Esas No: 2020/466
Karar No: 2021/1541
Karar Tarihi: 02.12.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/466 Esas 2021/1541 Karar Sayılı İlamı
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI ....
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/11/2019 tarih ve..... sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “... ...” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin ... sitesinde, "... ..." markasıyla müvekkilinin markalarının tescil kapsamında bulunan 09. Sınıfın 03. alt sınıfındaki “efatura, emutabakat” gibi konulardaki bilgisayar programlarının satımı ile 35/03 kapsamındaki “...” konusunda hizmet verdiğini, ayrıca internet sitesinin yanında youtube ve linkedin gibi diğer sosyal medya ortamlarında da müvekkili markalarının esas unsuru olan "... ..." ibaresini kullandığını, davalının bu kullanımlarının ihlal niteliğinde bulunuğunu ileri sürerek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men'ini, önlenmesini , durdurulmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1000 TL maddi tazminat ile maddi tazminata SMK'nın 151/4 maddesi gereğince eklenecek uygun bir payın ve 1000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 2000 yılından itibaren başlayan “...” ibareli markasal kullanımlarının mevcut olduğunu ve.... sayılı “...” markalarının sahibi bulunduğunu, bunların yanı sıra bu ibareye eklenen birtakım ibarelerle de... sayılı marka tescillerinin de olduğunu, davacının en eski tescilinin 2003 yılına dek uzandığını, halbuki müvekkilinin 2000 yılından beri bu alanda faaliyet gösterdiğini, davacının kötü niyetli olarak hareket ederek bu davayı ikame ettiğini, davacı tarafın müvekkili aleyhine İstanbul 1. FSHHM’de..... sayısı ile kullanmama nedeniyle iptal davasını ikame ettiğini, davacı tarafın müvekkili markalarını bildiği halde, müvekkilini itham ettiğini, müvekkilinin kullanımlarının, davacı yan markalarını ihlal etmediğini, aksine davacı kullanımlarının müvekkilinin markasına tecavüz teşkil ettiğini savunarak açılan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının dava konusu kullanımlarının, davacı taraf markalarından daha eski tarihli tescilli markalarına dayalı olduğu göz önüne alındığında marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetten bahsedilemeyeceği, kaldı ki taraf markalarının bütünsel kompozisyonlarının da ilgili tüketici kitlesi nezdinde iltibasa neden olmayacağı, hal böyleyken SMK 7. ve 29. Maddeleri kapsamında marka ihlalinden ya da TTK 54 vd maddeleri uyarınca haksız rekabetin varlığından bahsedilemeyeceği, aksi yönlü bir yorumda dahi davalı yan web sitesinin 23.03.2012 tarihinde oluşturulmuş olması ve davalının bu alan adı üzerinden faaliyetlerini yürütüyor oluşu göz önüne alındığında, dava tarihi itibariyle geçen 6 yıl 2 aylık süre içerisinde, davacı yanca davalıya hiçbir müdahalede bulunulmamış olunmasının sessiz kalmak suretiyle hak kaybı oluşmasına neden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, sessiz kalma yoluyla hak kaybının şartlarının gerçekleştiği tespitinin davalının markalarını uyuşmazlık konusu 09. Sınıfın 03. Alt sınıfı ile 35. Sınıfın 03. Alt sınıfındaki fiili kullanımı sınıf/alt sınıf ayrımı yaparak tespit edilmeden ve bu kullanımı müvekkilinin hakkaniyete göre tahmini öğrenme zamanı değerlendirilmeden yapıldığını, sessiz kalma hususundaki uygulamaya göre; sessiz kalmanın şartlarının gerçekleşmesi için "..." değil "kullanımın" esas olduğunu, davalının web sitesinin 2012 yılından beri aktif olduğu belirtilmiş olmakla birlikte bu web sitesinin uyuşmazlık konusu emtiada kullanılıp kullanılmadığı ve kullanılıyorsa ne zamandan beri kullanıldığı ile müvekkilin bu kullanımı bilmesi gerektiği zamanın değerlendirilmediğini, davalının marka kullanımından "........." web sitesinin google aramalarında çıkmasıyla müvekkilinin haberdar olduğunu, anılan web sitesinin 23.03.2012 tarihinde kurulur kurulmaz hemen arama motorlarında çıkması söz konusu olmayacağına göre bu tarihin sessiz kalma açısından esas alınmasının hatalı bulunduğunu, ayrıca davalının web sitesinin 2012 yılında yaratılmış olması davalının markasını uyuşmazlık konusu emtia olan 09. sınıfın 03. alt sınıfındaki "..." ile 35. sınıfın 03. alt sınıfındaki "..., mali müşavirlik ile ilgili danışmanlık hizmetleri" açısından kullandığı anlamına da gelmeyeceğini, mahkemece davalı yanın fiili kullanımlarının 2000 yılına kadar uzanan tescilli markalarına dayanması nedeniyle kazanılmış hak kapsamında değerlendirildiğini, oysa davalının müvekkilden önce uyuşmazlık konusu emtiayı kapsayan bir tescili bulunmadığını, davalı kullanımlarındaki "... ..." ibaresinin müvekkilin markalarının esaslı unsurlarından biri olması karşısında markaların iltibas yaratacak kadar benzer olmadığı yönündeki tespitinde mesnetsiz olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespit, men'i , ref'i ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı tarafın davaya konu "... ..." ibareli markasal kullanımlarının, ticaret hayatının yürütülmesinde kullanılan belge ve dokümanların, dijital ortam üzerinden de erişebilecek şekildeki kullanımlara uygun dönüşümlerin gerçekleştirilerek ......gibi hizmetlerin tüketiciye ulaştırılmasına ilişki olduğu, davalının bu hizmetlerin sunumu için yazılım ve programlar geliştirdiği ve bu konuda danışanlarına/müşterilerine finansal piyasalarda kullanılan dokümanlar hususunda danışma hizmeti sunduğu, davalının bahsi geçen kullanımlarının finans sektörüne dair her türlü hizmetler ile bilgisayar hizmet ve yazılım hazırlama hizmetleri içinde tescilli bulunan davalıya ait .... sayılı markası kapsamında bulunduğunun mahkeme görüşüne başvuruların bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği gibi "... ... ... " ibareli davacı markaları ile "... ... "ibareli davalı kullanımları arasında da iltibas bulunmadığı, zira "... ..." ibaresinin dijital teknoloji alanında faaliyet gösteren pek çok firma tarafından "..." anlamlarında kullanılan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunun yine mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporundan anlaşıldığı, öte yandan davalı şirkete ait "... " ibareli alan adının 23/02/2012 tarihinde oluşturulduğu, davanın 03/05/2018 tarihinde açıldığı ve davacı tacir olup basiretli davranması gerektiğinden davalının "..." ibareli kullanımdan haberdar olmadığı savunmasının da yerinde bulunmadığı gözetildiğinde davacının sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığı yönündeki mahkeme kabulünde de bir isabetsizlik bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça, davalı şirketin .... sayılı markasının tescil kapsamında yer alan bir kısım hizmetler yönünden kullanmama nedenine dayalı olarak İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin .... esas sayılı dosyasında iptal davası açılmışsa da davacı tarafça dosyaya sunulan bahsi geçen davaya ilişkin dava dilekçesinden, anılan davalı markasının kullanmama nedeniyle iptalinin talep edildiği hizmetler arasında markanın tescilli olduğu finans hizmetleri ile bilgisayar hizmet ve yazılım hazırlama hizmetlerinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4,90 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/12/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2021
...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.