Hukuk Genel Kurulu 2015/240 E. , 2017/368 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 19. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 19. Hukuk Dairesince;
“G E R E K Ç E:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı avukatın İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/89 esas sayılı dosyasında davalılar vekili olarak görev yaparken davanın taraflarının anlaşarak sulh olduklarını ve davacının davadan feragat ettiğini, davacının kendisinden habersiz olarak gelişen bu olay üzerine mahkemeye başvurarak vekalet ücretinin hükümde dikkate alınmasını istediğini, İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/89 esas ve 2012/5 karar sayılı ve 24.01.2012 tarihli kararında davanın feragat nedeniyle reddine ve davalılar lehine 1.391,41 TL vekalet ücretine hükmettiğini, ancak davacının temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 2012/4537 esas ve 2012/7338 karar sayılı ve 02.05.2012 tarihli kararıyla taraflar arasındaki sulh içeriğine göre davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gerekçesiyle anılan kararı bozulduğunu, bozmadan sonra İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce bozmaya uyularak verilen 2012/216 esas ve 2012/246 karar sayılı ve 19.12.2012 tarihli karar ile bu kere davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olduğunu ve bu kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 2013/4110 esas ve 2013/6643 karar sayılı ve 15.04.2013 tarihli kararıyla onanarak kesinleştiğini, halbuki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 165. maddesi gereğince davacı avukatın vekalet ücretinden hem kendi müvekkillerinin hem de karşı taraftaki hasmın davayı sulh yoluyla sonlandırmış olmaları nedeniyle müteselsilen sorumlu olduklarını, bu bağlamda davacı avukatın müvekkillerinin vekalet ücretinin yarısını ödemeyi kabul ettiklerini, davacı avukatın vekalet ücretinin diğer yarısı olan 695,70 TL"nin faiziyle birlikte müvekkillerinin hasmından tahsili için İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/288 esasına kayıtlı davayı açtığını, ancak mahkeme hakiminin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 165. maddesinin açık hükmüne rağmen davayı reddettiğini, İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2012/288 esas ve 2013/568 karar sayılı ve 17.12.2013 tarihli işbu kararının miktar itibariyle kesin bir karar olduğunu, bu karar nedeniyle davacı avukatın maddi zarar gördüğünü, HMK"nun 46/1/c maddesinde gösterilen "farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması" nedeniyle hakimin hukuki sorumluluğunun doğduğunu, bu nedenle devlet aleyhine işbu maddi tazminat davasının açıldığını, davacının maddi zararının 695,70 TL mahrum kaldığı vekalet ücreti ve reddedilen dava nedeniyle yapılan 80,00 TL yargılama gideri ve karşı tarafa ödemek zorunda kalınan 695,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.470,00 TL olduğunu, belirterek; davacının işbu maddi zararının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; HMK"nun 46. maddesinde hakimlerin yargılama faaliyetleri nedeniyle hukuki sorumluluk sebeplerinin sınırlı olarak belirlendiğini, davacının bu sebeplerden hangisine dayandığını belirtmediğini, davacının dava konusu yaptığı kararın ilgili hakim tarafından usul ve esasa uygun şekilde verildiğini, belirterek; davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili tarafından açılan işbu dava HMK"nun 48/2 maddesi gereğince ilgili hakim 26015 ..."e re"sen ihbar edilmiş ancak ilgili hakim davaya davalı yanında fer"i müdahil olarak katılmamıştır.
Dava, HMK"nun 46/1/c maddesinde gösterilen sebeple hakimin sorumluluğuna dayalı olarak devlete karşı açılmış bir maddi tazminat davasıdır.
Taraflar arasında davacı avukatın davalı vekili olarak takip ettiği İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/89 esas sayılı (bozmadan sonra 2012/216 esas sayılı) dosyasında tarafların sulh olması sonucu davanın feragatle sonuçlandığı ve sulh koşulları gereğince davalı tarafa vekalet ücreti takdir edilmediği, bunun üzerine davacı avukat tarafından vekalet ücretinin yarısının tahsili için bu davanın davacısı aleyhine açılan vekalet ücreti alacağı davasının İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi 26015 ... tarafından anılan mahkemenin 2012/288 esas 2013/568 karar sayılı ve 17.12.2013 tarihli kararıyla reddedilmek suretiyle karara bağlandığı ve işbu kararın temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki çekişme, ilgili hakim tarafından verilen kararın "farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı" bir karar olup olmadığı ve böyle ise davacının gerçekleşen maddi zararının miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce yapılan ön inceleme sonunda tahkikat aşamasına geçilmiş ve tahkikat sırasında tarafların dayandığı ve yazılı belgelerden ibaret olduğu anlaşılan tüm delillerin toplandığı belirlenmiş ve yargılamanın tahkikat safhası da tamamlanmıştır.
Tahkikatın tamamlanmasından sonra tespit edilen maddi vakıalara göre işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davacı vekili davasını ilgili hakimin HMK"nun 46/1/c maddesinde yazılı "farklı anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı" karar verilmiş olmasına dayandırmıştır.
Davacı vekilinin, hükmüne aykırı karar verildiğini ileri sürdüğü kanun maddesi 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 165. maddesi " İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar." şeklinde düzenlenmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; işbu kanuni düzenlemenin, bir davanın taraflarının sulh olmaları halinde, tarafların birbirlerinin avukatlarının vekalet ücretinin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacakları, diğer bir deyişle tarafların hasımlarının avukatlarının vekalet ücreti alacaklarından sorumlu olacakları şeklinde anlaşılması gerekip gerekmediği üzerindeki hukuki tartışmalar nedeniyle bu kanuni düzenlemenin "farklı anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü" olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca ilgili hakimin takdir yetkisi kapsamında yaptığı değerlendirme sonunda farklı hukuki gerekçe ve mülahaza ile verdiği kararından dolayı hukuka aykırılık unsurunun ve buna bağlı hukuki sorumluluğunun doğmayacağı değerlendirilmiştir.
Bu itibarla davacının maddi tazminat davasının reddi gerekmiştir.
Davanın esastan reddedilmiş olması nedeniyle davacıya disiplin para cezası verilmesi gerekmiştir. H Ü K Ü M:
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan maddi tazminat davasının reddine,
HMK"nun 49. maddesi gereğince takdiren 750,00 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydına,
Bu karar nedeniyle alınması gereken 25,20 TL ret harcını 25,20 TL peşin harç karşıladığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
Davacının yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalının başkaca yargılama gideri olmadığından sadece ...Ü.T."nin 12/2 maddesine göre 1.470,70 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine...”
Dair oybirliği ile verilen 11.11.2014 gün ve 2014/1 E., 2014/3 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına girilmeden önce, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı dikkate alındığında karar tarihi itibariyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi gereğince, temyize konu tazminat miktarı (1.470,70 TL) gözetildiğinde, karar tarihi itibariyle daire kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
Dava, tazminat istemine ilişkin olup, uyuşmazlığa konu miktar 1.470,70 TL’dir.
Bilindiği üzere 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun “yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. Sonraki yıllarda 5219 ve 5236 sayılı Kanunlarda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar giderek artmıştır. Buna göre 01.01.2014 tarihinden 31.12.2014 tarihine kadar katsayı artışı sonucu uygulanması gereken kesinlik (temyiz edilebilirlik sınırı) "1.890,00 TL"dir.
Eldeki davada, temyiz istemine konu kararın verildiği 11.11.2014 tarihinde, 5219 ve 5236 Sayılı Kanunlar gereği temyiz (kesinlik) sınırını 1.890,00 TL olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna göre 1.470,70 TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kaldığından, karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427/2.maddesi gereğince, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 01.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.