Esas No: 2018/2625
Karar No: 2021/1387
Karar Tarihi: 02.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2625 Esas 2021/1387 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2625 Esas
KARAR NO: 2021/1387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/10/2017
NUMARASI: 2016/332 Esas, 2017/748 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/12/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 22/03/2016 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 1994 yılında kurulduğunu, resmi kurum ve kuruluşlar ile özel şirketlere kalite yönetim sistemi, bilgi güvenliği sistemi, çevre yönetim sistemi, gıda güvenlik sistemi ve benzeri alanlarda belgelendirme için danışmanlık hizmetleri verdiğini, davalı borçlu şirketin üretimini yaptığı ev otomasyon sistemlerinin standartlara uygunluğunun test edilerek buna ilişkin kendisine belge düzenlenmesi için müvekkili şirket ile görüştüğünü ve anlaştığını, müvekkilinin testlerin yaptırılması için ulusal ve uluslararası akreditasyona sahip ... Ltd Şti ile görüştüğünü ve davalının cihazların testlerine ilişkin olarak ... firması ile 15/12/2014 tarihinde anlaşmaya vardığını, anlaşma neticesinde davalı şirketin aktüatör ürünleri için gerekli işlemlerin yapıldığını, iki ürün içinde testler devam ederken I/D Modül ürünü 4350 V dielektrik dayanım testinden kaldığını, müvekkili şirketin kargo ile aldığı modüllerle ilgili olarak bir numaralı ürün deneyinde olumsuz sonuç alındığını, beş ve altı numaralı ürünlerde ise aynı deneyin olumlu olarak tamamlandığını, beş ve altı numaralı ürünlerin daha sonra 4350 V dielektrik deneyine tabi tutulduğunu, davalı firmanın mağduriyetinin giderilmesi amacıyla dava dışı şirkette testlerin yaptırılarak davalı firmaya konuya ilişkin CE belgesinin mail ile gönderildiğini, akredite belgelendirme kuruluşundan alınan CE belgelerininde bastırılarak davalıya gönderildiğini, davalı tarafından üretilen ve teste sokulan ürünlerin bir kereden daha fazla olmak üzere testlerde başarısız sonuç aldığını, bu durumun davalı firmaya anlık bilgilendirme mailleri ile bildirildiğini ve testlerin yapıldığı kısma kadar olan test raporlarınında taslak rapor olarak firmaya gönderildiğini, akredite laboratuvarlarında yapılan testlerde ürünün yetersiz çıkması halinde testler yeniden yapıldığında tüm test ücretinin yeniden alınmasının piyasada yaygın bir uygulama olduğunu, ancak müvekkili şirketin davalının testlerde başarısız olan ürünleri için yeniden yapılan testlere ilişkin olarak davalının ekstra ödeme yapmamasını temin ettiğini, davalının testlerin yapıldığı laboratuvarı ziyaret ederek yapılan testleri incelediğini, taraflar arasındaki anlaşmanın yukarıda belirtilen testlerin yaptırılmasına ilişkin bir danışmanlık anlaşması olduğunu, müvekkili şirketin üzerine düşen edimi yerine getirdiğini ve davalıya ait cihazların testlerinin akredite bir kuruluş olan .... tarafından yaptırılmasını temin ettiğini, vermiş olduğu hizmete ilişkin olarak düzenlediği 03/09/2015 tarihli faturayı davalıya gönderdiğini, fatura bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak borca ve takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20'den aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafça, davaya karşı yazılı veya sözlü beyanda bulunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; İstanbul Anadolu ...İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasının dosya içerisine getirildiği, Ticaret Sicil Gazetesi, imza sirküleri, faturaların dosyaya sunulduğu, ticari defter deliline dayanılması nedeniyle dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği ve davacının talep edilen rakam kadar alacaklı olduğu, 2014 ve 2015 defter kayıtlarının delil vasfında bulunduğu ve dava konusunu teyit eder mahiyette rapor gereğince davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranında inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; hukuki dayanaktan yoksun davanın ikame edildiğini, mahkeme kararının hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, mahkemece dava dilekçesi ve tensibe ilişkin gönderilen 15/04/2016 tarihli tebligatın Kadıköy İstanbul adresine gönderildiğini, muhatabın adresi değiştirdiği ve yeni adres bulunamadığı gerekçesiyle iade edildiğini, tebligatta gösterilen adresin müvekkili şirketin eski merkez adresi olduğunu, müvekkilinin dava tarihinden çok önce taşındığını ve nakil kararının 22/10/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığını, ardından mahkemece dava dilekçesi ve tensip zaptının müvekkili şirketin kapanan adresine gönderildiğini, gönderilen tebligatın yine adres değiştiği ve yeni adres bulunamadığı gerekçesiyle iade edildiğini, bunun üzerine mahkemece Ticaret Sicil Kayıtları celp edilmeden eski şube adresine Tebligat Kanunun 35.maddesine göre tebligat gönderildiğini ve davanın bundan sonraki aşamasında yapılan bütün tebligatların bahsi geçen müvekkili şirketin kapanan şube adresine yapıldığını, şubenin 20/01/2016 tarihli kapatıldığının sicil gazetesinde yayınlandığını, dolayısıyla belirtilen adrese yapılan tebligatların tümünün geçersiz olduğunu, müvekkilinin savunma hakkının açıkça kısıtlandığını, TK 35/4.fıkrası gereğince daha önce tebligat yapılmamış olsa bile tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlardaki adreslerin esas alınacağı hükmünün uygulandığını, mahkemece Ticaret Sicil Kayıtlarının hiçbir biçimde dikkate alınmaksızın Tebligat Kanununa aykırı davranıldığını, 6100 sayılı HMK'nın 27.maddesi gereğince hukuki dinlenilme hakkının kısıtlandığını, müvekkili şirketin davadan haberinin olması halinde davanın reddedilmesi gerektiğinin açıkça ortaya çıkacağını, müvekkilinin iddia edilen faturaya konu hizmeti ve bu nedenle davacı tarafça gönderilen faturaya ve takibe itiraz ettiğini iddia ederek, tüm tebligatların geçersiz olup savunma hakkının açıkça kısıtlandığı gerekçesiyle kararın kaldırılmasını ve yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; test danışmanlık ve hizmet bedeline dair faturanın tahsili amacıya başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Dosya kapsamından; taraflar arasındaki anlaşmalar neticesinde davacı tarafça davalı adına 09/05/2015 tarihli test danışmanlık ve hizmet bedeli adı altında 20.000,00 TL KDV ile beraber 23.600,00 TL tutarlı fatura düzenlendiği, davacının fatura alacağının tahsili amacıyla davalı hakkında İstanbul Anadolu ... İcra Dairesinin ... Esas sayılı dosyasında 11/05/2015 tarihinde 23.600,00 TL tutarlı alacağın tahsili amacıyla takip başlattığı, takipte davalı borçlu şirket vekilinin adresine yer verildiği, davalı vekilinin borca ve takibe itiraz ettiği, davacı tarafın iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından; davalı şirkete dava dilekçesi ve tensip tutanağı şirket adresi olarak gösterilen ... Mah. ... Sok. ... İş Merkezi, No ... Kat ... Kadıköy İSTANBUL adresine çıkartıldığı, tebligatın 18/04/2016 tarihinde muhatabın gösterilen adreste sorulduğunda tanınmadığının sözlü olarak beyan edilmesine istinaden mercine iade edildiğinin belirtildiği, mahkeme tarafından bu kez dosyaya ibraz edilen Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 20/01/2016 tarihli 8993 sayılı nüshasında yayınlanan davalı şirketin şubesine ait İstanbul Ataşehir ... Mahallesi ... Sokak No:... adresine dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğe çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın yine 11/05/2016 tarihinde adreste gösterilen şirketin taşınmış olduğu, ikamet adresinin bilinmediği, adresin iş yeri olması nedeniyle mahalle muhtarında kaydının olmadığı gerekçesiyle mercine iade edildiği ve bu kez davalı şirketin yine ticaret sicil kaydında yer alan şube adresine tebligatın Tebligat Kanunun 35.maddesi gereğince çıkartıldığı ve devamındaki tebligatların tamamının aynı adrese gönderilmiş olduğu tespit edilmiştir. İstinaf dilekçesine ekli davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesindeki sicil kayıt örneklerinden, davalı şirketin adresinin İstanbul Kartal ... Mahallesi ... Caddesi No:... olduğu, söz konusu adrese ilişkin sicil gazetesi tarihinin dava tarihinden daha önce ki tarih olduğu, davacı takip alacaklısının icra takip talebinde davalı şirketin adresi yerine davalı vekilinin adresini bildirdiği, davacı vekilinin icra takip dosyası içerisine ibraz etmiş olduğu tarihsiz dilekçe ile borçlu şirket adresine gönderilen tebligatın adres değişikliği sebebiyle iade edildiği, bu sebeple borçlunun ... Mahallesi, ... Caddesi, No:... Kartal İSTANBUL adresine tekrar ödeme emrinin gönderilmesini talep ettiği, ancak icra takip dosyasının tamamının dosya içerisinde bulunmaması yalnızca bir kısım belge örneklerinin dosya içerisinde mevcut olması nedeniyle yapılan diğer işlemlerin incelenmesi mümkün olmamıştır, Davacı alacaklı vekilinin takip dosyasındaki adrese dair yazılı beyanı sonrasında açılan dava dilekçesinde takip borçlusunun adresini yine borçlunun daha önceden taşınmış olduğu anlaşılan ... Mahallesi, ... Sokak, ... İş Merkezi No:..., Kat:..., Kadıköy İSTANBUL adresi olarak gösterilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere davalı şirketin gösterilen adresten taşınmış olması nedeniyle tebligatların bila iade edildiği görülmüştür. Mahkemece, bilirkişi raporu alınarak rapora göre hüküm tesis edilmiştir. Öncelikle davalı tarafın istinaf nedenleri ve davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmamış olması iddiası da göz önünde bulundurularak, işin esasına girilmeksizin bu konunun değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Tebligat kavramı, yazılı bildirim anlamına gelen tebliğ sözcüğünün çoğuludur. Hukuk sözlüğünde, tebligat, hukuksal bir eylemden, ilgili kişinin haber almasını sağmak için yetkili makamın yasal biçimde, yazı yada duyuru ile yapacağı belgeleme eylemi olarak tanımlanmaktadır. Tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği bulunan usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. (HGK 14.04.2010 tarihli, 2010/21-200 Esas, 2010/216 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi). Tebligata ilişkin genel ve temel nitelikteki kuralları içeren mevzuatın başında 7201 sayılı Tebligat Kanunu gelir. Tebligat Kanunu tamamen şeklidir. Kanunun etkili önlemler almasının tek amacının tebliğin muhataba ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. O halde kanun ve tüzük ( Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 25.01.2012 tarih, 28184 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile Tebligat Tüzüğü Hükümlerinin uygulanamaz hale gelmesi gerekçesi ile 23.07.2014 tarihli Resmî Gazetede yürürlükten kaldırılan) ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntısına kadar uygulanması zorunludur. Değişik tarihli ve birçok HGK kararı ve Yargıtay daire kararlarında belirtildiği üzere, mahkemelerce ve taraflarca yapılan yargılamaya ilişkin işlemlerin geçerliliği, genellikle bunların ilgililere kanun ve yönetmelik hükümlerinin öngördüğü şekilde yapılması ile sağlanacaktır. Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair, 25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan yönetmeliğinin “1”.maddesinde, yönetmeliğin amacının, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunun usul ve esaslarını düzenlemek olarak ifade edilmiştir. Davada tebligatın büyük önemi vardır. Bu önemden dolayı tebligatın nasıl yapılacağı yasa ve yönetmelik hükümlerinde ayrıntılı ve açık biçimde düzenlenmiştir. Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye, bilinen en son adresinde yapılır. Buna göre Tebligat Kanunu, adreste tebligat esasını kabul etmiştir. Mahkemenin, bir kimseyi taraf, taraf vekili, tanık veya bilirkişi olarak huzuruna çağırmasına davet, davetin yazılı şekline de davetiye denir. Davetin davadaki önemi büyüktür. Mahkeme, taraf teşkili yapmadan, tarafları dinlemeden ve onları iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için usulüne uygun davet etmedikçe hükmünü veremez. ( HMK m.27). Taraflar, özellikle ön inceleme duruşmasına (m.139) ve diğer duruşmaya davetiye ile davet edilmelidir. Davet, bir davetiye ile yapılır. Tebligat Kanunun 12. maddesine göre, hükmü şahıslara tebliğin selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebligat yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Hükümlerine göre, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibarıyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerinde bulunmaması halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer memur ve müstahdeme yapılır. HGK’nun 14.12.2011 tarih, 2011/21-882 Esas, 2011/767 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunun 13. maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların derecelendirildikleri görülmektedir. Tebligat Kanunu ve bu Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Dolayısı ile bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakimin doğrudan, kendiliğinden denetlemesi gerekmektedir. ( Emsal, Yargıtay 21.HD’nin 19.02.2018 tarih, 2018/58 Esas, 2018/1447 Karar sayılı ilamı). Tebligat Kanunun ( Değişik fıkra :11/01/2011 -6099 S.K ./9.mad.) 35/4. maddesi gereğince, tüzel kişi muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde resmî kayıtlardaki adresi esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır. Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı yukarıda ifade edildiği üzere 7201 sayılı Tebligat Kanunun 12. ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde bu adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21/1.ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. Tüzel kişiler adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 31. maddelerdeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibarıyla böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. ( Yargıtay 12. HD’nin 2014/28951 Esas, 2015/3720 Karar ve 24.02.2015 tarihli emsal ilamı). Somut davada; davalı şirkete gönderilen tüm davetiyelerin şirketin dava tarihinden önce değiştirmiş olduğu adresine ve yine değiştirdiği şube adresine Tebligat Kanunun 35.maddesi gereğince tebliğ edildiği, tebligatın davalı şirketin son güncel sicil adresi araştırılmaksızın ve sicil bilgi kayıtları dosyaya celp edilmeksizin gerçekleştirilmiş olduğu ve bu durumda davalı şirkete çıkarılan tebligatların Tebligat Kanunun 35.maddesi ile Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin yukarıda yer verilen maddelerine uygun şekilde yapılmış olmasının kabulü mümkün görülmemiştir. Kabul şekline göre ise; Anayasa'nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun 27.maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır.Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. 'ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6'ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma (hukuki dinlenilme hakkının), ihlalidir. HMK 297.maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Somut davada, mahkeme hükmünün yasal düzenlemelerde yer alan şekilde gerekçeye ihtiva etmemesi de isabetli görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle Tebligat Kanunun 35.maddesi ile 6100 sayılı HMK'nın 27.maddesi ve ilgili yasal mevzuat çerçevesinde davalı tarafa usulüne uygun şekilde tebligat yapılarak taraf teşkili sağlamaksızın ve davalı tarafın savunması kısıtlanarak gerçekleştirilen yargılama neticesinde verilen kararın istinaf incelemesi mümkün görülmediğinden, davalı vekilinin buna dair istinaf başvurusunun yerinde olduğu kanaatine varılarak işin esası incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/332 Esas, 2017/748 Karar ve 10/10/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından davalı tarafından peşin olarak karşılanan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL'nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/12/2021