1. Hukuk Dairesi 2016/13836 E. , 2020/1294 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL-TENKİS
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’ın, 1,5 kilo altın ve 250.000 Euro parası bulunduğu halde terekesinden çıkmadığını, dava konusu 628 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 3, 6, ve 12 no’lu bağımsız bölümler mirasbırakan adına kayıtlı iken ehliyetsizlik, gabin ve hile nedeniyle davalılar...ve ...tarafından 3. kişilere satılıp bedellerinin alındığını, dava konusu 2769 ada 11 parsel sayılı taşınmazda yer alan 13 no’lu bağımsız bölümün de 27.12.2001 tarihinde muvazaalı ve bedelsiz olarak davalılara temlik edildiğini, davalıların mirasbırakanın yaşlılık ve hastalık nedeniyle zor durumundan yararlandıklarını, mirasbırakana bakacakları telkiniyle bu taşınmazı aldıklarını, mirasbırakanın müzayaka hali içinde bu satış ve devirlere muvafakat ettiğini ileri sürerek dava konusu 2769 ada 11 parsel sayılı taşınmazdaki 13 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile denkleştirmeye tabi tutularak miras payları oranında mirasçılar adına tescilini, olmadığı taktirde bedelin yasal faiziyle birlikte ödenmesini, dava konusu 628 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 3, 6, 12 no’lu bağımsız bölümlerin bedelinin denkleştirmeye tabi tutularak yasal faiziyle birlikte miras payları oranında ödenmesini, davalıların mirasbırakandan haksız olarak aldıkları 1,5 kilo altın ile 250.000 Euro paranın da denkleştirmeye tabi tutularak yasal faiziyle birlikte miras payları oranında ödenmesini ve şimdilik 1.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişler; aşamalarda dava konusu 628 ada 6 parselin tevhit ve ifraz işlemleri sonucu 628 ada 14 parsel olduğunu beyan etmişler; 23.01.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında; dava konusu 2679 ada 11 parselde bulunan 13 no’lu bağımsız bölüm mirasbırakan adına kayıtlı iken mirasbırakanın davalılarla anlaşarak diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde satış yoluyla davalılara devrettiğini, mirasbırakanın diğer mirasçıların haklarını bertaraf etmek için 1,5 kilo altın ile 250.000 Euro parayı davalılara bağışladığını, dava konusu 628 ada 6 (14) parselde bulunan 3, 6, 12 no’lu bağımsız bölümlerin mirasbırakanın terekesine dahil olması gerektiğini beyan ederek denkleştirme yapılmasını istemişler; 27.04.2016 tarihli duruşmada, dava konusu 628 ada 6 parseldeki 3, 6, 12 no’lu bağımsız bölümler ile altın ve euroya ilişkin davayı takip etmediklerini; 16.09.2015 tarihli duruşmada, bedel istenilen taşınmazlar bakımından isteğin tenkis olduğunu beyan etmişlerdir.
Davalılar, babalarının terekesiyle ilgili olarak mirasbırakan anneleri de dahil olmak üzere bütün mirasçıların taksim sözleşmesi yaptıklarını ve infaz edildiğini, dava konusu 2769 ada 11 parseldeki 13 no’lu dükkanın kendi kazançlarıyla edinildiğinin davacı ...’nin açtığı Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/542 Esas Sayılı dosyası ile sabit olduğunu, bu dükkanı davalı ...’in 1983 yılında satın aldığını ve eşiyle arasında problemler çıkması üzerine 1992 yılında mirasbırakan annesine devrettiğini, 1994 yılında tekrar üzerine aldığını, eşiyle aralarında çıkan sorunlar üzerine tekrar 2000 yılında taşınmazı mirasbırakan annesine devrettiğini ve 2001 yılında da annelerinin intifa hakkını üzerinde tutarak ½ şer paylarla kendilerine devrettiğini, taşınmaz kirada olduğu için kiracıyla yeni bir sözleşme yapmamak için intifa hakkının anne üzerinde kaldığını, mirasbırakanın 1,5 kilo altını ile 250.000 Euro parasının alındığı yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu, dava konusu 628 ada 6 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 no’lu bağımsız bölümün davacılardan Sultan adına kayıtlı olup, 6 ve 12 no’lu bağımsız bölümlerin mirasbırakan anneleri tarafından 3. kişilere satıldığını, satış bedellerinin mirasbırakanın bakımı için harcandığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraflarca (davacı taraf duruşma istekli) süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalılardan ... ve vekilleri Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddi doğru olduğu gibi dava konusu 2679 ada 11 parsel sayılı taşınmazda yer alan 13 no’lu bağımsız bölüm dışındaki dava konusu taşınmazlar ile altın ve para bakımından harcın ikmal edilmediği nazara alınarak dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 2.540.00."ar-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine ve aşağıda yazılı 25.20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 54.40 TL. onama harcının da diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, 25/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Sayın çoğunluk ile aramızda çıkan uyuşmazlık, peşin nispi harç tamamlanmadan hüküm kurulması halinde taraf lehine takdir edilecek vekalet ücretinin ne olacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK"nın 119/1-d maddesi gereğince dava konusunun değerini göstermek davacının görevleri arasındadır.
Diğer yandan 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16.maddesi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda harca esas değerin taşınmazın değeri olacağını düzenlemiştir. Bu değerin dava tarihindeki rayiç değer olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Aynı Yasanın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde,
32. maddesi ise; “ Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklende düzenlenmiştir.
Harçlar Kanunu uygulamasının kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından resen nazara alınacağı, gerek uygulamanın gerekse akademik çevrelerin kabulündedir.
Hakim, Harçlar Kanunu"nun bu açık düzenlemelerine rağmen yargılama sırasında keşfen belirlenen değer üzerinden eksik peşin nispi harcı tamamlatmamışsa, davanın reddi halinde davalı taraf için takdir edilecek vekalet ücreti hangi değer üzerinden olacaktır. Tartışma konusu budur.
Bir başka husus ise, sırf eksik harcın tamamlanmaması nedeniyle hüküm bozulmalı mıdır?
Bu durumda, eğer dava reddedilmiş ise, alınacak harç maktu ret harcı olacağı için her durumda alınan peşin nispi harç bu karar ve ilam harcını karşılayacaktır.
Davanın kabul edilmesi halinde ise, kabul edilen değer üzerinden karar ve ilam harcı hükmen tamamlanacağı için yine sorun kalmayacaktır.
HMK"nın 370.maddesi ile hüküm altına alınan, “düzeltilerek onama” müessesesine gelince, bozma yapılması halinde bozmadan sonra herhangi bir delil toplanmayacaksa, bir başka ifade ile yeniden yargılama yapılmayacaksa hüküm veya gerekçe düzeltilerek onama yapılabilecektir.
Davalı tarafın, dava değerine itirazının önemi de ayrıca değerlendirilmelidir.
Eğer davalı, davanın kabulü halinde ödeyeceği vekalet ücretini düşünerek dava değerine itiraz etmemişse, davanın reddi halinde de alacağı vekalet ücreti harçlandırılmış dava değeri üzerinden olmalıdır. Bu husus dürüstlük kuralının da bir gereğidir.
Davalı, dava değerine yargılama aşamasında itirazda bulunmuşsa, bu durumda da davanın reddi halinde müddeabihin dava tarihindeki gerçek değeri üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmelidir.
Davalı tarafın eksik peşin harcı tamamlama yükümlülüğü bulunmamaktadır. Eğer eksik harç nedeniyle dosya işlemden kaldırılırsa ancak bu durumda davalı dilerse eksik harcı tamamlayarak yargılamaya devam edilmesini isteyebilir.
Somut olaya döndüğümüzde; davacı, HMK 119/1-d maddesine aykırı şekilde dava değerini eksik göstermiş, hakim Harçlar Kanunu"nun 30 ve 32 maddelerinin açık hükmüne rağmen yükümlülüğünü yerine getirmemiş, davalı zamanında dava değerine itiraz etmiştir. Bu durumda davacının ihmalinin, hakimin hatasının sonuçlarına davalının katlanmasını istemek isabetli olmayacaktır.
Ayrıca 6100 Sayılı HMK nın 297/2. maddesi açıkça taleplerden her biri hakkında hüküm verilmesini düzenlemiştir. Mahkemece bir kısım taleplerin de hüküm altına alınmadığı açıktır.
Anlatılan nedenlerle davalı yararına takdir edilen vekalet ücretinin düzeltilmesi yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.