10. Hukuk Dairesi 2014/24053 E. , 2015/12860 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, yersiz ödenen aylıkların istirdadı için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2010 tarih, 2010/521 Esas ve 2010/594 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; 506 sayılı Kanunun 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, ... tabi bir işte çalışmayan, (4958 sayılı Kanunun 06.08.2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 35. maddesiyle ek) buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağını öngörmüştür.Hemen belirtmek gerekirse, “Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışma” kavramına Bağ-Kur"a tabi çalışmayı da dahil etmek gerekir.
Öte yandan, 02.07.2005 tarihli 5386 sayılı Kanunun 2. maddesiyle eklenen 506 sayılı Kanunun geçici 91. maddesi; “06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, ... Sandıklarına (... dahil) tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.” hükmünü getirmiştir. Anılan maddenin uygulanmasında, “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arz etmektedir.
Hak sahibi kız çocuğuna tümüyle zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması durumunda “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” olgusunun gerçekleştiği belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı takdirde ise madde hükmünün kapsamı dışına çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği belirgindir. Kız çocuğuna bağlanan gelir veya aylığın hem
zorunlu, hem isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamına dayanması durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına gelir veya aylık bağlanmasına yeterli gelmesi koşuluna bağlı olarak “kendi çalışmaları” kavramının varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya aylık bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek ... Kurumu Başkanlığı tarafından hak sahibi sıfatıyla kız çocuğuna bağlanan ölüm aylığı kesilemez ve ödenenlerde geri istenemez.
Dosyanın incelenmesinde, davalının, kurumdan 01.11.1993 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı alırken aynı zamanda, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın bulunması nedeniyle 1479 sayılı Yasanın 45. maddesi ile 5510 sayılı Yasanın 34 ve 96. maddeleri kapsamında yersiz ödenen aylıkların geri istenildiği, mahkemece ölüm aylığı almanın isteğe bağlı sigortalı olmaya engel bir durum yaratmadığı ve 5510 sayılı Yasanın 34. maddesinde isteğe bağlı sigortalı olamayacaklar arasında ölüm aylığı almakta olanların sayılmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği, davalının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigorta sicil dosyasının ikmal edilmediği, hizmet belgesinden 23.12.1988 tarihinden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamında çok sayıda giriş ve çıkış ile birlikte toplmada 15 yıl 4 ay 7 gün hizmetinin bulunduğu ve buna göre yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anlatılan mevzuat hükümleri çerçevesinde, davacının zorunlu sigortalılık hizmetleri nedeniyle yaşlılık aylığı alması halinde ölüm aylığının kesilmesi işleminde hukuka aykırılık olamayacağından, mahkemece, davacının sicil dosyasıda getirtilmek üzere, zorunlu sigortalılık çalışması bulunup bulunmadığı ve varsa bu çalışmanın fiili olup olmadığı yöntemince araştırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.