6. Ceza Dairesi 2015/8447 E. , 2018/1889 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Lehe yasa belirlenmesi yöntemini düzenleyen 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesi uyarınca; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.”
01.06.2005 tarihinde yürürlükten kalkan, ancak lehe sonuç doğurması halinde, anılan tarihten önce işlenen suçlara uygulanan 765 sayılı TCK’nın 29. maddesinin son fıkrasında; Hakimin, suçun işleniş biçimini, yeri, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun konusunun önem ve değeri, fiilin diğer özellikleri, zarar ya da tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suçun sebepleri ve şekilleri, failin amacı, geçimi, şahsi ve sosyal durumu ve fiilden sonraki davranışları ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgeleri değerlendirerek, iki sınır arasında temel ceza belirleyeceği, bu şekilde olayın özelliği ve failin kişiliğine göre gerekçesini göstererek temel cezanın saptanacağı belirtilmiş,
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesinin 1. fıkrasında ise;
“Hakim somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimi,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yer,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki
Göz önünde bulundurarak temel cezayı belirleyeceği” hükmüne yer verilerek, 765 sayılı Yasa’nın 29/son maddesindeki ilkelere benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
Yasa koyucu bu şekilde cezanın kişiselleştirmesinin sağlanması bakımından hakime, olayın özelliği, failin kişiliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçe göstererek bir ceza verme yetki ve görevi yüklemiştir. Benzer hukuki müesseseleri düzenleyen 765 sayılı TCK’nun 29/son ve 5237 sayılı Yasa’nın 61. maddesi karşılaştırıldığında; her iki maddede, temel ceza tayini açısından benzer ilkelere yer verildiği görülmektedir.
Somut olayda; sanık ..."in, hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen ... ...’e verdiği emir ve talimatlarla, mağdur ..."dan, kardeşi ... ... borcu olduğu gerekçesiyle, örgütsel faaliye çerçevesinde tehdit yoluyla 130 TL paranın alınması eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında;
Sanığa isnat edilen suçun, 765 sayılı TCK’nun 495/1. maddesi kapsamında 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasını gerektirdiği, aynı eylemin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 149. maddesinin 1. fıkrasının (c-g-f) bentleri kapsamında ise, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlandığı,
Yerel mahkemece, yağma suçu nedeniyle, sanık hakkında 765 sayılı TCK’nun 495/1, 31, 33. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis ile alt sınırdan ceza tayini düşünülüp, 5237 sayılı TCK’nun 149/1-c-g-f ve 53. maddeleri uyarınca alt sınır aşılarak temel cezanın 12 yıl hapis cezası olarak öngürülmek suretiyle, aynı olay ile ilgili her iki yasa yönünde temel cezanın tayininde 765 sayılı TCK’nun alt sınırı benimseyip, 5237 sayılı TCK’nun alt sınırdan ayrılarak, bir çelişki ve zafiyete düşülmesi,
2- Kabule göre de; 18.12.2014 gün ve 2014/148 esas, 2014/462 sayılı kararın gerekçesinde, “Her iki kanun maddelerinin karşılaştırılmasında 5237 sayılı TCK hükümlerinin sanık lehine olduğu tespit edilmekle, sanığın 5237 sayılı TCK hükümleri gereğince cezalandırılmasına karar vermek gerektiği” belirtilmesine karşın, tefhimle infaza esas kısa kararın ve gerekçeli kararın hüküm kısımlarında, 765 sayılı Yasa’nın sanık lehine olduğu kabul edilip, buna göre uygulama yapılmak suretiyle hükmün karıştırılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, sanığın ceza süresi bakımından kazanılmış hakkının korunmasına, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.