Esas No: 2022/850
Karar No: 2022/5861
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/850 Esas 2022/5861 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı vakfın 29.05.2015 tarihindeki genel kurulunda alınan kararların davalı vakfın senedine ve kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir. Mahkeme ve istinaf mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, genel kurul toplantısının vakıf senedi ve kanuna aykırı olmadığı tespit edilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun tüzel kişilere ve vakıflara dair hükümleri ile Vakıflar Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, amaç tüzel kişiliğin varlığı ve sürekliliği olduğu, tüzel kişi temsilcilerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri durumunda görevden alınmalarını ve gerekirse kayyım atanmasını mahkeme kararına bağlayarak, bir yandan denetim diğer yandan tüzel kişinin yönetiminde sürekliliği sağlamak istendiği sonucuna varılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 47, 49 ve 50.maddeleri, 101 ve 112.maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun ilgili maddeleri bu kapsamda incelenmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Davalı Vakfın 29.05.2015 Tarihli Genel Kurulu İle Genel Kurulda Alınan Kararların İptali
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nce istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, bu kez davacılar vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava dilekçesinde, vakıf senedine göre iştiraklerde çalışanların isteğe bağlı üye oldukları, senedin 5 ve 7.maddelerine göre isteğe bağlı üyelerin temsilci seçme haklarının olmadığı, olsa dahi beş yıl şartına uymadıkları, ancak ferdi olarak genel kurula katılabilecekleri, 29.05.2015 tarihinde yapılan genel kurulun vakıf senedine ve Kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek genel kurul toplantısı ile iş bu genel kurulda alınan kararların iptali istenmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, iptali istenilen genel kurul toplantısının vakıf senedinin 5 ve 7. maddelerine ve Kanuna aykırı bir yönü olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; mahkeme hükmüne karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davacılar vekilince bölge adliye mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Dava, davalı vakfın 29.05.2015 tarihinde yapılan genel kurulunun vakıf senedine ve Kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek genel kurul toplantısı ile iş bu genel kurulda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 47. maddesine göre başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacakları, 49 ve 50.maddelerde ise tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyeti kazanacakları ve tüzel kişinin iradesini, organları aracılığıyla açıklayacağı, organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu oldukları, 101. madde de vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olarak nitelendirilmiştir. Aynı Kanun'un 111. maddesi gereği vakıfların, vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf mallarını amaca uygun biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak harcayıp harcamadıkları Vakıflar Genel Müdürlüğünce ve üst kuruluşlarınca denetleneceği, "Yönetimin değiştirilmesi" başlıklı 112. maddeye göre ise haklı sebepler varsa mahkemenin, vakfın yönetim organı veya denetim makamının istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebileceği, mahkemenin, denetim makamının başvurusu üzerine, duruşma yaparak yöneticileri görevden alabileceği ve vakıf senedinde başka bir hüküm yoksa yenisini seçebileceği düzenlenmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3. maddesine göre, Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların yeni vakıf olarak tanımlandığı; 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu, Vakıflar Kanunu ve vakıf senedi göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili organın vakıf yönetimi olarak adlandırıldığı; 4.madde gereği, vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları; 6.maddenin son fıkrası gereği yeni vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluşturulur. Vakıflar Kanun'un "Vakıf yöneticilerinin sorumlulukları ve görevden alınması" başlıklı 10.maddesinde ise vakıf yöneticilerinin, vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uymak zorunda oldukları, bu zorunluluğa uymayan vakıf yöneticilerinin, Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabilecekleri, telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilecek hallerde dava sonuçlanıncaya kadar, Meclis kararı üzerine Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin geçici olarak görevden uzaklaştırılması ve kayyımca yönetilmesinin ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edilebileceği, maddenin son fıkralarında ise vakıf yönetiminde yer alan kişiler ile vakıf çalışanlarının kusurlu fiilleri nedeniyle vakfa verdikleri zararlardan sorumlu oldukları ve vakıf yöneticilerinin mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamayacakları düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun tüzel kişilere ve vakıflara dair hükümleri ile Vakıflar Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucu, vakıflar özelinde asıl olanın tüzel kişiliğin varlığı ve sürekliliği olduğu, belli bir düzen sağlamak için tüzel kişi temsilcilerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri durumunda görevden alınmalarını ve gerekirse kayyım atanmasını mahkeme kararına bağlayarak bir yandan denetim diğer yandan tüzel kişinin yönetiminde sürekliği sağlamak istediği sonucuna varılmaktadır.
Vakfın genel kurul toplantısının, Kanuna ve vakıf senedine aykırı olarak yapıldığı iddiası ile süresinde açılacak dava ile genel kurulun iptalinin istenebileceği, nitekim somut olayda da iştiraklerde çalışan vakıf üyelerini temsilen genel kurula katılan üyelerin, temsilci sıfatı ile genel kurula katılamayacakları ileri sürülmüş, Mahkemece, bu iddia üzerinde durularak iptali istenilen genel kuruldan önce mahkeme kararı ile değişikliğin tesciline karar verilen vakıf senedine göre iştiraklerde çalışan üyelerin temsilci seçmesi ve bu temsilcilerin genel kurula katılmasının kabul edildiği, yani iptal gerekçesi olarak ileri sürülen iddianın yürürlükteki vakıf senedine göre yerinde olmadığı tespit edilmiştir.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen, vakıf yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçilmelerine dair daha önceki vakıf genel kurul kararının iptali için açılan davanın bekletici mesele sayılması gerektiğine dair itirazlar yönünden yapılan değerlendirmede; vakfı, genel kurula çağıran vakıf yönetim kurulu ile vakıf denetim kuruluna seçilenlerin seçilmelerine dair daha önce yapılan genel kurul toplantısına seçime dair kararların iptali için dava açılması, bu seçimlerin iptali yönünde karar verilmiş olması, yöneticilerin mahkeme kararı ile görevden alınarak yerlerine yenilerinin seçilmesi veya tedbir olarak kayyım atanması kararı olmadığı müddetçe, iş ve işlemlerine devam etmelerinde kanunen bir engel olmadığı gibi aksinin kabulü tüzel kişiliğin yönetiminde sürekliğe zarar vereceği gibi geriye dönük olarak Kanun ve vakıf senedine uygun olan iş ve işlemlerin iptali; ne üyelerin menfaatine ne de Kanunun amir hükümlerine uygun düşecektir. Şu hususa da dikkat çekmek gerekir ki; Vakıflar Kanunu 10. madde gereği vakıf yöneticilerinin, vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uymak zorunda oldukları, bu zorunluluğa uymayan vakıf yöneticilerinin, bu maddedeki usul kapsamında mahkeme kararı ile görevden alınmalarının her zaman mümkün olduğu gibi kusurlu fiilleri nedeniyle vakfa verdikleri zararlardan sorumlu olduklarına dair de aksi bir düzenleme söz konusu değildir. Dolayısı ile iptali istenilen genel kurulu toplantıya çağıran, iş ve işlemleri genel kurulda görüşülen yönetim kurulu ile denetim kurulu üyelerinin daha önce yapılan genel kurul toplantısında seçilmelerine dair alınan kararlara karşı dava açılmış olması, açılan dava sonucu seçime dair kararın iptal edilmiş olması, ihtiyati tedbir kararı verilmiş olmadıkça daha sonra yapılan genel kurul ve genel kurulda alınan kararların iptalini gerektirmeyeceği değerlendirilerek davacılar vekilinin bu kapsamdaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelerle göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, 80,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,15.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.