538 Karar sayılı onama ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün 4.paragrafında yer alan “55.648,68 TL” ibaresinin çıkartılarak, yerine “1.980 TL” ibaresinin yazılmasına, kararın HUMK'un 438/7.maddesi gereğince düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın isek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 02.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.