Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1377
Karar No: 2021/1488
Karar Tarihi: 02.12.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1377 Esas 2021/1488 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1377
KARAR NO: 2021/1488
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2010/140 E. - 2019/43 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)|Marka (Manevi Taz. İste)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın uzun yıllardan beri Türkiye' de kalorifer radyatörü üretimi alanında faaliyet göstermekte olup, ... sayılı "..." markasının sahibi olduğunu, davalı firmanın ise davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren br şirket olduğu, davalı şirkete ait www...com.tr isimli internet sayfasında "..." markası ile radyatör ürünleri satışa arz ettiğini, keyfiyetin bilirkişi marifeti ile tespit edildiğini, davalının kullandığı ibare ile müvekkilinin tescilli markasının aynı ve ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalıların bu fiili, müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ederek haksız rekabet yarattığını belirterek, davalının davacıya ait marka haklarına tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve menine, www...com.tr isimli internet sitesinde "..." ibarelerinin çıkartılmasına, 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline, hüküm özetinin masrafının davalıdan alınmak suretiyle Türkiye'de yayınlanan tirajı yüksek bir gazetede bir kez yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen dava dosyasına sunduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2002 yılından beri Türkiye'de kalorifer radyatörü üretimi alanında faaliyet gösteren şirketin sahibi olduğunu, ... numaralı "..." ibareli markayı TPE nezdinde tescil ettirdiğini, davalıların ise merkezi İstanbul'da bulunan ve müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren ve rakip firma olan ... Ltd. Şti.'nin kullanmış olduğu www...com.tr isimli web sayfasında "..." olarak tanıtımı yapılan ... Ltd. Şti.'nin Anadolu Yakası bayiliğini yaptığını, davalılara ait "..." isimli iş yerinde yapılan arama el koyma işlemi esnasında ele geçirilen 50 adet küçük boy üzerinde "..." ibaresi yer alan katalog, 6 adet büyük boy üzerinde "..." ibaresi yer alan katalog, 620 adet küçük boy üzerinde "..." ibaresi yer alan katalog, 1 adet sarı renkli büyük boy "..." ibaresi yer alan katalog, 20 adet büyük boy üzerinde "..." ibaresi yer alan kataloglarda müvekkili adına tescilli markaların taklit edilerek radyatör ürünlerinin satıldığının tespit edildiğini, davalıların müvekkilinin tescilli markasıyla aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer ibare altında taklit ürünleri satışa arz etmesi ve müvekkilinin tescilli markasıyla iltibas yaratacak derecede benzer ibareleri kullanmasının müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle davalının tecavüzünün durdurulmasına ve men'ine, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı firmanın ortaklarının aynı zamanda yurtdışında ... LTD ve ayrıca ... LTD isimli şirketlerin sahibi olduğunu, söz konusu şirketlerin yurtdışında "..." markasının sahibi olduğunu, davacının her ne kadar ihtilafa konu markayı Türkiye' de kendi adına tescil ettirmişse de, söz konusu markanın sadece Türkiye' de davacı adına tescilli olduğunu, nitekim davacının ürünlerinin İtalya'da bir fuarda müvekkilinin şikayeti üzerine toplatıldığını, diğer yandan söz konusu internet sitesi üzerinden yurtiçine satış yapılmadığını ve davacının zararının söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ...'nin ... firmasının ortağı, diğer davalı ...'ün ise firmanın çalışanı olduğunu, müvekkili ...'nin aynı zamanda yurt dışında ... Ltd ve ... Ltd isimli şirketlerin de ortağı olduğunu, söz konusu şirketlerin yurt dışında "..." markasının sahibi olduğunu, davacının her ne kadar ihtilafa konu markayı Türkiye'de kendi adına tescil ettirmişse de, söz konusu markanın sadece Türkiye'de davacı adına tescilli olduğunu, davacının ürünlerinin İtalya'daki bir fuarda müvekkilinin şikayeti üzerine toplatıldığını, söz konusu internet sitesi üzerinden yurt içine satışının yapılmadığını ve davacının zararının söz konusu olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ''...Birleşen davanın davalıları ... ve ... haklarında açılan ceza davasında yapılan yargılama sonucunda İstanbul Anadolu FSHCM'nin 2010/492 Esas ve 2013/135 Karar sayılı kararı ile ... ve ... hakkında markaya tecavüz suçundan beraat kararı verilmişse de, kararın ürünlerin üretilmesinin ve satışının yapıldığı kanıtlanamadığından, yani delil yetersizliği gerekçesiyle verilmiş olduğundan ve bu durum hukuk hakimini bağlamayacağından, beraat kararı kesin delil olarak kabul edilmemiştir. İstanbul Anadolu Adli Emaneti'nin 2010/1416 sayısında kayıtlı ürün katalogları ve irsaliyeli faturalar ile Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2010/278 Değişik iş sayılı dosyasında bulunan arama ve el koyma tutanağından; arama sırasında ...'ün hazır bulunduğu, tutanağı işyeri sorumlusu olarak imzaladığı, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2010/492 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada sırasında verdiği ifadesinde; "...'nin işyeri sahibi olduğu, ücretli olarak bu işyerinde çalıştığı, diğer sanığın İngiltere'de yaşadığı, işyerinde ... markalı ürünlerin satıldığı, arama esnasında ürünün mevcut olmadığını, sadece kataloglar olduğunu, yurt dışına götürmek için ağabeyinin getirdiğini, ürünlerin Tuzla'daki fabrikadan temin edildiğini" beyan ettiği, ...'nin savunmasında da; "1987 yılından beri İngiltere'de yaşadığını, İngiliz firmalarında şirket ortağı olduğunu, adresin Türkiye'de bağlantılı işyeri adresli olduğunu" beyan ettiği anlaşılmakla, davalı ...'nin işyeri sahibi sıfatı ile sorumlu olduğu, diğer davalı ...' ün ise arama tutanağı ve ceza dosyasındaki ifadelerinden, sadece işyeri çalışanı olmadığı, sürekli olarak yurt dışında yaşayan kardeşi ...'nin firmasının işyeri sorumlusu, ticari vekili sıfatı ile sorumluluğunun bulunduğu, dosya kapsamına celbedilen irsaliyeli faturalarda da davalı ...' ün imzasının olduğu , davaya konu kataloglardaki markaların davacıya ait olduğunu bilebilecek durumda olduğu, kusurlu bulunmakla davalı sıfatının ve tazminattan sorumluluğunun bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davalıların işyerinde yapılan arama sırasında 688 adet ürün kataloğu ve 35 adet irsaliyeli faturaların bulunduğu, davalı ...'ün ceza dosyasındaki ifadesinden; ürünlerin işyerinde bulundurulmadığı, kataloglardan müşterilere gösterilerek seçildiği ve Tuzla'daki fabrikadan ürünlerin temin edilerek müşteriye gönderildiği, kataloglarda davalı ...'nin işyerinin kaşesinin bulunduğu, davalıya aidiyetinin saptandığı, ürün görsellerinin farklı isimlerle katalogda tanıtıldığı, davaya konu "..." ibaresinin de katalogda ürün markası olarak kullanıldığı, davacının markasının ayırtedici unsurunun birebir olarak ve davacının markasının tescilli olduğu 11.sınıftaki radyatör emtiası bakımından, katalogda ürünlerin satışının teklifine yönelik olarak kullanıldığı, ayrıca davalı ...'ün gerek arama sırasında, gerekse Ceza Mahkemesindeki beyanında ürünlerin Tuzla'daki fabrikadan temin edilerek müşterilere satışının yapıldığını beyan ettiği, ortalama tüketicilerin her iki ürünün aynı firmaya ait olduğunu düşünebileceği, bu şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, yine asıl davada davalının, davacının tescilli markasının asıl unsuru "..." ibaresini markanın tescilli olduğu 11.sınıfta kayıtlı radyatörler emtiasının tanıtımında www...com.tr isimli internet sitesinde kullanıldığı, 556 sayılı KHK 9/2-e bendi gereğince " markanın kullanımına ilişkin hakkı ve meşru bir bağlantısı bulunmaksızın, markanın aynısını, internet sitesinde ürün tanıtımında ticari etki yaratacak biçimde kullandığından" davacının markadan kaynaklanan haklarına tecavüz ettiği kanaatine varılmış, 556 sayılı KHK'nin 61.maddesine tanımlanan markaya tecavüz fiillerinin gerçekleştiği tespit edilmiş, birleşen davada her iki davalının da kusurlu ve sorumlu olduğu kanaatine varılarak her iki davanın da kısmen kabulüne, asıl davada, davalının, davacı adına tescilli ... numaralı ... markasını www...com.tr alan adlı internet sitesindeki ürünler üzerinde kullanmak suretiyle marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, davacıya ait marka haklarına tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve men' ine, www...com.tr isimli internet sitesinden ... ibarelerinin çıkarılmasına, 3.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 1.500,00 TL manevi tazminat talebinin reddine, birleşen davada; davacının tescilli markasına tecavüzün durdurulması ve men'ine, ihlalin gerçekleştirilme şekli ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak takdiren 3.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin 1.500,00 TL manevi tazminat talebinin reddine, davacı tarafın 556 sayılı KHK'nin 62/f bendi gereğince hükmün ilânını talep etmekle hukuki yararı bulunmakla, hükmün ilânına karar vermek gerekmiştir.'' şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin yetkilileri aleyhine aynı sebeple açılan, İstanbul Anadolu FSCHM'nin 2011/158 Esas sayılı ceza dosyasında, marka tecavüzü olmadığı tespiti ile tüm sanıkların beraat ettiğini, bu durumun Mahkemece dikkate alınmadığını, Müvekkili şirketin deposunda veya fabrikasında tespit edilmiş bir ürün bulunmadığını, taklit ürün söz konusu olmadığını, internet sitesinde ürün satışı olmadığını, bu nedenle kusur ve zarar iddialarının yeterince araştırılmadığını, müvekkilinin kendisine ait olan ve yıllardır üretip sattığı markayı satmak amacı ile hareket ettiğini, davacının markaları tescil ettirdiği tarihten bu yana kullanıma sessiz kaldığını, kötüniyetli olduğunu, Birleşen dava açısından, dava konusu markanın, davalı şirketin de içinde bulunduğu grup tarafından “ilk defa ihdas ve öncelikli olarak kullanılıp tanıtıldığını, yine tazminata hükmedilebilmesi için zarar ve kusurun ispatlanamadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün tespit ve men'i ile tazminata hükmedilmesi talebini içeren davadır. Davacı asıl ve birleşen davada; ''...'' markasının sahibi olduğunu, davalı şirketin '' www...com.tr'' isimli internet sayfasında "..." markası ile radyatör ürünlerini satışa arz ettiğini, davalı şirketin bayiliğini yapan birleşen davalıların iş yerinde ele geçirilen kataloglarda, davacı adına tescilli markaların taklit edilerek radyatör ürünlerinin satıldığının tespit edildiğini iddia etmiş, davalılar; yurt dışında ''...'' markasının sahibi olduğunu, ürünlerin taklit ve satışının söz konusu olmadığını, davacının bir zararının olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece; davalıların eylemlerinin sabit olduğu ve markaya tecavüz oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekilince istinaf edilmiştir. TPMK kayıtlarına göre; "..." markasının davacı adına ... tescil numarası ile 06, 11 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu, dosya kapsamına göre davacının kalorifer radyatörü üretimi alanında faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 2012/249 Esas, 2015/21 Karar sayılı dosyasında, ... LTD ve ... LTD şirketleri tarafından ...'ye karşı ''...'' markasıyla ilgili marka hükümsüzlüğüne yönelik davada; taraflar arasında dava öncesinde ticari ilişki bulunduğu, bu ilişki çerçevesinde davalı tarafından üretilen ürünlerin davacı tarafından yurt dışında satış ve pazarlamasını yapıldığı, davacının davalının bilgisi dahilinde fuarlara katıldığı ve yurt dışında çıkan gazete haberlerinde davalı ürünlerinin yer aldığı, bu durumun daha önce taraflar arasında görülen dava dosyalarıyla da sabit olduğu, alınan bilirkişi raporları ve dosya kapsamıyla dava konusu marka üzerindeki gerçek hak sahipliğinin davalıya ait bulunduğu, davalının kötü niyetinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/4641 Esas, 2015/11687 Karar sayılı kararıyla onanmış, daha sonra karar düzeltme isteğinin reddine karar verilerek kesinleşmiştir. Davalıların, davacı adına tescilli markasının asıl unsuru olan ''...'' ibaresini markanın tescilli olduğu 11. sınıfta kayıtlı radyatörler emtiasının tanıtımında olmak üzere gerek birleşen davalıların işyerinde ele geçirilen kataloglarda ve gerekse ''www...com.tr'' isimli internet sitesinde kullandığı, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 Sayılı KHK 9/2-e bendi gereğince " markanın kullanımına ilişkin hakkı ve meşru bir bağlantısı bulunmaksızın, markanın aynısını, internet sitesinde ürün tanıtımında ticari etki yaratacak biçimde kullandığından" davacının markadan kaynaklanan haklarına tecavüz edildiği (Dairemizin 29.04.2021 tarih, 2020/728 Esas, 2021/524 Karar sayılı kararı), davalı tarafın öncelikli hak sahibi olduğuna yönelik iddiasının yukarıda içeriği belirtilen Yargıtay ilamı karşısında dinlenemeyeceği, ayrıca davalı ...'ün gerek iş yerinde arama sırasında, gerekse Ceza Mahkemesindeki beyanında, ürünlerin Tuzla'daki fabrikadan temin edilerek müşterilere satışının yapıldığını beyan ettiği, denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, ortalama tüketicilerin söz konusu her iki ürünün aynı firmaya ait olduğu algısına düşebileceği, bu şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, dolayısıyla davacının manevi tazminat talebinin de yerinde olduğu, Ceza Mahkemesinde davalı sanıklar hakkında delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, davalıların kötüniyet iddiasının mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığı anlaşılmakla Mahkeme kararında bir isabetsizlik olmadığı, davalıların istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 14/02/2019 tarih ve 2010/140 E., 2019/43 K. Sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 239,09 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 120,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 119,90 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK'nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi