16. Hukuk Dairesi 2020/8855 E. , 2020/4328 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
KANUN YOLU: TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "dayanılan tapu kaydı ile 1937 tarih 83 nolu vergi kaydının taşınmazlara aidiyetinin ispat edilemediği, 331 tarih 189 ve 201 nolu özel idare kayıtlarının 1937 yılındaki yazımda muamele görmedikleri ve muameleden kaydırıldığı, kayıtlarda hudut bulunmadığı, bu nevi kayıtların uygulama olanağının olmadığı gibi hukuken değer verilmesinin de mümkün olmadığı, dayanılan 8 Mart 1315 tarih 15-30 nolu ve 09.03.1956 tarih 23 nolu mahkeme kararlarında Hazine taraf olmadığından bağlayıcı niteliğinin de bulunmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1965/169 sayılı dosyasında davacılar ... ve ... tarafından Hazine aleyhine tescil davası açıldığı, bu davada dayanılan 937 tarih 31/2/43 ve 945 tarih 31 nolu vergi kayıtlarını ibraz ettikleri, dava sonucunda verilen hükmün Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 19.09.1964 tarih 3236 Esas, 3606 Karar nolu bozma ilamında 937 tarih 31/2-43 nolu vergi kaydının miktarı kadar yerin kayıt maliklerine verilmesi, miktar fazlasına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin, 945 tarih 31 nolu vergi kaydına dayanan davacıların zilyetlik iddialarının gerçek dışı olduğu, zilyetlikle birleşmeyen kayda değer verilemeyeceğinin belirtildiği, mahkemesince bozma ilamına uyulmakla usuli müktesep hak doğduğu, 937 tarihli vergi kaydına istinaden sahibi olan davacılara toprak tevzii komisyonunca yer bırakıldığının belirtme tutanaklarından anlaşıldığı, bu kayda istinaden maliklerine tapulamaca yer verilip verilmediğinin belirlenerek, miktarı kadarı yer verilmiş ise miktar fazlası üzerinden zilyetlikten dolayı hak iddia edemeyeceklerinin kabulü gerekeceği, mahkemece 1989 tarihli keşifteki bilirkişi beyanlarına göre davacı taraf yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının gerçekleştiği kabul edilmişse de, 01.04.1982 tarihinde yapılan keşifte dinlenen Hazine tanıklarının tamamı ile bir kısım yerel bilirkişilerin, bu yerlerin 1950 yılına kadar kimse tarafından zilyet edilmediğini, boş olduklarını, ancak 1950"den sonra traktörün Türkiye"ye girmesi ile peyderpey sürüldüğünü beyan ettikleri, 35 yıldan beri davacıların bu yerde zilyet oldukları kabul edilse bile keşif tarihinden geriye doğru hesaplandığında Hazine tapularının oluştuğu 1964 tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin gerçekleşmediği, toprak tevzi komisyonunca 1952 yılından yapılan çalışmalarda bu yerlerin sürülmeyen yerler olarak belirlenmesinin de Hazine tanıklarının ve bir kısım bilirkişilerin beyanını teyit ettiği, zilyetlikle birleşmeyen vergi kayıtlarına değer verilemeyeceği, mahkemece bu yönlerin düşünülmeksizin 1989 tarihinde yapılan keşifteki bilirkişilerin mücerret beyanlarına değer verilmek suretiyle hüküm kurulmasında isabet bulunmadığı" belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilamına karşı önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş, temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2000 tarih 2000/16-1013-1207 Esas ve Karar sayılı ilamıyla, "Özel Daire bozma ilamına uymak gerekirken direnilmesinde isabet bulunmadığı" belirtilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında Hazine adına tespit edilen 43 parsel sayılı taşınmaz hakkında, davacı ... tarafından satın alma ve eklemeli zilyetlik nedeniyle adına tescili istemiyle; .... ve arkadaşları tarafından, Hazine adına tespit edilen 25, 28, 34, 32, 54 parsel sayılı taşınmazlar hakkında, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adlarına tescili istemiyle ve ... tarafından, 43 parsel sayılı taşınmaz hakkında benzer nedenlerle adına tescili istemiyle açılan davalar, eldeki dava dosyası birleştirilmiş ve müdahil ..., davacı ..."in ölümüyle mirasçılarından ..."in payını noter satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını öne sürerek, 19.09.2002 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda asıl ve birleşen davaların reddine, çekişmeli 25, 28, 32, 34, 54, 43, 29, 33, 57, 60, 26, 27, 30, 15, 16, 18, 39, 285, 286, 19, 20, 23, 31, 35, 37, 38, 42, 45, 46, 51, 52, 55, 56, 59, 61, 62, 64, 17, 22, 287, 47, 48, 21 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, ... mirasçıları ve arkadaşları vekili, ... ve arkadaşları, ..., ... mirasçıları, ... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 25.12.2018 tarih 2017/3261-2018/8153 Esas, Karar sayılı ilamıyla, onanmasına karar verilmiş olup, iş bu onama ilamına karşı ... ve ... ile arkadaşları tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Dairemizin 19.09.2019 tarih 2019/2016-5377 Esas, Karar sayılı ilamıyla, karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı ... oğlu ... mirasçıları olan ... ve ... vekili tarafından, murislerinin 2001 yılında öldüğü mirasçılarının davaya dahil edilmediği ve aleyhlerinde verilen kararı yeni öğrendikleri öne sürülerek, 09.07.2020 tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunulması üzerine, Mahkemenin 10.07.2020 tarihli ek kararı ile temyiz talebinin reddine karar verilmiş, adı geçenler vekilince iş bu ek karar da temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen temyiz talebinin reddine dair ek karar, davacı ... oğlu ... mirasçıları vekiline 19.07.2020 tarihinde (e-teb.) tebliğ edilmiş olup, davacılar vekilince 04.08.2020 tarihinde (havale ve harç tarihi) temyiz talebinde bulunulmuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 29/son maddesi hükmü uyarınca, Kadastro Mahkemeleri adli tatile tabi değildir. Diğer yandan; 6100 sayılı HMK ile yürürlükten kalkan ancak temyize ilişkin hükümleri karar tarihinde halen yürürlükte olan HUMK"nın 432. maddesinde "Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtay"a gönderme için yatırılan parayı kullanarak ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. Bu ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilebilir, temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece Yargıtay"a yollanır." hükmü düzenlenmiştir. Mahkemenin ek kararında temyiz süresi 15 gün olarak gösterilmiş ise de, yukarıda açıklanan maddeye göre süre kanunen belirlenmiş olup 7 gündür. Hukuk Genel Kurulu"nun 12.12.2012 tarih ve 2012/9-1170 Esas, 2012/1172 Karar sayılı ilamında, yasada öngörülen süreler ve bu sürelere uymamanın neticeleri açıkça belirtilmiş olup, anılan kararda, 1086 sayılı HUMK ile 6100 sayılı HMK"da öngörülen sürelerin nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrıldığı, sürelerin önemli bir kısmının, taraflar için konulmuş süreler olup tarafların, bu süreler içinde belli işlemleri yapabileceği veya yapmaları gerektiği, bu süre içinde yapılamayan işlemlerin tekrar yapılamayacağı ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğuracağı, taraflar için konulmuş sürelerin; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrıldığı, kanunda belirtilen sürelerin; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu sürelerin kesin olduğu ifade edilmiştir. HGK’nın kararında da değinildiği üzere, yasada mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken, bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK"nın 159. ve halen yürürlükte olan HMK"nın 90. maddesinde belirtildiği gibi, kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Bu açıklamalar ışığında, hakimin kanunda belirlenen süreyi çoğaltmasına ilişkin tasarrufu sonuç ifade etmeyeceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin açıklanan nedenlerle süre yönünden REDDİNE, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.