(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2011/18337 E. , 2012/3289 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı ... avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı(karşı davalı) dava dilekçesi ile, davalı ile 04.08.2006 tarihinde akdettikleri kira sözleşmesi gereği mecuru ocak 2008 tarihi itibari ile tahliye edeceğini davalıya şifaen bildirdiğini, kiraların sözleşme gereği 3 aylık peşin olarak ödenmesi sebebiyle tahliye anında iade edilmek üzere aralık-ocak-şubat ayları için toplam 7.500$ tutan kira bedelini davalıya ödediğini, ocak ayında mecuru tahliye ettiğini, bu sebeple ocak ve şubat ayları için ödenen 5000$ ile depozito bedeli olarak verilen 2500$ ın iade edilmediğini, bunun üzerine davalı tarafa bu yönde keşide ettiği ihtarnamenin 07.02.2008 tarihi itibariyle tebliğ edilmesine rağmen davalının bu bedeli iade etmediğini iddia ederek 7500$ın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı(karşı davacı) cevabında, davacının süresinden evvel ve usulsüz şekilde mecuru boşalttığını, ev sahibi davalının mecurun kendisine doğrudan teslim edilmemesi sebebiyle tahliye vakıasını sonradan öğrendiğini, davacının mecura yeniden taşınacağını söylerek kendisini oyaladığı gibi tahliyeden sonra görülen lüzum üzerine ... 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/194 D.İş sayılı dosyasında tespit edildiği üzere davacının mecura toplamda 10,470TL tutacak maddi zarar verdiğini, mecurun bu zaman kayıpları sebebiyle ancak Nisan ayında kiraya verilebildiğini, davacının boş kalan süre yönünden kira tutarından sorumlu olması gerekmesi sebebiyle Yapılacak bilirkişi incelemesi ile yeniden kiraya verme için makul sürenin tespit edilmesini, ayrıca davacının bu süredeki aidat borçlarından da sorumlu olduğunu belirterek, boş kalan süre için 2450TL aidat borcu, 317,93TL tespit masrafı, 3 aylık kira bedeli 7500$ ile mecura verilen zarar ederi 10.470 TL den davacının talep ettiği 7500$ın mahsubu ile bakiye 13.725,43 Tlnin davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde karşı dava ikame etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacı(karşı davalı)nın davasının reddine, davalı(karşı davacı)nın davasının kabulü ile 13.725,43 TLnin 15.04.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine hükmedilmiş olup, karar davacı karşı davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-)Mahkemece 26.07.2011 tarihli celsede davalı karşı davacının davasının kabulü ile 13.725,43TLnin dava tarihinden itibaren işleycek yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan tahsine karar verilmiş ise de; hükmün gerekçesinde, “... karar öncesinde hesap yapılırken karşı davanın alacağı sehven 12.920,00 TL yerine 13.920,00TL olarak hesaplanıp, karşı davacının 13.725,43TL tutarındaki taleple bağlı kalınması gerektiği düşünülmek suretiyle, kısa kararda 13.725,43 TLnin karşı davalıdan tahsiline hükmedildiği gerekçeli kararın yazımı sırasında anlaşılmış ise de, 10.04.1992 gün ve 1991/7E-1992/4K. Sayılı İBK uyarınca gerekçeli kararın kısa karara göre oluşturulmasının zorunluluğu nedeniyle, 13.725,43 TLnin karşı davalıdan tahsili suretiyle karşı davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”ibaresine yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına 2011/18337-2012/3289
bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca karar tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388 ve 389 maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388.maddesinin son fıkrası ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması, HUMK." nun 388/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre sair temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine,peşin alınan 20,40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 17.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.