14. Hukuk Dairesi 2013/15345 E. , 2013/15439 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.09.2008 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 26.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 01.10.2013 günü mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, ölünceye kadar bakım akdine davalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bir kısım davalılar sözleşmenin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalı ... ise yargılamaya katılmamış, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme- giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye
kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Bunlar yanında açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Bakım borçlusu davacı ... ile bakım alacaklısı annesi ... arasındaki ... 3. Noterliğince düzenlenen 27.08.2007 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi yasal koşullara uygun olarak yapılmıştır. Davaya dayanak sözleşmede tarafların bir kısmının murisi olan bakım alacaklısının ... köyü, köyiçi mevkii 2144, 2145, 2146 ve 489 parsel numaralı taşınmazlardaki her türlü hak ve hisselerini “…beni kendi evinde yaşatması, uygun bir şekilde beslemesi, giydirmesi, hastalığımda doktor getirerek veya beni doktora veya hastaneye götürerek tedavi ettirmesi, beni ölünceye kadar koruyup gözetmesi şartı ile…” davacıya temlik ettiği görülmektedir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davaya konu taşınmazlardan 2145 parsel avlulu kargir ev niteliği ile 108 m2 ve 489 parsel tarla niteliği ile 12.360 m2 miktarlı olarak bakım alacaklısı ... adına; dava konusu diğer parsellerden 2146 parsel ise arsa niteliği ile 72 m2 ve 2144 parsel avlulu kerpiç ev niteliği ile 154 m2 olarak da bakım alacaklısı muris ...’dan önce 1984 yılında vefat etmiş bulunan eşi ... ... adına tapuda kayıtlıdır. ... Köyü, köyiçi mevkiindeki 2144 ve 2146 parseller üzerinde maddi değeri olmayan eski kerpiç evlerin bulunduğu, 2145 parselin de boş vaziyette olduğu, her üç taşınmazında birbirine bitişik halde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yine dosyadaki veraset ilamlarından sözleşmeye konu 2146 ve 2144 parsellerde hem bakım alacaklısı ...’in mirasçıları aynı zamanda da
...’ın mirasçıları durumunda olan bakım alacaklısı ...’in mirasçıları ile sadece ...’ın mirasçıları durumunda olan ve davalı olarak gösterilen ... ile ...’ın iştirakli olarak malik oldukları anlaşılmaktadır. ... adına kayıtlı bu iki parselde bakım alacaklısı ...’in 1/4 miras payı bulunmaktadır. Bir başka deyişle ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davacıya temlik edilen 2145 ve 489 parsellerin tamamı ile 2146 ve 2144 parsellerdeki bakım alacaklısının 1/4 miras payıdır.
Sözleşmenin yapıldığı tarihte 86 yaşında olan bakım alacaklısı sözleşme tarihinden 1 yıl sonrası 07.07.2008 tarihinde ölmüştür.
Yargılama sırasında dinlenilen bir kısım davalılar tanıklarının genel olarak beyanlarında bakım alacaklısının ölmeden 1,5 yıl öncesinde davacı olan kızının yanına yerleştiğini belirttikleri, davacı tanıklarının beyanlarından ise bakım alacaklısının ölmeden 4-5 yıl öncesinde davacı olan kızının yanına yerleştiğini, bakıma muhtaç iki büklüm vaziyette olduğunu, murisin davalılardan büyük kızı ... ile arasındaki küskünlük bulunduğunu, sağlık harcamaları dahil her türlü ihtiyaçlarının davacı tarafından yerine getirildiğini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Yapılan bu tespitlerden sonra; gerek bakım alacaklısının yaşı, bakıma muhtaç durumda bulunması, bakım borcunun davacı tarafından yerine getirilmesi, murisin diğer aile bireyleri ile ilişkileri, gerekse de taşınmazların konumu, miktarı, üzerindeki yapıların ve sözleşme dahilindeki değerleri hep birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı savunması kanıtlanamadığından davanın kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
Bunun yanında; davalı olarak gösterilen ... ile ...’ın bakım alacaklısı ... mirasçıları olmadıklarından, bu davalılar yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddi de doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı ...’e verilmesine, 10.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.