14. Hukuk Dairesi 2013/11631 E. , 2013/15539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31.08.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 163 ada 11 parsel sayılı taşınmazı yararına, davalılara ait 163 ada 12, 13, 15, 16 ve 31 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar ..., ...,...,..., davanın reddini savunmuş, davalılar ... ve ... davaya diyecekleri olmadığına dair beyanda bulunmuşlar, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, 163 ada 11 parsel sayılı taşınmaz lehine, 163 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır, Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dosya içerisinde bulunan 20.04.2012 tarihli fen bilirkişisinin raporu ekindeki kroki incelendiğinde, dava konusu 11 parsel sayılı taşınmazın güney tarafında bulunan kadastral yolun lehine geçit istenen davacı parseline daha yakın mesafede olduğu görülmektedir. Bu durumda mahkemece mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereği, lehine geçit istenen 11 parsel sayılı taşınmazın güneyinde bulunan yolun genişliğinin geçit ihtiyacını karşılayacak nitelikte olup olmadığı araştırılmalı, bu kadastral yol genişlik itibariyle geçişe uygun nitelikte ise bu yola bağlantı kurulması suretiyle geçit hakkı tesis edilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacı taşınmazının tarla vasfında olması ve bir tarım aracının geçebilmesi için 2,5-3 metre genişliğinde geçit tesisi yeterli olacağı dikkate alınmadan ve gerekçesi açıklanmadan geçit genişliğinin 5 metre olarak belirlenmesi de isabetli olmamaıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.