9. Hukuk Dairesi 2013/16597 E. , 2014/2008 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
DAVA : Davacı vekili, davacının ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkeme, bozmaya uyarak isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosya içeriğine, yerel mahkemece kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin uyulan bozma kararına uygun olarak verilmesine ve karara uyulmasının kaçınılmaz doğal sonucuna göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine, 27.01.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı vekili, “ hizmet alımının muvazaalı olduğu, davacının davalı Belediye Başkanlığının işçisi olduğu “ iddiasıyla davacının ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının tahsiline karar verilmesi amacı ile ... Belediye Başkanlığı aleyhine dava açmış,
Mahkemece ihalenin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş,
Mahkeme kararı davalı Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine 22. HD. sinin 28.01.2013 tarihli ilamı ile özet olarak “Dosya kapsamından davacının davalı Belediye" den temizlik, park ve bahçe tanzim ve düzenlenmesi, ilaçlama ve parke taşı ve boru imalatı işlerinde ihale alan şirketlerde çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple davanın fesih tarihi itibariyle ihaleyi alan şirkete yöneltilerek davada taraf olarak yer alması sağlanmalıdır.
Açıklanan biçimde taraf teşkili sağlandıktan, tarafların delilleri ve davacının işyeri şahsi sicil dosyası dosya arasına getirtildikten sonra tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre davacının talepleri hususunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması hatalıdır “ gerekçesi ile bozulmuş,
Mahkemece 22. HD. sinin 28.01.2013 tarihli bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bozma sonrası verilen kararı hem davalı Belediye Başkanlığı vekili, hem de bozma kararı üzerine davaya dahil edilen Şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda bozma üzerine verilen kararın onanmasına karar verilmiştir.
Aşağıda açıklanan sebeplerle Y. 22. HD. sinin bozma kararının usule aykırı olması ve buna bağlı olarak Dairemizin onama kararının yerinde olmadığı gerekçesi ile onama kararına usul açısından katılmamaktayım.
Dosyada öncelikli sorun Mahkemece bozma kararına uyulması sonucu usulü kazanılmış hak oluşup, oluşmadığıdır.
Usulü kazanılmış hak ilkesi usül yasalarında düzenlenmemekle birlikte, hukukta istikrarı sağlamak amacıyla Yargıtay kararları ile ortaya konulmuş ve içtihadı birleştirme kararları ile bağlayıcı biçimde hukuk düzenine girmiştir.
Usulü kazanılmış hak ilkesi gereğince bozma kararına uyulmakla bozma kararı hem mahkeme, hem de davanın taraflarını bağlayıcı hale gelir. Bu husus tarafımızca da kabul edilmektedir.
Ancak somut olayda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Çünkü bozma kararları her mahkeme kararı gibi ( yasa gereği bağlayıcı olan, ör. Görev-yetki gibi haller hariç ) sadece davanın tarafları açısından sonuç doğurur.
Davanın tarafı olmayan bir gerçek yada tüzel kişi açısından ne Mahkeme kararı, ne de Yargıtay ilamı bağlayıcı olmayıp, sonuç doğurmaz.
Kaldı ki Y. 22 HD. sinin bozma kararı usule ilişkin olup, hakkında dava açılmayan alt işverenin davaya dahil edilmesine yöneliktir.
Usül yasalarında davanın nasıl açılacağı açık bir şekilde düzenlenmiş, uygulamada kural olarak dahili dava şeklinde adlandırılan müesseseye yer verilmemiştir.
Uygulamada zorunlu dava arkadaşlığı ve davanın kamusal niteliği varsa aleyhine dava açılmayan gerçek yada tüzel kişilerin davaya dahil edilmesi kabul edilmektedir.
Yargıtay’ ın bütün Dairelerinde ve HGK. uygulamasında alacak davalarında dahili dava yöntemi kabul edilmemektedir. Ayrıca “ kimse dava açmaya zorlanamaz “ görüşü Yargıtay uygulamasına yerleşmiştir.
Bu düşüncelerle, Yargıtay 22. HD. sinin “hakkında dava açılmayan alt işverenin davaya dahil edilmesine “ şeklindeki bozma kararının davada taraf olmayan alt işveren şirket aleyhine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, alt işverenin aleyhine usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından alt işveren şirket aleyhine karar verilemeyeceği düşüncesi ile Dairemizin onama kararına katılmamaktayım.