Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/9239
Karar No: 2015/12549
Karar Tarihi: 23.06.2015

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/9239 Esas 2015/12549 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/9239 E.  ,  2015/12549 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    Dava, davacının davalıya ait kömür madeni işyerinde, 2002 yılı Mart ayından 2004 yılı Mayıs ayına kadar ve 2005 yılı Eylül ayından 2011 yılı Mart ayına kadar sürekli çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.

    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1- Davalı ... ... isminin karar başlığında yazılı şekilde gösterilmiş olmasına dair maddi hatanın, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 304. maddesi uyarınca mahallinde herzaman düzeltilmesinin mümkün bulunmakla bozma sebebi yapılmamıştır.
    2-Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır.
    506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5.
    ./...
    maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
    Dosya kapsamından, davacı hakkında davalı işyerinden düzenlenen 10.11.2003 tarihli giriş bildirgesinin Kuruma intikal ettiği, sonrasında kesintili ve kısmi bildirimlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama sonunda, mahkemece, davanın talebe konu ilk dönem bakımından hak düşürücü süre içinde açılmadığı, talebe konu 2005 yılının Eylül ayından 2011 yılının Mart ayına kadar istem yönünden ise hizmetinin geçtiği yılın sonu olan 31.12.2011 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre ve Kuruma intikali görülmeyen işe giriş bildirgesinin tarihi gözetilerek 30.01.2007 tarihinden itibaren eksik hizmet sürelerinin tespit edilebileceği ve Şubat 2007 – Mart 2011 tarihleri arasında ara vermeksizin çalıştığı gerekçesiyle, Kuruma bildirilen hizmetlerinin dışında 641 gün daha sigortalı hizmetinin bulunduğu sonucuna varımış ise de;
    Somut olayda, davacının talebinin 10.11.2003 tarihli giriş bildirgesi öncesine dair (2002 yılı Mart ayından itibaren) kısmının, dava dilekçesindeki talebin ve anılan tarihten sonraki bildirilen hizmetlerin kesintili olması ile dava tarihi gözetildiğinde, hak düşürücü süreye uğradığı dikkate alınmalıdır. Ancak yukarıda belirtilen işe giriş bildirgesinin verilmesi ve sonrasında ilk talebe konu dönem yönünden (2004 yılı Mayıs ayına kadar) kısmi bildirimlerin yapılması gözetildiğinde, 10.11.2003-2004 yılı Mayıs ayı arası hakkında hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemez.
    Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, talebe konu ikinci dönem yönünden de, 13.8.2005 tarihli giriş sonrası kesintili ve kısmi de olsa bildirimlerin varlığı ile iddianın çalışmanın kesintisiz gerçekleştiği şeklinde bulunduğu anlaşılmakla, bir hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı belirgindir. Ancak, bu döneme ilişkin olarak, var olan imzalı ücret pusulalarındaki imzaların kendisine ait olup olmadığı ve/veya anılan belgelerin hile, hata veya manevi baskı altında imzalanıp imzalanmadığı hususlarında davacı tarafın beyanı alınmalı, imza inkarı yoksa imzalı ücret pusulaları esas alınmalıdır. Kuruma bildirilmeyen veya eksik bildirilen hizmetlerin hangi nedenle bildirim dışı kaldığı veya eksik bildirildiği usulünce araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
    Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ... ..."ne iadesine, 23.06.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi