20. Hukuk Dairesi 2013/5835 E. , 2013/9636 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, 107 ada 39 parsel sayılı 27367 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden fındık bahçesi ve ağaçlık niteliğiyle kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu; diğer davacılar ise, kök muris İzzet Deretam"dan kaldığı iddiasıyla dava açmış; Hazine, orman iddiası ile müdahil olmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, dava konusu parselin (A)=10193 m2 ve (A1)=923 m2 işaretli bölümlerinin orman niteliğiyle Hazine adına, (B1)=6679 m2 bölümünün tespit gibi tesciline, (B2)=16260 m2 bölümünün ise davacılar Hayriye Güneş, Bahri ve ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17.01.2012 gün ve 17037 - 293 sayılı kararıyla onanmıştır.
Hükmün infazı aşamasında tapu sicil müdürlüğünce (B2) harfi ile işaretli taşınmaz bölümünün 16260 m2 değil 9572 m2 olduğunun anlaşılması üzerine, mahkemeden tavzih istenmiş, mahkemece talep kabul edilerek 14.03.2013 günlü kararla (B2) harfi ile işaretli bölümün 9572 m2 olarak düzeltilmiş, bu kez davalı tavzih kararını temyiz etmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 29.05.1979 tarihinde ilan edilip kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Her ne kadar; mahkemece, tavzih talebinin kabulüne karar verilerek, hüküm tavzih edilmiş ise de, dosya incelendiğinde; taraflarca tavzihe ilişkin herhangi bir istemde bulunulmadığı, tapu müdürlüğünün, 08.03.2013 tarih ve 414 sayılı, kadastro müdürlüğünün 25.02.2013 gün ve 303 sayılı yazıları ile tavzih isteğinde bulunulduğu, mahkemece, talebin kabul edilerek, hükmün tavzihi yoluna gidildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak; tavzihin hangi koşullarda yapılacağı H.U.M.K."nun 455 ve onu izleyen maddelerinde (6100 sayılı HMK’nun 305 madde ve devamı) açıklanmıştır. Buna göre, hükmün tavzihini ancak davanın tarafları isteyebilirler. O halde, somut olayda olduğu gibi, davanın taraflarınca yapılmış bir tavzih talebi bulunmadığından, uyuşmazlığı çözümlemekle yükümlü olduğu tartışmasız olan mahkeme hâkiminin, hükmü kendiliğinden tavzih etmesi olanaksızdır. Doktrinde de kabul edildiği üzere, ilgili kurumlarca, hükmün tavzihini gerektiren hususların tespit edilmesi halinde, bu kurumlarca, hükmün tavzihi için talep hakkı bulunan taraflara bildirimde bulunulması gerekir. Bundan ayrı, dava konusu taşınmazın gerçek yüzölçümü ile
bilirkişi raporlarında yazılı yüzölçümü arasında tecviz sınırını aşan fark olduğunda, bu farkın hesaplama hatasından kaynaklandığı, taşınmazın geometrik şekli ve çapında bir değişiklik bulunmadığı anlaşıldığında, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hataların, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re"sen 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereğince düzeltilebileceği ve gerçek yüzölçümüne göre infaz edilebilme imkanının bulunduğu açıktır. Hal böyle olunca; mahkemece, davanın tarafı olmayan tapu ya da ilgili kadastro müdürlüğünün, tavzih talebinin aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/11/2013 günü oy birliği ile karar verildi.