Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8435
Karar No: 2022/433
Karar Tarihi: 26.01.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8435 Esas 2022/433 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/8435 E.  ,  2022/433 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; davalı kurum ile fon adına açılmış açılacak icra takipleri ile her türlü davaların takibi için 8/3/2004 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi imzaladığını, yapılacak işlerin üç kısımda teslim edildiğini, görevini sürdürürken takip ettiği ve sulhen çözüm aşamasına getirdiği ...adlı borçluya ait dosyanın davalı tarafından tesliminin istendiği, ihtirazi kayıtla teslim ettiği ve bilahare başka dosyalar nedeniyle iki makbuz düzenleyerek ücretini talep ettiğini, davalının dosyayı ihtirazi kayıtla teslim etmeyi gerekçe göstererek ücret ödemelerini durdurduğunu, 22/11/2004 tarihli ihtarname avukatlık sözleşmesini feshettiğini davalıya bildirdiğini, sonrasında da dosyaları talep üzerine teslim ettiğini, haklı fesih nedeniyle takip ettiği tüm işler için ücretini talep ettiği halde ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.200TL ücret alacağının 23/11/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davacı birleşen davada; asıl davada verilen kararın temyizi üzerine Yargıtayca, sözleşmenin haksız feshedildiğine ve bu nedenle ancak fesih tarihi itibari ile tahsil edilen veya sonuçlanan işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceğine karar verildiğini, vekalet sözleşmesinin fesih tarihi olan 22/11/2004 tarihinden önce kısmen ya da tamamen tahsilatla tasfiye olan 3 adet dosyadan kaynaklanan vekalet ücreti alacaklarının tahsili talebiyle ek dava açtığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 37.478,01 TL vekalet ücreti alacağının ve fesih ihtarnamesi ile verilen sürenin sona erdiği 09/12/2004 tarihinden bu yana işlemiş 38.554,23 TL yasal faizi ile olmak üzere toplam 76.041,24 TL’nin, asıl alacağa dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; asıl davanın kabülü ile taleple bağlı kalınarak 5.200 TL vekalet alacağının 09/12/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile asıl davada hüküm altına alınan 5.200 TL vekalet alacağının mahsubuyla 32.287,01 TL vekalet alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl davada 5.200 TL asıl alacağa faiz işleterek hüküm altına alınmakla bu miktarın mahsubuyla kalan alacak miktarı olan 32.287,01 TL vekalet alacağı yönünden 09/12/2004 tarihi ile birleşen dava tarihi itibarıyla hesaplanan 30.416,64 TL işlemiş faiz alacağının davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Dairesince verilen 25/06/2020 tarihli 2019/2985 E. 2020/5155 K. sayılı kararla; “ 1- Asıl dava yönünden yapılan incelemede; ...Mahkemece, gerekçede bozma ilamı kapsamı, asıl ve birleşen dosya kapsamı değerlendirilerek alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alındığı belirtilmiştir. Ne var ki; alınan ek bilirkişi raporlarında alacak miktarına ilişkin farklı rakamlar tespit edilmiş olup, mahkemece, bu raporlardan hangisinin benimsendiği ve dolayısıyla alacak miktarının ne olduğu kararda gösterilmemiştir. Oysa ki, kısmi dava niteliğinde olsa da davacının talep edebileceği miktarının tam ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, bundan sonra taleple bağlı kalınarak alacağın dava konusu yapılan bölümü ile ilgili hüküm kurulması gerekmektedir. Mahkemece, bilirkişi ek raporlarından hangisinin ve neden kabul edildiğinin gerekçeleri gösterilerek kararda belirtilmesi ve böylece alacak miktarının tamamı belirlendikten sonra, taleple bağlı kalınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu yapılmayarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu,
2- Birleşen dava yönünden yapılan incelemede; ek dava yönünden, davalının zamanaşımı itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı itirazı hiç tartışılmaksızın yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; 31/03/2016 tarihli rapora itibar edilerek, asıl davanın kabulü ile 5.200 TL vekalet alacağının 09/12/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davada; ilk davada tüm alacak yönünden zamanaşımının kesildiğinin kabul edilmesi gerektiği, yasa değişiklikleri ile belirsiz alacak davası ve bozma sonrası ıslah yapılabileceğine dair hükümler getirildiği, birleşen dava tarihinin esas alınmasının hak kaybına yol açacağı, zamanaşımı süresinin geçmediği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 32.287,01 TL vekalet alacağının 30.416,64 TL işlemiş faizin asıl alacağı dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazları ile davalının birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Bir mahkeme hükmünde, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır. Hükmün gerekçe bölümünde sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep açıklanır. Hâkim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını bir başka ifadeyle kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. İşte bu sebeplerle hükmün gerekçe bölümü maddi hukuk anlamında kesinlikten tamamen arındırılmış olmayıp, öğretide ve uygulamada, hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olan gerekçenin kesin hüküm etkisi olduğu kabul edilmektedir.
Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararında, davalının ek davaya yönelik zamanaşımı itirazı hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, mahkemece zamanaşımı süreleri ve zamanaşımını kesen nedenler değerlendirilmeksizin, belirsiz alacak davası ve bozma sonrası ıslah yapılabileceğine dair yasal değişiklikler sebebiyle, zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabul edilmesinin hak kaybına yol açacağı şeklinde geçerli ve yasal olmayan gerekçeyle karar verildiği görülmektedir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir(818 sayılı BK.128).
TBK'nın 152 nci maddesi gereğince, asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur(818 sayılı BK.131).
TBK'nın 154 üncü maddesinde (818 sayılı BK. 133) zamanaşımını kesen durumlar açıklanmıştır. Hükme göre, borçlunun borcunu ikrar etmesi, faiz ödemesi, kısmi ifada bulunması, rehin vermesi veya kefil göstermesi, alacaklının dava veya defi yoluyla hakeme veya mahkemeye başvurması, icra takibinde bulunması ve iflas masasına başvurması hallerinde zamanaşımı kesilir. Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre başlar. Aynı Kanun'un 156 ncı maddesi, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemeye başlayacağını, 157 nci maddesinde ise, zamanaşımı icra takibiyle kesilmiş ise, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden başlayacağı belirtilmiştir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Buna göre; mahkemece; birleşen davadaki alacak kalemleri yönünden, zamanaşımı süreleri ve zamanaşımını kesen nedenler ayrı ayrı değerlendirilerek, zamanaşımı süresinin geçip geçmediği hususunda karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde zamanaşımı değerlendirmesi yapılması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma nedenine göre, davacının, birleşen davada, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazları ile davalının birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davacının birleşen davada, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 21,40 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden asıl davada davacıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu asıl dava yönünden kapalı, birleşen davaya yönünden ise kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde açık olmak üzere, 26/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.










Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi