14. Hukuk Dairesi 2011/15515 E. , 2012/239 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.05.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 28.04.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacılar yüklenicinin yaptığı ayrı ayrı temlik işlemine dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Kat irtifakı malikleri olan davalılar ..., ... ve ... yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini, SSK ve vergi borçları bulunduğunu, yapıya iskan da alınmadığını davanın reddini savunmuşlardır. 9 ve 5 numaralı bağımsız bölümlerin maliki ... mirasçıları savunmada bulunmamışlardır. Davaya dahil edilen yüklenici de savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, davacı ...’in davasının açılmamış sayılmasına, ... tarafından açılan davanın reddine, ... ve ...’in açtığı davaların kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacılardan ... temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davaya dahil edilen yükleniciyle davada yer almayan arsa sahipleri arasında ayrı ayrı düzenlenmiş 25.02.1993, 02.03.1993 ve 04.03.1993 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu tür sözleşmeler yükleniciye kişisel hak sağlar. Yüklenici sözleşmelerdeki borçlarını yerine getirdiğinde kişisel hakkını doğrudan arsa sahibinden talep edebileceği gibi bu hakkı Borçlar Kanununun 162. ve devamı maddeleri hükümlerinden yararlanarak üçüncü kişilere de devredebilir. İşte davacıların dayandıkları yükleniciyle yapılan ayrı ayrı sözleşmeler birer alacağın temliki sözleşmeleridir. Bir tanımlama yapmak gerekirse; alacağın temliki, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliği taşıyan şekle bağlı bir akittir.
Yüklenicinin temlik ettiği alacağın gerçek bir alacak olması gerektiğinden temlik işleminin yapıldığı anda ona vakıf olmayan kişiler (borçlular) temlik işlemine vakıf olduğu zaman kuşkusuz Borçlar Kanununun 167. maddesinden yararlanarak bir temlik işlemi olmasaydı asıl alacaklıya (yükleniciye) karşı ne gibi bir itiraz ve def"ide bulunacaksa bu itiraz ve def"ileri yeni alacaklıya (temlik alan) üçüncü kişilere karşı da ileri sürebilir. Bu bakımdan mahkemece 02.03.1993 ve 04.03.1993 tarihli sözleşmelerin 7 ve 9. maddelerindeki genel iskan (oturma ruhsatı) alınması işi yükleniciye bırakıldığından yapıya iskan raporu alınıp alınmadığı hususunun araştırılması gereklidir. Diğer taraftan, sözleşmelerin 2. maddesinde inşaatın SSK primleri ve tüm vergi borçlarının da yüklenici tarafından ödenmesi kararlaştırıldığından bu borçların ödenip ödenmediğinin de araştırılması saptanacak bir miktar borç varsa bunların davacılar tarafından arsa sahiplerine ödenmek üzere depo ettirilmesinden sonra tescil hükmü kurulması gerekir.
Bütün bu sebepler kararın bozulmasını gerektirir ise de, arsa sahibi olan davalı hükmü temyiz etmediğinden bozma nedeni sayılmamış, düşülen yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Davacı ..."in temyiz itirazlarına gelince;
Yukarıda sözü edildiği üzere bu davacının da tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için yüklenicinin SSK prim borçlarıyla vergi borçları bulunup bulunmadığının tespiti, varsa bunları ödeyip ödeyemeyeceğinin davacı ...’dan sorulması ayrıca yapıya iskan verilmesine engel bur durum olup olmadığının yetkili mercii olan belediyeden sorulup saptanması, keza iskan giderlerinin tespitiyle bunun da davacı ... tarafından ödenmesi halinde isteminin hüküm altına alınması gerekir. Çünkü ancak bu takdirde sözleşme arsa sahipleri bakımından ifa ile sonuçlanmış olacağından davacı ... asıl alacaklı (yüklenici) yerine geçerek temlik işlemine dayanmak suretiyle arsa sahiplerinden talepte bulunabilir hale gelir.
Yapılan bütün bu açıklamalar bir yana bırakılarak eksik inceleme ve araştırmayla davanın yazılı olduğu şekilde davacı ... bakımından reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 16.01.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.