14. Hukuk Dairesi 2013/14921 E. , 2013/15441 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.01.2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 29.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.04.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen taraflın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare 16.04.2013 tarihli mahalline iade kararı sonrası dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşu taşınmazdaki inşaat çalışmaları sırasında davacının kiracı olarak bulunduğu taşınmazda zarar gördüğü iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; davacının kiracı olduğunu iddia ettiği binanın kaçak, ruhsatsız, hakkında yıkım kararı bulunan bir bina olduğu, işyeri ruhsatının bulunmadığı ve ticareti terk ettiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Türk Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
Bunun için de komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olayda, davacının kiracısı bulunduğu binanın ruhsatsız ve kaçak olması ve imara aykırılık iddiası ile iş yeri ruhsatının bulunmaması hususları idareyi ve idari yaptırımı gerektiren hususlardır. Zira, imara aykırılık 3194 sayılı Yasanın 32 ve 42. maddeleri gereğince idari yaptırımı gerektirmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece yerinde uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile keşif yapılması, davacının kiracısı bulunduğu taşınmazda ticari faaliyetinden kaynaklanan zararı açısından iddiaları karşılar nitelikte, doyurucu rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 10.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.