19. Hukuk Dairesi 2018/3794 E. , 2020/615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2017/637-2018/580
Taraflar arasındaki menfi tespit, maddi ve manevi tazminat davasının usul bozmasına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili Av. ... ve davalı vekili Av. ... gelmiş olup, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacılar vekili, davalı ile akdedilen bayilik sözleşmelerinin 18.09.2010 tarihinde sona erdiğini, borçlarının kalmadığını, sözleşmenin teminatı kapsamında tesis edilen ipoteklerin fekkedilmesi ve verilen teminat senedinin iadesi gerektiğini, ancak ipotek fekkedilmediği için taşınmazın düşük bedelle geç kiraya verildiğini, bu nedenle maddi zarar oluştuğunu, ayrıca ticari itibarın sarsılması nedeniyle manevi zararın bulunduğunu, belirterek ipoteklerin fekkine, teminat senetlerinin iadesi ile senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000 USD karşılığı 17.900,00 TL maddi tazminatın, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşme sona ermiş olsa da davacı yandan alacakları bulunduğundan ipoteğin terkini ve teminat mektubunun iadesi talebinin yerinde olmadığını, maddi-manevi tazminat taleplerinin hukuka aykırı olduğunu bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasındaki sözleşmenin fesholunduğu, davacının, davalıya teminat senedi verildiğini belgeleyemediği gibi, davalının kayıtlarında da rastlanmadığı, bu yöndeki talebin dayanaksız kaldığı, davacıların mevcut ipotekler nedeniyle yeni bir dağıtım şirketiyle anlaşma yapılamadığına ve gelir kaybına ilişkin istemlerinin yerinde olmadığı, maddi-manevi tazminat taleplerinin ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce hükmün usul yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece usul bozmasına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacıların teminat mektuplarına ilişkin harcı ikmal etmeyeceklerini belirttiği ve bu yöndeki taleplerini geri çektikleri, alacak olarak talep edilen maddi tazminata ilişkin davacıların sökümdeki zarara ilişkin dayanak ve malzemelerin götürüldüğüne ilişkin belgeleri olmadığı, kira kaybı taleplerinin ise 01.12.2010 tarihinde imzalanan kira sözleşmesi ile kiralamanın sözleşmenin feshinden sonra gerçekleştiği, ancak yeni kiracı ile sözleşmedeki şartlardan kira ödemesinin Şubat 2011 tarihi itibariyle başlayacağı yönündeki hükmün davalıyı bu anlamda bağlamayacağı, yine 18.09.2010-31.11.2010 tarihleri arasındaki boş kalan mecura ilişkin kira bedelinin tahsili istemininde yerinde olmadığı, zira davacıların beyanları ile sözleşmenin yenilenemeyeceğinin de belirtildiği düşünüldüğünde basiretli tacir gibi davranarak sonuçlarını idrak etmesi gerekeceği, manevi tazminat taleplerinin de bu koşullarda oluşmadığı, ariyet malzemelerinin söküm ve teslimine ilişkin tutanaklarda iddialar yönünden açıklama olmadığı, davalının tonaj taahhüdü nedeniyle cezai şart talebinin ise taraflar arasındaki ilişkide, davacının sözleşmeyi süre bitimi ile yenilenmeyeceğini bildirmesi karşısında daha önce herhangi bir uyarı ve ihtar ve hatta uygulama dahi yapılmamış iken bu talebinin makul görülemeyeceği, davacıların mevcut ipotekler nedeniyle yeni bir dağıtım şirketi ile anlaşma yapamadığına ilişkin ve gelir kaybına yönelik istemlerinin yerinde olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan borç alacak ilişkisinin sona ermesine ya da mutabakatla tasfiye edileceği tarihe kadar tescilli kalmasının ipoteğin tesis amacına da uygun bulunduğu, takipteki cezai şartın takas mahsubunun da yerinde görülmediği gerekçesiyle 50.000 USD"lik teminat senedi yönünden harç tamamlatılmadığından dolayı bu yöndeki davanın HMK"nın 120-114 ve 115 maddeleri çercevesinde dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, davacıların diğer istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ve bozma kararı gereğince davacılardan 50.000 USD"lik teminat senedine yönelik dava harcının yatırılması istenilmiş,davacılar ise bununla ilgili harç yatırılmayacağını ve bu senetle ilgili davayı geri aldıklarını bildirmiştir. Davalı davacıların 50.000 USD"lik teminat senedine ilişkin davasını geri almasına muvafakat etmemiştir. Bu durumda davacının davasını geri alması mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece, davacılara 50.000 USD"lik teminat senedine ilişkin menfi tespit talebinin diğer talepleri ile birleştirilmiş (objektif dava birleşmesi) bir talep olduğundan sadece bu menfi tespit talebi yönünden harcın tamamlattırılması için Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince harç yatırılmasının için kesin süre verilmesi harç yatırılmaz ise dosyanın bu talep yönünden işlemden kaldırılması , 3 aylık süre içinde harç yatırılarak yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, davacının bu talebi yönünden dava şartı yokluğundan ret kararı verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK"nın 114. maddesinde gider avansının yatırılması dava şartı olduğu belirtilmiş ise de harç dava şartı olarak belirtilmemiştir. Ancak belirtilen bu husus yönünden tarafların temyizi olmadığından bozma yapılmamış, yol göstermek bakımından sadece eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davacıların dosyadaki diğer talepleri, ipoteğin fekki ve ipoteğin zamanında fekkedilmemesinden kaynaklanan maddi ve manevi zarara ilişkindir. Mahkemece bu taleplerde reddedilmiştir. Ancak ipoteğin fekki talebinin red gerekçesi gösterilmemiştir. Alınan bilirkişi raporunda davalının bayilik sözleşmesinin son yılından kaynaklanan satın alma taahhüdünün ihlali nedeniyle cezai şart alacağı olduğu saptanmış, ipoteğin bu alacağında teminatını oluşturduğu için ipoteğin davalı tarafça fekkedilmemesinin haklı olduğu belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece sonuçta ipoteğin fekki talebinin reddi ve ipoteğin zamanında fekkedilmemesinden kaynaklanan maddi ve manevi zarar oluşmadığı yönündeki kararı doğru ise de, kararın gerekçesinde bu husus belirtilmemiştir. Hatta mahkeme gerekçesinde “ davalının tonaj taahhüdü nedeniyle cezai şart talebinin ise taraflar arasındaki ilişkide, davacının sözleşmeyi süre bitimi ile yenilenmeyeceğini bildirmesi karşısında daha önce herhangi bir uyarı ve ihtar ve hatta uygulama dahi yapılmamış iken bu talebinin makul görülemeyeceği” şeklinde ifadeler kullanarak davalının cezai şart talebinde bulunamayacağı ifade edilmiştir. Bu husus da gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturmaktadır. Belirtilen bu sebeplerle hükmün taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 2.540.00’şer TL duruşma vekalet ücretinin tarafların bir diğerinden alınıp yek diğerine verilmesine, peşin harçların istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 03.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.