11. Ceza Dairesi 2016/7968 E. , 2019/1177 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
... İnş.Nak.Taah.San.Tic.Ltd.Şirketinin müdürü olan sanıktan, şirketin 2006-2007 yıllarına ait defter ve belgelerinin istenmesine rağmen yasal süresi içerisinde ibraz etmediğinin iddia ve kabul olunan davada;
A) Hakkındaki defter ve belge ibraz etmeme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz talebinin incelenmesi:
Yokluğunda verilen ve sorgusunda bildirdiği aynı zamanda MERNİS" te kayıtlı adresine, usulüne uygun şekilde 12.02.2014 tarihinde tebliğ edilen hükmün, sanık tarafından 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süre geçtikten sonra 24.02.2014 havale tarihli dilekçe ile temyiz ettiği anlaşıldığından; yasal süresinden sonra yapılan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
B) Sanık hakkında defter ve belge ibraz etmeme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik katılan kurum vekilinin temyiz talebinin incelenmesi:
1- 213 sayılı VUK"nin 139. maddesine göre; vergi incelemeleri, esas itibarıyla incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir. İş yeri faal olan mükelleflere, defter ve belgelerin vergi dairesine getirilmesi için yapılan tebligatlar usulüne uygun olmadığında suçun unsurları oluşmayacaktır. Somut olaya gelince, vergi denetmeni tarafından defter ve belgelerini ibraz etmesi için çıkartılan tebligatın, 04.08.2011 tarihinde sanığa bizzat işyeri adresinde tebliğ edilmesi; incelemenin dairede yapılmasını gerektiren nedenler tespit edilmediği için, defter ve belgelerin incelenmek üzere ibrazı için denetmenlik adresine getirilmesi istenerek sürecin mükellef aleyhine tersine çevrilmesi; sanığın,“….süre içinde benim rahatsızlığım sebebiyle ve şahis işlerimden dolayı istenilen defter ve belgeleri bu süre içinde sunamadım, ancak amamlanan sürenin bir veya birkaç gün süre geçtikten sonra talep edilen vergi denetmenine gittiğimde raporunu yazdığını, elinden bir şey gelmeyeceğini gerekirse mahkemeye bu hususu bildirebileceğini söyledi,...kasten vergi denetmenine bu belgeleri vermemezlik yapmadım, ancak sadece biraz gecikme oldu, suç işleme kastım yoktur.” diyerek suçlamayı kabul etmemesi ve defter ve belgeleri istenirse mahkemeye sunabileceğini söylemesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti açısından, suç tarihinde şirketin hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 sayılı VUK’nin 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin, iş yerinde faaliyetin devam edip etmediğinin ilgili vergi dairesinden sorulması, iş yeri dışında inceleme yapılmasına ilişkin bir tespit varsa belgesinin istenmesi, aksi takdirde yapılan tebligatın hukuki geçerliliği olmayacağı da dikkate alınarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,
2- Kabule göre ise;
a) Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2008/250-13 sayılı kararında açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK"nin 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde yer alan zarar kavramının, kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu; defter ve belge ibraz etmeme suçunda bu anlamda somut bir zarardan söz edilemeyeceği gözetilmeden; engel adli sicil kaydı bulunmayan ve hükmolunan cezası ertelenen sanık hakkında, kamu zararını gidermediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz talebi bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA,
06.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.