Esas No: 2017/100
Karar No: 2021/1947
Karar Tarihi: 31.03.2021
Danıştay 8. Daire 2017/100 Esas 2021/1947 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/100
Karar No : 2021/1947
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Üniversitesi Rektörlüğü - …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Disiplin kurallarının temel olarak idarenin iç düzeninin korunması fonksiyonunu üstlendiği göz önüne alındığında, kamu görevlilerinin hizmet dışındaki fiillerinin memur disiplin hukukunun alanına girmesi için bu düzeni bozan, kamu hizmetinin iyi ve düzenli şekilde sunulmasını olumsuz şekilde etkileyen bir yönünün bulunması gerekmektedir. Dava konusu olayda, her ne kadar davacının olayın gerçekleşmesinde etkisi bulunduğunun kabulü gerekse de tamamen iş hayatı dışında gerçekleşen ve kişilerin özel hayatında meydana gelen bu olayın disiplin soruşturmasına konu olmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davacının, memur disiplin hukukunu ilgilendiren bir yönü bulunmayan ve disiplin suçu oluşturmayan fiilinin, bir disiplin suçu olarak değerlendirilerek cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı düşüncesiyle Mahkeme kararının bu gerekçe ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, Bingöl Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'nda öğretim görevlisi olarak görev yapmaktayken davacının, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 8/i ve 15. maddeleri uyarınca "3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması" cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Bingöl Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, soruşturma kapsamında davacıya isnat edilen eylemlerin davacının tamamen kişisel ve özel hayatındaki şahsi ilişkilerine dayalı olarak geliştiği, bu eylemlerin hizmet içindeki resmi sıfatıyla ilgilendirilmesinin mümkün olmadığı gibi, idari soruşturmayı gerektirecek disiplinel bir yönünün de bulunmadığı, kaldı ki, söz konusu eylemler nedeniyle adli yönden yürütülen soruşturma kapsamında Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 31.03.2015 tarihli kararıyla "müştekinin soyut beyanları dışında dosya kapsamında yer alan diğer şüphelinin beyanı da dikkate alındığında yeterli şüphe hasıl olacak delil elde edilemediği" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya isnat edilen "Hizmet içinde taşıdığı resmi sıfatın gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" fiilinin sübuta ermediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan 21/08/1982 tarih ve 17789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 8/i maddesinde, "Hizmet içinde taşıdığı resmi sıfatın gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmış, "Disiplin Suçunun Tekerrürü" başlıklı 15. maddesinde ise, "Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların özlük dosyasından çıkarılmasına ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır. Aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller ceza nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulanmasında bir derece ağır verilir." hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davalı üniversitede memur olarak görev yapan … tarafından, davacının, kendisini ısrarla evine davet ettiği, evinde askeri doktor olduğunu ve teyzesinin oğlu olduğunu söylediği kişi ile tanıştırdığı ve bu kişi ile evinde bir odada görüştürdüğünü ve sonrasında bu kişinin bankadan kredi çekmesi için kendisini zorladığı hatta tehdit ettiğini ve mecburen kredi çektiğini, davacının bu kişinin dolandırıcı olduğunu bilmesine rağmen kendisi ile tanıştırdığını ve suç ortağı olduğu iddiasıyla davalı üniversiteye şikayette bulunması üzerine, davacı hakkında Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 8/i maddesinde yer alan "Hizmet içinde taşıdığı resmi sıfatın gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak fiilini işlediği gerekçesiyle soruşturma başlatıldığı ve dinlenen tanıklar ve toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda davacının söz konusu fiili işlediği gerekçesiyle tekerrür hükümleri uygulanarak "3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası" ile cezalandırılması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözülebilmesi için öncelikle davacıya isnat edilen fiillerin disiplin soruşturmasına konu olup olmadığının, başka bir deyişle bu fiillerin özel hayat içinde kalıp kalmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
Devlet memurunun, hizmet dışında gerçekleştirdiği fiillerinin mesleği ile ilgili olacak şekilde kendisine duyulan saygınlık ve güven duygusunu sarstığının somut olarak ortaya konulması durumunda bu fiillerinin disiplin soruşturmasına konu olabilmesinin kabulü gerekmektedir.
Olayda, davacı ile davacı hakkında şikayet dilekçesi veren ...'nin aynı üniversitede çalıştığı, ...'nin bipolar bozukluk (iki uçlu duygudurum bozukluğu) hastalığının bulunduğu, davacının davalı üniversitede öğretim görevlisi olduğu şikayetçi ...'nin ise aynı üniversitede memur olarak çalıştığı ve iş yerinde tanıştıkları, bu tanışıklık sonrası şikayetçinin daha önce birkaç kez davacının evini ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. ... üniversiteye verdiği şikayet dilekçesi ile 19.10.2014 tarihinde davacının, kendisini telefon ile arayarak ısrarla evine davet ettiğini, eve gittiği zaman davacının kuzeni ve askeri doktor olduğunu söyleyen kişinin de evde bulunduğunu, burada bu kişi ile tanıştığını, davacının bu kişiyi sürekli överek ne kadar iyi bir asker olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde istihbarat biriminde çalıştığını, PKK ile çatışmaya girdiği için sırtında ve belinde kurşun olduğunu ifade ettiği, kuzeni diye tanıttığı kişinin daha önceden evli olduğu ancak işinden dolayı eşinin kalp krizi geçirdiği ve kalbi delik olan bir çocuğunun bulunduğunu belirttiği, bu kişi ile ilgili davacının olumlu anlatımları sebebiyle bu kişiyle evde uzun süre konuştuğunu ve telefon numarasını verdiğini, ertesi sabah da bu kişinin kendisini arayarak parkta buluşmak istediğini, davacının kuzeni olması ve davacının bu kişi hakkındaki olumlu ifadeleri sebebiyle güvenerek parkta buluştuğunu ve bu buluşmada kendisinden para istediğini, kendisinin parasının olmadığını söylemesi üzerine bankada kredi çekmesi için kendisini tehdit ettiğini ve bunun üzerine 31.770-TL bankadan kredi çekerek söz konusu kişiye verdiğini, bütün bu yaşananlardan sonra ablası ile birlikte davacının odasına gittiğini, bu kişinin kuzeni olup olmadığını sorduklarını, davacının da önce evet dediğini ancak sonrasında bu kişi ile sevgili olduklarını beyan ettiği, bu kişinin kendisini de kalbi delik olan bir çocuğu olduğu yalanıyla 26.000-TL dolandırdığını, kendisini de bu kişi ile başka bir kadının tanıştırdığı ve o kadını da 50.000-TL dolandırdığını beyan ettiği iddia edilmiştir.
Soruşturma kapsamında, aynı gece davacının evinde bulunan öğretim görevlisi ..., ve ... ve aynı yerde memur olarak çalışan şikayetçinin ablası ...'nin tanık olarak verdikleri ifadelerinden, o gece evde bulunan ve tanımadıkları bu kişinin kendisini askeri doktor ve davacının kuzeni olarak tanıttığı, davacının da gece boyunca bu kişiyi mesleki olarak övdüğü, davacının beyan ettiği ifadeler ile bu kişiyi çok iyi tanıdıği izlenimini verdiği anlaşılmaktadır. ...' nin tehdit edilerek kredi çektiği iddiasına yönelik olarak dinlenen tanıklardan ..., o gün davacının kendisini arayarak kredi çekme işlemleri için kendisine yardımcı olmasını istediği ve bankaya gittiğinde şikayetçi olan ...'nin de bankadan kredi çektiğini gördüklerini ve davacının kredi çekme sebebini sorduğunda borcu için kredi çektiğini, söylediği, sonrasında da bankadan ayrıldıklarını ve davacının Ankara'ya gitmesi gerektiğini söyleyerek otobüs yazıhanesine gittiğini ama Ankara yerine Antalya-Bingöl arası gidiş dönüş bileti aldığını ifade ettiği görülmektedir.
Davacı savunmasında, bu kişi ile başta sevgili olduklarını, askeri doktor olarak çalıştığını bildiğini, kendisinden de kalbi delik olan çocuğunu ameliyat etmek için para aldığını, o gece bu kişinin bekar biri olarak evimde kalması yanlış anlaşılmaması için eve gelen kişilere bu kişinin kendisini kuzeni diye tanıttığını, bu sebeple kendisinin de onu düzeltmediğini, o gece evde şikayetçi ile bu kişinin ayrı odada uzun bir süre yalnız görüştüğünü, iki yetişkin insan oldukları için buna karışamadığını, şikayetçi ile bu kişiyi tanıştırmak için bir çabada bulunmadığını, ertesi gün kendisine bu kişinin bankadan kredi çektirerek para verildiğinin anlatıldığı zaman bu kişinin dolandırıcı olduğunu anladığını, eğer şikayetçi olan ...'nin kendisine kredi çekmeden önce sorsaydı kredi çekmesine izin vermeyeceğini, ancak kredi çekeceği gün bankada karşılaşmalarına rağmen şikayetçinin kendisine borcu olduğu için kredi çektiğini beyan ettiğini, dolayısıyla olay ile ilgili bir dahili olmadığını belirttiği görülmektedir.
Soruşturma raporunun incelenmesinden, dinlenen tanık ifadelerinde davacının o gece söz konusu kişiyi, herkese kuzeni olmadığı halde kuzeni olarak tanıttığı, bu kişinin askeri doktor olduğunu ve istihbarat biriminde çalıştığını ve iyi bir asker olduğunu söyleyerek güven telkin ettirmeye çalıştığı, davacı ile aynı yerde çalışan şikayetçi ...' nin bipolar kişilik bozukluğu psikolojik hastalığını bilmesine rağmen ısrar ile evine davet ettiği ve bu kişi ile ...'nin aynı odada uzun süre başbaşa kalmasını sağlayarak bu kişinin ...'yi etkilemesine izin verdiği, davacı tarafından savunmasında kendisinin ısrarla bu kişileri tanıştırmadığını beyan etse de yeterince tanımadığı halde bu kişiden övgü ile bahsetmesi, iyi bir askeri doktor şeklinde abartılı ifadeleriyle güven telkin etmeye çalıştığının tanık ifadeleriyle açıkça ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu kapsamda; davacının bir akademisyen olarak iş yerindeki iş arkadaşları üzerinde saygınlık ve güven duygusu oluşturması ve bu güvene binaen de davacı hakkında şikayetçi olan ....'nin, davacının gerçek dışı beyanlarla övdüğü ve akrabası diye tanıttığı kişiye telefon numarasını vererek ertesi gün buluştuğu ve bu sebeple söz konusu olayın yaşandığı görülmektedir. Bununla birlikte, soruşturma raporunda dinlenen tanık ifadelerinden, davacının bu kişiyi sürekli övmesi ve çok iyi tanıdığı şeklinde izlenim vermesi hususları göz önüne alındığında, davacının savunmasında belirttiği şekilde bu kişinin dolandırıcı olduğunu bilmediği ve bu olay sonrası öğrendiği şeklindeki ifadesine itibar etme olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kendisine duyulan saygınlık ve güven duygusunu sarstığının soruşturma raporuyla somut olarak ortaya konulduğundan, davacının memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak şekilde hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.
Diğer taraftan; 17/04/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 7. maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanun'un 53. maddesinin (b) fıkrasının 'kınama" başlıklı 2. bendinin (t) alt bendine "Taşıdığı sıfatın gerektirdiği özen yükümlülüğüne aykırı, genel ahlak ve edep dışı tutum ve davranışlarda bulunmak." fiili eklenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Zaman Bakımından Uygulama" başlıklı 7. maddesinde; "(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar. (2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." düzenlemesine yer verilmiş olup, bu husus öğretide "lehe olan hükmün uygulanması" ilkesi olarak adlandırılmaktadır.
Ceza Hukuku kökenli bir ilke olan "lehe olan hükmün uygulanması" ilkesi, işlendiği zamanın hukuk normları uyarınca suç sayılan bir fiil, sonradan yürürlüğe giren bir düzenleme ile suç olmaktan çıkarılmış bulunuyorsa veya sonradan yürürlüğe giren düzenleme suçun işlendiği zaman mevcut olan düzenlemeye göre suçlunun lehine ise, sonraki normun daha önce işlenmiş olan fiillere uygulanmasını öngörmektedir. Kural olarak idari işlemlerin yargısal denetimleri tesis edildikleri tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmakta ve bu anlamda idari işlem niteliğindeki disiplin yaptırımının da tesis edildikleri tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de, lehe olan hükmün uygulanması ilkesinin disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla, fiilin işlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuatta suç sayılmayan bir fiilden dolayı ceza verilmemeli ve fiilin işlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat ile daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleri farklı ise disiplin cezası ile cezalandırılacak olan kişilerin lehine olan mevzuat hükmü dikkate alınmalıdır.
Bu durumda, işlemin tesis edildiği tarihten sonra davacının fiiline karşılık olarak verilen disiplin cezasına ilişkin olarak mevzuatta lehe düzenleme yapılıp yapılmadığının da araştırılarak, davcının lehine olan mevzuat hükmünün uygulanması gerekeceğinin de tartışmasız kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; ... İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 31/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.