13. Hukuk Dairesi 2011/8997 E. , 2012/3471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı şirket temsilcisi ... ve vekili avukat..., vekili ... ... ile davalı vekili avukat ... ... vekili avukat ..."nun gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı şirket, kendilerine ait fabrikada demir ürünlerinin üretilmesi, ürünlerin satışı ve neticede elde edilecek gelirin paylaşılması için davalı şirkette 01.1.1998 tarihli sözleşmenin imzalandığını, fabrikanın 5 yıl süreyle davalı tarafından çalıştırılması, hammaddenin davalıca sağlanıp davalıcada pazarlamasının yapılacağınını kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı davranarak yeterli hammaddeyi sağlayamadığını ve bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan üretimi yapamadığnı ve buna bağlı olarakda sözleşmede belirlenen kar payını ödeyemediğini, davalının Mayıs 1999 tarihine kadar kısmen üretim yapmasına rağmen, bu tarihten sonra hiç üretim yapamadığını, taraflar arasında görülüp kesinleşen İzmir 1. Ticaret Mahkemesinin 2001/851 E. Sayılı dava dosyasında Mayıs 1999 tarihine kadar olan alacağının 780.200,55 dolar olarak belirlendiğini, Mayıs 1999 tarihinden sonraki dönem için kar kaybının ise 12.380.940 dolar olduğunu, toplam alacağının 13.161.140,55 dolara tekabül ettiğini ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 500.000,00 TL nın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
2011/8997 2012/3471
Davalı, davacıyla aralarındaki hukuki ilişkinin adi ortaklık olduğunu, sözleşmeyi davacının haksız olarak feshettiğini, davacının taleplerinin BK. nın 126/4. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin yürürlüğe girmediğini savunarak davanan reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlüğe girdiği, sözleşmenin taraflarca feshedilmediği ve sözleşmenin bitim tarihi olan 01.10.2003 tarihine kadar yürürlükte kaldığı, davacının toplam 58 aylık sürede gerçekleşen kar kaybını talep ettiği, ilk altı aylık dönem için İzmir 1. ticaret Mahkemesinin 2001/851 sayılı davasının kesin hüküm teşkil etmesi nedeniyle istenemeyeceği, adi ortaklık davasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin bulunması ve eldeki davanın 08.5.2007 tarihinde açılmış olması nedeniyle 8.5.2002 tarihinden önceki döneme ilişkin taleplerin zamanaşımına uğradığı ve bu nedenle davacının 8.5.2002 ile sözleşmenin süre sonu olan 01.10.2003 tarihleri arasındaki dönem için talepte bulunabileceği, davacının davadaki talep olan 500.00 TL sını 58 aylık dönemin herhangi bir bölümüne hasretmediği için 500.000 TL nın 58"e bölümü ile ortaya çıkan 8620,68 TL nın bir aylık talebi olup, 08.05.2002 ile 01.10.2003 tarihleri arası için 16 ay 22 güne tekabül eden 144.252,71 TL sını talep edebileceği gerekçesiyle 144.252,71 TL nın dava tarihinden itibaren değişen oranda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, bakiye 51.724,13 TL sının kesin hüküm ve 304.023,16 TL nın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Taraflar arasında 1.10.1998 tarihli sözleşme ile tesis edilen hukuki ilişkinin adi ortaklık niteliğinde bulunduğu tarafların ve mahkemenin kabulünde olduğu gibi, taraflar arasında daha önce görülüp kesinleşen İzmir 1. Ticaret Mahkemesinin 2001/851 sayılı dosyası ile tüm dosya kapsamında anlaşılmaktadır. Öte yandan sözleşmenin taraflarca feshedilmeden sözleşme süresi sonu olan 01.10.2003 tarihine kadar yürürlükte bulunduğu 2001/851 sayılı dosyada verilen mahkeme kararıyla belirlenmiştir. Dosyada tarafların sözleşmeyi feshettiklerine dair karşı tarafa ulaşmış bir irade beyanıda yoktur. Esasen mahkemenin kabulüde bu yöndedir. Hal böyle olunca sözleşmenin 01.10.2003 tarihine kadar yürürlükte kaldığının kabulü zorunludur. Taraflar sözleşmeyi feshetmedikleri gibi adi ortaklığı tasfiyede etmemişlerdir. Taraflar arasındaki ortaklık süre sonu olan 01.10.2003 tarihinde bitmesine rağmen henüz tasfiye yapılmadığı için zamanaşımı süresi de işlemeye başlamamıştır. Ortaklığın sona ermesi başka bir şey, tasfiyenin yapılması ise başka bir olgu olup, tarafların birbirlerinden olan alacakları ancak ortaklığın tasfiyesi sonunda belirlenebilir, istenebilir hale gelebilir. Bu haliyle olayda zamanaşımı 2011/8997 2012/3471
Süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Kaldıki sözleşmenin bitim tarihi 01.10.2003 tarihi olup, eldeki dava 08.05.2007 Tarihinde zamanaşımı süresi dolmadan açılmış bulunmaktadır. Bu itibarla, mahkemenin 08.05.2002 tarihinden önceki talep haklarının, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine dair karar usul ve yasaya aykırıdır.
Taraflar arasında görülen İzmir 1. Ticaret Mahkemesinin 2001/851 E. sayılı davasında davacı ... Ticaret A.Ş"nin 07.04.2000 tarihinde açtığı davada, o dasyanın davalısı olan ... Metal San. ve Tic. Ltd. Şti"ne teslim ettiği demirlerin karşılığında ..."e ait taşınmazlar üzerine ipotek konulduğu, ..."in demirleri iade etmemesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi için takip yaptığı itiraz edilincede itirazın iptalini istediği, davalı durumda olan ... Metal San. ve Tic. Ltd. Şti."nin ise o dosya ile birleşen davasında kendilerine teslim edilen demirlerin teminatı olarak ... A.Ş"ne verdiği çeklerden dolayı borçlu bulunmadığının tesbitini istediği ve yargılama sonunda ... Metal"in ... A.Ş"ne borçlu olmadığı, aksine alacaklı olduğu kabul edilerek ... A.Ş"nin davasının reddine, ... Metal"in davasının kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay"dan geçerek 04.02.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen dava dosyasında dayanılan maddi vakıalar ile eldeki davadaki maddi vakıaların birbiriyle ilgisi bulunmamaktadır. Gerçekten açılan dava dosyasında sadece taşınma üzerine konulan ipotek ve verilen çeklere ilişkin yapılmış olup, eldeki dava ise davacının uğradığını iddia ettiği kar kaybına yöneliktir. Bu itibarla 2001/851 sayılı dava dosyasında verilen kararın, davacı ... Metal Ltd. Şti."nin Mayıs 1999 tarihinden önceki döneme ilişkin talebi açısından kesin hüküm teşkil ettiğinin kabulü olanaksızdır. Bir başka deyişle anılan dava dosyasında verilen karar, Mayıs 1999 tarihinden önceki hukuki ihtilafı çözer nitelikte bir karar olmayıp, eldeki dava için tespit hükmü niteliğinde bulunmaktadır. Hal böyle olunca, 2001/851 sayılı dosyada verilen kararın, davacı ..."in Mayıs 1999 tarihinden önceki dönem için talep edebileceği miktarı tesbit eden ve ancak o döneme ilişkin hukuki ihtilafı bitirmeyen nitelikte bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı ..."in Mayıs 1999 tarihinden önceki döneme ilişkin ne kadar alacaklı olduğu o dosyadan belirlendiği içinde tesbit hükmü niteliğinde bulunan o karardaki belirlenen miktarın eldeki davadada gözönünde bulundurulması gerekir. Mahkemece Mayıs 1999 tarihinden önceki döneme ilişkin ihtilaf yönünden 2001/851 sayılı dosyada verilen kararın kesin hüküm teşkil etmesine dayanılarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bu haliyle usul ve yasaya uygunluk bulunmamaktadır.
2011/8997 2012/3471
Davacının eldeki davadaki talebi, Mayıs 1999 tarihinden önceki dönem için 780.200,55 dolar ve Mayıs 1999 tarihinden sözleşme sonu olan tarihe kadarki dönem içinde 12.380,940 dolar olmak üzere toplam 13.161.140,55 dolardan fazlası saklı tutularak 500.000,00 TL nın tahsiline ilişkindir. Mahkemece ise, talep konusu olan 58 aylık süreye 50.000,00 TL sının bölünerek aylık talep bulunmuş ve 08.05.2002 tarihinden sözleşme süresi sonuna kadar olan kısma uygulanmak suretiyle davacının talebi kısmen kabul edilmiştir. Mahkemenin bu kabul tarzı, taraflar arasındaki ihtilafın sadece 500.000,00 TL olduğu durum için geçerlidir. Oysaki eldeki dava kısmi dava olup, mahkemece davacının ne kadar talep edebileceği belirlenerek, talep edilebilecek tutarın 500.000,00 TL den fazla olması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Mahkeme kararı bu yönüylede taraflar arasındaki ihtilafı çözecek nitelikte bulunmadığı için usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda değinilen hususlar birlikte değerlendiril- diğinde, mahkemenin zamanaşımına, 2001/851 sayılı dasyada verilen kararın Mayıs 1999 tarihinden önceki dönem için kesin hüküm teşkil ettiğine ve 500.000,00 TL talebin değerlendiriliş şekline ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı bulunduğundan bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davacının davada ileri sürdüğü maddi olgular ve talep şekli, taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesinide kapsar niteliktedir. HUMK.nın 76. maddesi uyarınca davada maddi olguların açıklanması taraflara, ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesi ve uygulanacak yasa maddelerinin tespit edilmesi ise hakime ait bir görevdir. Davadaki ileri sürülüşe göre, taraflar arasında düzenlenen 01.10.1998 tarihli sözleşme BK.nın 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi olup, uyuşmazlığında adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
Borçlar Kanununun adi ortaklığa ilişkin 520 ve onu izleyen maddeleri gereğince adi ortaklığın kurulabilmesi için yazılı şekil gerekli olmayıp, adi ortaklık sözleşmesi sözlü olarak da yapılabilir. Davacının iddiası ve davalının açıklamalarına göre, taraflar arasında 2004 yılı Ekim ayında sözlü olarak meyve fidancılığı, süs bitkileri üretimi ve satılması konularında ortaklık kurulmak üzere sözlü anlaşma yapılıp akabinde ortaklığın fiilen son bulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye,bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve 2011/8997 2012/3471
ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir. Açıklanan bu hukuki olgular karşısında öncelikle ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif mal varlığı belirlenmeli, taraflardan ortaklık hesabını gösterir hesap istenilmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen varlığın ne şekilde tasfiye edileceği taraflardan sorulmalı, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde, mahkemenin tayin edeceği tasfiye memuru marifetiyle tespit edilen ortaklık varlığının değerleri bilirkişi marifetiyle belirlenip, elde edilen gelirden veya belirlenen değerlerinden öncelikle ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan kısmın taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan şekilde tarafların iddia ve savunmaları üzerinde durularak, davacı ... .... Ltd. Şti. nin 2001/851 sayılı dosyada alınan bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunduğu 24.06.2002 tarihli dilekçesindeki süreye ve miktara ilişkin açıklamaları da gözetilerek ve az yukarıda (1) numaralı bentte yer alan hususlarda dikkate alınarak ve değerlendirilerek, yukarıda açıklanan şekilde fesih ve tasfiyenin mahkemece yaptırılmasına karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin içeriğine uygun düşmeyecek şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan kararın davacı yararına, (2) numaralı bent uyarıncada taraflar yararına BOZULMASINA, 900,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 21.2.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.