Hukuk Genel Kurulu 2014/1789 E. , 2017/376 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 13. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.06.2012 gün 2009/444 E.- 2012/435 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı Kurum vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.11.2013 gün 2012/19172 E.-2013/22127 K. sayılı kararı ile;
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının Mayıs 2005 ve Mayıs 2007 tarihleri arasındaki çalışmasının sigortalı çalışma olduğunun tespiti ile Kurum kayıtlarının bu yönde düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Mayıs 2005 tarihinde davalı ... işyerinde çalışmaya başladığını, işten ayrıldığı Mayıs 2007 tarihine kadar kesintisiz çalıştığını, ancak çalışmalarının Kuruma bildirilmediğini ileri sürerek davacının 2005 ve 2007 tarihleri arasındaki çalışmasının sigortalı çalışma olduğunun tespiti ile Kurum kayıtlarının bu yönde düzeltilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı SGK vekili davacının tespiti istenilen dönemde hiçbir sigortalı çalışmasının bulunmadığını, çalışmanın geçtiği iddia edilen dönemde Kurum müfettişlerince tahkikat da yapıldığını, davacının iddialarının Kurum kayıtları ile bağdaşmadığını, bu tür davalar kamu düzenini ilgilendirdiğinden titizlikle incelenmesi gerektiğini, ayrıca Kurum dava açılmasına sebebiyet vermediğinden, davanın kabulü halinde Kurum aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili davacı tanıkları ile müvekkili arasında husumet bulunduğunu, davacı tanıklarının müvekkiline karşı dava açmış olduklarını, öte yandan 11.06.2007 tarihinde yapılan denetim sonucu oluşturulan raporda davacının müvekkil işyerinde çalışmadığının açıkça tespit edildiğini, ilgili rapor resmi belge niteliğinde olduğundan dolayı aksinin aynı nitelikte yazılı belgelerle ispatlanması gerektiğini, ayrıca mahkemenin davacının talepte bulunduğu dönem ile bağlı olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece SGK tarafından yapılan denetiminin amacının kural olarak denetimin yapıldığı tarihte çalışanların tespitine yönelik olduğu, denetim sırasında davacının orada bulunmamasının çalışmadığı anlamına gelmediği, dinlenen bordro tanıklarının da davacının iddialarını doğrulamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile ..."ün davalı ..."a ait işyerinde 15/05/2005 tarihinden 06/09/2007 tarihine kadar asgari ücretle çalıştığının tespitine, 18 yaşından önceki çalışmalarının emeklilik hizmet süresinden sayılmayıp sadece sigortalılığından sayılmasına karar verilmiş, verilen karar davalı SGK vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda esas ve karar numarası belirtilen karar ile bozulmuştur.
Bozma üzerine mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce davalı ...’ın İstanbul Barosu avukatlarından Av. ...’ı Bakırköy 19. Noterliği’nin 12.09.2007 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, ancak davalı işveren vekili adına çıkartılan 07.01.2010 tarihli tebligatın aynı isimde başka bir avukatın adresine gönderilerek “isim benzerliği nedeniyle yanlış gönderilmiştir” kaydı ile iade edildiği, daha sonra mahkemece yapılan tüm tebligatların vekil olmayan avukatın iade edilen adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca yapıldığı dikkate alındığında Özel Daire bozma kararının, mahkemenin direnme kararının ve davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin gerçek vekile tebliği için dosyanın geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği hususu önsorun olarak tartışılmıştır.
Tebligat Kanunu ve bu kanunun uygulanması için çıkarılan tüzüğün hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Dolayısı ile bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hakim doğrudan, kendiliğinden denetlemelidir.
Adreste tebligat esası kabul edildiğinden, tebligatın tebliğ yapılacak gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılmalıdır. Adresten kastedilen bir kimsenin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste yapılmasıdır.
Somut olayda, davalı ...’ın İstanbul Barosu avukatlarından Av. ...’ı Bakırköy 19. Noterliği’nin 12.09.2007 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği vekaletnamede Av. ...’ın adresi olarak “... Bakırköy İstanbul” olarak belirtildiği ancak davalı işveren vekili adına çıkartılan 07.01.2010 tarihli tebligatın aynı isimde başka bir avukatın adresine gönderilerek “isim benzerliği nedeniyle yanlış gönderilmiştir” kaydı ile iade edildiği, daha sonra mahkemece yapılan tüm tebligatların vekil olmayan avukatın iade edilen adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, Özel Daire bozma kararının, mahkemenin direnme kararının ve davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin gerçek vekil olan Av. ...’a Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınarak tebliğ edilmeli ve yasal süre beklenildikten sonra Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmelidir.
Açıklanan nedenle eksiklik giderildikten sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 01.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.