Esas No: 2021/1859
Karar No: 2022/6630
Karar Tarihi: 18.10.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/1859 Esas 2022/6630 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/1859 E. , 2022/6630 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: Iğdır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.07.2018 tarih ve 2016/151 - 2018/83 sayılı kararı
Suç :Silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terörörgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme 18.08.2015 (..., ...,... yönünden)
Hüküm : Sanık ... hakkında; TCK’nın314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 53/1, 2, 3, 58/9, 63, Sanık ..., ..., ... haklarında; TCK 314/3 ve 220/7 yollamasıyla TCK 314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK 62, 53/1, 2, 3, 63, maddeleri gereğince mahkumiyetlerine ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Temyiz edenler :Tüm sanık müdafileri
Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin yasal şartları oluşmadığından CMK'nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28).
Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütlerine yardım suçu ise, aşağıdaki sistematik içinde düzenlenmiştir;
-01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK'nın 314/3, 220/7, 314/2. maddelerinde düzenlenen silahlı terör örgütüne genel nitelikte yardım suçu,
-01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK'nın 315. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu,
-18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 16.02.2013 tarihine kadar yürürlükte kalan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu.
Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
Örgüte yardım suçunda kast unsuru yönünden öğretideki görüşler incelendiğinde;
Bir suçun kanuni tanımında "bilerek", "bildiği halde", "bilmesine rağmen" gibi ifadelere açıkça yer veren suçlar olası kastla işlenemez.
Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz. Yapılacak her türlü yardımın suç olarak değerlendirilmemesi gerekir.
Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kasıt yeterli değildir. Özel kasıt ile işlenen bir suçtur. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir (Yrd.Doç.Dr. ... Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları, s. 164).
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir.
Suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımın da insani mülahazalarla değil örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur.
Öte yandan, yukarıda yer verilen genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu dışında, TCK'nun 315. maddesinde tanzim edilen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun yürürlükten kaldırılan 8. maddesinde yer alan terörün finansmanı suçu ile 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu, silahlı terör örgütüne yardım suçuna ilişkin özel nitelikte düzenlemelerdir.
Silahlı örgüte üye olmadığı anlaşılan sanığın, örgütün amacını ve faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek ve bu amaçla patlayıcı madde bulundurma eylemi, silahlı örgüte yardım suçunun özel bir şeklini düzenleyen TCK'nın 315. maddesinde tanımlanan suçu oluşturur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 05.11.2009 tarih ve 2009/10374 E- 6145 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasında ise; aynı Kanun'un 3. maddesi kapsamına giren suçların işlenmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağı bilinerek, terör örgütlerine veya bir teröriste fon sağlanması veya toplanması yasaklanmakta ve yaptırıma bağlanmaktadır. Bu düzenlemeye göre, terörizmin finansmanı suçunun oluşabilmesi için, 3713 sayılı Kanunun 3 ve 4. maddelerinde düzenlenen terör suçlarında veya 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde belirtilen suçların işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütüne fon sağlanması veya toplanması yeterlidir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; terörizmin finansmanı suçundan ceza verilebilmesi için, fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmamakta, fonun sağlanması veya toplanması yeterli kabul edilmektedir. Bu bakımdan, terörizmin finansmanı suçu bir tehlike suçudur. Zira, fonun sağlanması veya toplanmasının yarattığı tehlike cezalandırılmakta ve başkaca bir zarar ya da netice öngörülmemektedir. Öte yandan; belli bir terör suçunu işlemek amacıyla terör örgütü mensubuna finans sağlayan kimse, işlenmesi amaçlanan suçu işlemeye azmettirme dolayısıyla, terörizmin finansmanı suçu yanında ayrıca TCK'nın 38. maddesi hükmüne istinaden azmettirdiği suçtan da cezalandırılacaktır.
Fon sağlamayı; failin kendi mal varlığından veya başkasının mal varlığından fon sayılabilecek ekonomik bir değeri örgüte aktarma veya terör örgütünün finansmanında kullanılacak fonun temin edilmesine yönelik her türlü faaliyet olarak, fon toplamayı ise; failin başkalarından temin edilen fonları örgüte aktarma konusunda aracılık yapması olarak tanımlamak mümkündür. Toplamak ya da sağlamak nitelik itibarıyla bölünebilen fiiller olduğundan bu suça teşebbüs mümkündür. Ancak teşebbüsün sağlamak ya da toplamak hareketlerinin icrası sırasında gerçekleşmesi gerekmektedir.
Terörizmin finansmanı suçunun oluşması açısından, toplanan ya da sağlanan fonun miktarının ya da toplama veya sağlama yönteminin herhangi bir önemi yoktur. Ancak fon sağlama ya da toplama eylemlerinin belli yoğunluk ve süreklilik arz ettiği durumlarda, diğer koşulların varlığı halinde, failin eyleminin TCK'nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu oluşturacağı gözetilmelidir.
Terörizmin finansmanı suçunun manevi unsuru bilme ve istemeden ibaret olan kasttır. Ancak suçun manevi unsuru değerlendirilirken, TCK'nın “Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasındaki “Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.” şeklindeki düzenleme göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda, karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu para veya değeri para ile temsil edilebilen ekonomik değeri bir terör örgütüne veya teröriste veren kimseye TCK'nın 28. maddesi uyarınca ceza verilemeyecektir.
Terörizmin finansmanı suçu, silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun özel bir hâli olduğundan, bu suçun faili terör örgütünün kurucusu, yöneticisi ya da üyesi olmayan her gerçek kişi olabilir. Failin kamu görevlisi olması ve suçun kamu görevlisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi ise, 6145 sayılı Kanunun 4. maddesinin üçüncü fıkrasında nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir.
Anılan maddenin dördüncü fıkrasına göre, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde terörizmin finansmanı suçunun işlenmesi hâlinde, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. Aynı maddenin beşinci fıkrasında suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlı kılınmıştır. Söz konusu maddenin altıncı fıkrası ile Terörle Mücadele Kanunu'nun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümlerinin, bu suç bakımından da uygulanacağı hususu düzenlenmiştir.
Yargıtayın istikrar kazanan uygulamalarına göre, örgüt mensuplarının geçici olarak barındırılması, evde yemek ikram edilmesi, örgütün verdiği para ile ihtiyaç listesindeki malzemelerin temin edilmesi gibi eylemler fon sağlama kapsamında değerlendirilmeyip TCK’nın 314. maddesinin üçüncü ve 220. maddesinin yedinci fıkraları delaletiyle uygulanacak olan ve TCK'nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu kapsamındadır.
Öte yandan, 6415 sayılı Kanun'un genel gerekçesi, “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesi ve aynı maddenin gerekçesine göre; 6415 sayılı Kanun, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması, terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu bakımdan, terörizmin finansmanı suçunun yalnızca düzenli, sürekli ve çeşitlilik arzeden ve belli bir organizasyon dahilinde ulusal ve uluslararası boyutta yapılan yardım eylemlerini kapsadığını ileri sürmek imkân dahilinde değildir. Zira; terörizmin finansmanı suçunun belli bir organizasyon dahilinde yoğunluk ve süreklilik arzedecek biçimde işlenmesi hâlinde eylem, niteliğine göre TCK'nın 314. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütü yöneticiliği veya aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak suçu kapsamında kalmaktadır.
Benzer şekilde, 6145 sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında belirtilen suçlar arasında, ülkemizin taraf olduğu dokuz adet uluslararası sözleşmede suç olarak düzenlenen fiillerin yanı sıra, terörizm amacıyla işlenen kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda terör suçu olarak yer verilen fiiller de açıkça sayılmıştır. Bununla birlikte, 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde düzenlenen ve doğrudan terör suçu olarak kabul edilen suçlar arasında TCK'nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçuna yer verilmiş olması ve anılan suçun temadi eden niteliği nazara alındığında; silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin, örgüt üyeliği suçunu işlenmesini kolaylaştırdığında tereddüt bulunmamaktadır. Kaldı ki, bir teröriste veya terör örgütüne yapılan bu nitelikte yardımlar, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü cebri yöntemlerle bozmayı amaçlayan, bu amaç doğrultusunda bombalama, kasten öldürme, ağır yaralama gibi suçlar işleyen terör örgütü mensuplarının faaliyetlerini idame ettirmelerine, bu şekilde mevcudiyetini devam ettiren terör örgütünün de eylem kapasitesini yükseltmesine katkı sağlamaktadır. Buna göre; terör örgütüne veya mensuplarına bilerek ve isteyerek erzak, yaşam malzemesi ve para temin edilmesinin "fon sağlanması" niteliğinde olduğu ve eylemin bu hâliyle, terörizmin finansmanı suçunu oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 13.02.2018 tarihli ve 692-41 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu kapsamda yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay irdelendiğinde;
1- Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,
2- Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak, sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a) Sanık ... yönünden;
Oluş, iddia, mahkeme kabulü ve tüm dosya kapsamına göre;
PKK silahlı terör örgütünün varlığını koruması ve bu husustaki örgütsel faaliyetlerini sürdürülebilmesi amaçlarına uygun olarak, sanığın; mahkeme kabulüne de esas alınan “örgütün kırsalda faaliyet gösteren mensuplarına “İstanbul’dan uyku tulumu ve sırt çantalarını” bedelini ödeyerek temin etme” şeklindeki dosya kapsamına yansıyan eyleminin, temin edilen malzemelerin niteliği de gözetildiğinde 6415 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (c) bendinde tanımlanan "fon" kapsamında olduğu, dolayısıyla sanık hakkında aynı Kanun'un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçundan mahkumiyetine yönelik hüküm kurulması gerektiği nazara alınmadan delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde örgüte yardım suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,
b) Sanık ... yönünden;
Sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik, sanığın konumu da göz önünde bulundurularak alt sınırdan uzaklaşılması doğru ise de; hakkaniyete uygun makul bir oranda uzaklaşılarak cezaya hükmedilmesi gerekirken, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek fazla ceza tayin edilmesi,
c) Sanık ... yönünden;
Örgütle organik bağ kurup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren örgütsel eylem ve faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin her türlü kuşkudan uzak kesin ve yeterli delil bulunmayan sanığın; mahkeme kabulüne esas alınan “banka tarafından kesinti yapılmasını önlemek için tanıdığı bankacı ile irtibat kurarak paranın gönderilmesini sağlamak” şeklindeki eyleminde, dosya kapsamında paranın örgütsel amaçla gönderildiğini bildiğine yönelik somut bir delile rastlanmaması karşısında; örgüt talimatıyla veya örgüte yardım kastıyla hareket ettiğine dair somut delil bulunmayan sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan beraati yerine, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine yönelik karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ...'in CMK’nın 307/5 maddesi uyarınca kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Iğdır 1. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 18.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.