Esas No: 2021/2015
Karar No: 2022/236
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2015 Esas 2022/236 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/2015 E. , 2022/236 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 20/01/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının yetkili vekili ile aralarında, davalının 4/15 hisseli malik bulunduğu taşınmazın 30/06/2009 tarihli noterde düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi ile 30.000 TL bedel karşılığında satın almayı kabul ettiğini ve bedelini nakten ödediğini, ancak davalının sözleşme konusu yeri dava dışı üçüncü kişiye sattığını ileri sürerek öncelikle sözleşme konusu yerin kendi adına tapu iptal ve tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile talebinin tamamen ıslah ederek satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelini istemiş, nihayetinde ise bu talebini 538.666,00 TL olarak belirlemiş olup bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak esastan da davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, hükme karşı taraflar istinaf yoluna başvurmuştur.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi gereğince tapuda ferağ verilmeyen taşınmazın rayiç bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, “...davacının sözleşme gereği kendi borçlarını yerine getirmesine rağmen davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının incelenmesinde dava tarihi itibariyle ve sonrasında davacılar adına tapu devrinin satış vaadinde bulunan davalı tarafından gerçekleştirilmediği aksine satış vaadine konu taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye satışının yapılmış olduğu anlaşılmış olmakla, davacının ıslah sonucu tazminat davasının haklı olduğu ve davasını ispatladığı anlaşılmış olup 6098 Sayılı TBK’nın 112. Maddesi ile düzenlenen “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür” hükmü gereğince ispatlanan davanın kabulüne karar verilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. Her ne kadar davacı taraf 31/01/2019 tarihli dilekçesi ile davayı ikinci kez ıslah etmiş ise de; gerek HMK 176/2. Maddesinde düzenlenen ikinci ıslah yasağı gerekse Yargıtay İçtihatları gereğince ikinci ıslah dilekçesi dikkate alınmamış ve davada ilk dava değeri üzerinden karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince ise: “...dosya içeriğine, toplanan delillere, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi gereği istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesine ait kararda davanın kabulünde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK.nın 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddi gerektiği, ancak davacının 31/01/2009 tarihli dilekçesinin belirsiz alacak davasında talep artırımı olarak değerlendirilip bu dilekçede belirtilen 538.666,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken ilk dilekçede belirtilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiğinden davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK.nın 353/1-b-2 bendi uyarınca kabul edilip kararın kaldırılarak bu miktar üzerinden yeniden hüküm kurulması gerektiği” gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11/06/2019 tarih ve 2017/74 Esas, 2019/192 Karar sayılı karar sayılı kararının kaldırılarak davanın kabulü ile davacının ıslah talebi ve talep artırım dilekçesi nazara alınarak; 538.666,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu satış vaadi sözleşmesi resmi şekle tabi olup taraflarca bu şekle uyularak yapıldığından geçerlidir. Sözleşme içeriği incelendiğinde, davalının yetkili vekili ile davacının sözleşmeyi imza ettikleri ve 30.000,00 TL satış bedelinin nakten ve peşinen alındığı açıktır. Daha sonra satış vaadine konu taşınmazın dava dışı üçüncü kişiye tapuda devrinin gerçekleştiği dosyaya kazandırılan tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. 30.06.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalının yüklendiği edimin üçüncü kişiye taşınmazın tapuda devredildiği tarih itibariyle imkansız olduğu hususu da tartışmasızdır. O halde davacı, taşınmazın devri olan davalı ifasının imkansız hale geldiği gündeki taşınmazın rayiç bedelini ancak davalıdan talep edebilecektir. Eldeki davada, 30.01.2018 tarihli dilekçe ile davacı, davasını tamamen ıslah ederek, taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında ise sözleşmeye konu taşınmazın toplam bedeli tam olarak hesaplanmamış, davalının raporlara itirazları ise karşılanmamıştır. Davacının, 08.02.2019 havale tarihli talep dilekçesinde talep ettiği rakam üzerinden davanın kabulü şeklinde hüküm kurulmuş ise de, bu rakama nasıl ulaşıldığı hususu net ve denetlenebilir değildir. O halde mahkemece, 30.06.2009 tarihli noter satış vaadinde satılması vaadedilen taşınmazın niteliği ve ölçüşü, buranın ıfraz işlemine tabi tutulmuş ise güncel durumu, emsal taşınmaz değerlerinin tespiti ve davalının bilirkişi raporlarına itirazlarında ifade ettiği hususlar da karşılanacak şekilde, Yargı ve taraf denetimine elverişli yeni bir rapor alınmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 20/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.