3. Hukuk Dairesi 2019/4061 E. , 2020/167 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin satın aldığı aracı oto kiralama hizmetinde kullanılmak üzere anlaşma yaptığı ... teslim ettiğini, bu kişiden aracı kiralayan kişilerin Ankara 47.Noterliğince düzenlenmiş sahte vekaletnameye dayanarak Denizli 4. Noterliği"nin 16.07.2008 tarih 16815 yevmiye nolu satış sözleşmesiyle davacıya ait aracı ... isimli kişiye sattıklarını, Denizli 1.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2008/439 esas sayılı dosyasında ilgili kişiler hakkında yargılamanın sürdüğünü; davacı müvekkilinin, 10.07.2008 tarihinde aracı kira geliri elde etmek amacıyla kiralama şirketine teslim ettiğini, daha sonra gelişen olaylar karşısında aracını 19.11.2011 tarihinde adına tekrar tescil yaptırabildiğini; bu suretle, davacı müvekkilinin, yaklaşık 3,5 yıl gelir elde etme amacından yoksun kaldığını, 0 km olarak aldığı aracın bu süreçde yıl kaybı nedeniyle değer kaybına uğradığını beyanla; görevini yaparken gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davalı noterin, davacının uğradığı maddi ve manevi zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın 16.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; zamanaşımı def"inde ve derdestlik itirazında bulunmuş; esas yönünden de davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava konusu zararın 16.07.2008 tarihinde meydana geldiği, davanın 23.10.2014 tarihinde açıldığı, davalı noter hakkında herhangi bir ceza takibatı yapılmadığı, bu itibarla somut uyuşmazlıkda zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz etmiştir.
Dairemizin, 09/07/2017 Tarih, ve 2015/17958 Esas, 2017/2892 Karar sayılı ilamı ile; "Davacı, davalı noterin, satış işlemini onaylarken denetim yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürmektedir. Davalı notere isnat edilen eylem, görevi ihmal suçunu oluşturur. O halde ,davacının, davalı notere yönelttiği eylem de ceza yasasında suç olarak düzenlenmiş bulunduğundan, zamanaşımı süresinin de (uzamış) ceza zamanaşımına göre belirlenmesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı noter hakkında da B.K.nun 60/2. maddesinde belirtilen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olduğu benimsenmek suretiyle işin esasına girişilerek, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde hukuken geçerli tüm delilleri sorulup toplanarak, ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.” denilerek, hüküm bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak, davanın kısmen kabulü ile; 43.200,00 TL araç mahrumiyeti bedelinin 16/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-)6100 sayılı HMK.nun 294.maddesi gereğince, mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda; mahkemece hüküm kurulurken kısa kararda" davanın kısmen kabulü ile 43.200,00 TL araç mahrumiyet bedelinin 16/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Manevi tazminat isteminin reddine," karar verilmiş,gerekçeli kararın hüküm kısmında ise "Davanın kısmen kabulü ile 43.200,00 TL araç mahrumiyet bedelinin 16/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine" karar verilmiş; akabinde verilen karar gerekçesinde ise;" mahkememizce araç mahrumiyet bedeli ve değer kaybına ilişkin yaptırılan bilirkişi incelemesi kapsamında sunulan ek rapor içeriğinde, 3 yıllık araç mahrumiyet bedelinin 43.420 TL olarak hesaplandığı, değer kaybının ise 3.538 TL olarak hesaplandığı, ek raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmış ve rapor doğrultusunda maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ve sahte kimlik ile düzenlenen vekaletle yapılan araç satışı suretiyle
gerçekleşen eylem davacının bedensel bütünlüğüne yada kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığından, TBK un 56 ve 58 inci maddeleri uyarınca davacı yararına manevi tazminat koşulları gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılmakla manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir" denmiştir.
Bu haliyle hükmün yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi kısa karar ile gerekçe arasında çelişki yaratılmış olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere ve 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir..
2-) Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,15.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.