20. Hukuk Dairesi 2013/4406 E. , 2013/9299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü 152 ada 6 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği nedeniyle tarla, bahçe niteliğiyle davalılar adlarına tespit edilmiş, davacı ... Yönetimi taşınmazların kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı, kesinleşen orman sınırı içinde kalmasa dahi, fiilen orman örtüsü ile kaplı orman sayılan yer olduğu iddiasıyla ayrı ayrı dava açmıştır.
Mahkemece davalar birleştirilmeden önce davanın reddi yolunda verilen kararlar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27.01.2009 gün ve 14678 - 14858 sayılı benzer nitelikteki kararları ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararlarında özetle “uzman bilirkişi raporlarının hükme yeterli olmadığı, taşınmazlar orman sayılmayan yer olarak bildirilmişse de; 1963 tarihli memleket haritasında iğne yapraklı rumuzu ile gösterilen alanda bulunduğu, eğimin teraslama ile düşürüldüğü, üzerinde zeytin ve maki florası olduğu, yakın tarihli memleket haritasının incelenmediği,daha önce kimi dosyalarda iki kez keşif yapıldığı ve bu keşifler sonucu alınan raporların birbiriyle çelişkili olduğu, 3573 sayılı Kanuna göre oluşturulmuş bir tapu kaydına dayanılmadığı, bu nedenlerle yeniden uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif ve inceleme yapılması” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne; 152 ada 9 sayılı parsel ile 6 sayılı parselin (B) harfi ile işaretli 1599 m2 bölümünün tespit gibi tesciline; 6 sayılı parselin (A) harfi ile işaretli 1319 m2 bölümünün orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından reddedilen bölümlere yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 27.08.1966 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu vardır. Daha sonra 21.11.1985 tarihinde ilân edilip dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, bozma kararına uyulmakla birlikte bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; çekişmeli 152 ada 9 sayılı parsel ile 6 sayılı parselin (B) harfi ile işaretli bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de uzman bilirkişi raporuna ekli 1964 tarihli hava fotoğrafında, temyize konu taşınmazlar ve çevresinin aynı konumda ve büyük bölümünün koyu renkli alanda yer aldığı, bundan ayrı, aynı gün Dairede temyiz incelemesi yapılan ve çekişmeli taşınmazlara komşu olan 151 ve 152 adada bulunan, sırasıyla 152 ada 1, 2, 3, 5, 7 ve 11 ile 151 ada 4 ve 5 sayılı parsellerin dava konusu edildiği dosyalarda mahkemece taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tescillerine karar verildiği, bu kararların onandığı, bu hali ile çekişmeli taşınmazların içinde bulunduğu 151 ada 152 adanın tamamının orman içi açıklık niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2 Devlet Ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına kanunî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
O halde mahkemece değinilen yönler gözetilerek davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken taşınmazların özel mülkiyete açılmasını sağlayacak biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22.10.2013 günü oy birliğiyle karar verildi.