14. Hukuk Dairesi 2013/13936 E. , 2013/15325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.04.2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, mahkemece 02.09.2013 tarihli ek karar ile temyizin süresinde olmadığı belirtilerek temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, davacı tarafından ek karara ilişkin olarak verilen temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldığından dilekçenin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davalı vekili, ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiş, mahkemece 02.09.2013 tarihli ek karar ile süresinde olmayan temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı vekili gerekçeli kararın adli tatil içerisinde 15.08.2013 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine yine adli tatil içerisinde 28.08.2013 tarihinde temyiz talebinde bulunmuştur. Mahkemece, basit usul uygulanan sulh hukuk mahkemelerinin işlerinin adli tatil süresi içerisinde görüldüğü, tebliğden itibaren 8 günlük yasal temyiz süresinin geçtiği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesinin (1). fıkra hükmü; “Bölge Adliye Mahkemeleri"nin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
1086 Sayılı HUMK’nın 437. maddesi de; “Sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi sekiz gündür. Bu süre ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar….” şeklindedir.
Görüldüğü üzere, somut olayda temyiz süresi 8 gündür.
Tebliğ tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan ve adli tatilin sürelere etkisini düzenleyen 6100 sayılı HMK’nın 104. maddesi; “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır” hükmünü içermektedir.
Somut olayda; davalı vekiline adli tatil içinde tebligat yapılmış olduğundan temyiz süresi adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacaktır. HUMK’nın 176. maddesinin 10. fıkrası uyarınca sulh mahkemelerindeki davaların adli tatilde de görüleceğinin belirtilmesi nedeniyle önceki yasa döneminde adli tatil içerisinde dolan temyiz süreleri artık yeni yürürlüğe girmiş bulunan HMK’nın 103. maddesinde sulh mahkemelerindeki davaların adli tatilde görülecek davalar arasında sayılmamış olması ve ortaklığın giderilmesi davalarının çekişmesiz yargı işlerinden olmaması nedeniyle aynı yasanın 104. maddesi uyarınca adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzayacağından davalı vekilinin temyiz dilekçesi süresindedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.03.2013 tarihli 2012/11-1096, 2013/382 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Bu nedenle mahkemece verilen temyiz isteminin reddine ilişkin ek karar kaldırılarak temyiz incelenmesine geçilmiştir.
1- Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu ve eki Tarifenin karar ve ilam harcına ilişkin hükmü uyarınca karar tarihi itibariyle gayrimenkulün satış bedeli üzerinden alınacak harcın binde 11,38 olması gerekirken hüküm sonucunda binde 9,9 olarak gösterilmesi isabetli olmadığı gibi taraflar dava konusu taşınmazlarda paylı malik olduğundan satış bedeli üzerinden alınan harcın paydaşlardan veraset belgesine atıf yapmak suretiyle alınmasına karar vermesi doğru değildir.
Öte yandan dava konusu 110 ada 19 parsel sayılı taşınmazın hükümde sehven 119 ada 19 parsel sayılı taşınmaz olarak gösterilmesi de doğru görülmemiş ise de belirtilen bu hususlar kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm sonucunun birinci bendindeki “...119 ada 19 parsel ...” ibaresinin kaldırılarak yerine “... 110 ada 19 parsel ...” ibaresinin eklenmesi, on ikinci bent hükmünün kaldırılarak yerine “Dava konusu taşınmazların satış bedeli üzerinden alınacak binde 11,38 oranındaki harcın paydaşların satış bedelinden alacakları payları oranında alınmasına,"" ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.12.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.