19. Ceza Dairesi 2018/7903 E. , 2020/2595 K.
"İçtihat Metni"
Karşılıksız çek düzenleme suçundan sanık ...’ın, 5941 sayılı Çek Kanunu"nun 5/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 53/2. maddeleri gereğince 20.300,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Yatağan İcra Ceza Mahkemesinin 16/10/2017 tarihli ve 2017/143 esas, 2017/253 sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı"nın 25/10/2018 gün ve 6329 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/11/2018 gün ve KYB - 2018 / 89198 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
10/10/2017 tarihli ve 30206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/07/2017 tarihli ve 2016/191 esas 2017/131 sayılı kararı ile 5941 sayılı Kanun"un 1. fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” şeklindeki ibarenin iptal edildiği,
Her ne kadar 1982 Anayasasının 153/5. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği belirtilmiş ise de; söz konusu iptal kararının sanık lehine bir durum ortaya çıkardığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesinde, "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenlemeler uyarınca, sanığın hukukî durumun yeniden değerlendirilerek lehe olan, söz konusu iptal kararı sonrası yürürlük kazanan 5941 sayılı Kanun"un 5/1. maddesinde yer alan, "(Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, (…)(2) az olamaz." hükmü gereğince sanık lehine bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı CMK"nin "Kanun yararına bozma" başlıklı 309. maddesi;
"(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez." hükümlerini içermektedir.
Buna göre, kanun yararına bozmaya konu edilecek bir hüküm veya kararın usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesi zorunludur.
Kanun yararına bozmaya konu edilen hükmün verildiği dava dosyası incelendiğinde; yerel mahkemece 16.10.2017 tarihinde, sanık hakkında çekin karşılıksız çıkmasına sebebiyet verme suçundan kurulan ve istinaf yolu açık olmak üzere verilen adli para cezasına mahkumiyet hükmüne karşı sanık tarafından süresi içinde istinaf dilekçesi verildiği, ancak mahkemece alınan 30.01.2018 tarihli ek kararla; açılan davanın bir kamu davası niteliği taşımadığı, dolayısıyla verilen hükme karşı kanun yoluna başvurulması halinde dosyanın ilgili makama sevkinin sağlanması için sanığın gerekli giderleri karşılamasının zorunlu olacağı, sanığın kendisine gönderilen kanun yolu giderlerini karşılaması yönündeki ihtara uymamasından bahisle istinaf talebinden vazgeçmiş sayılması nedeniyle istinaf kaydının kapatılmasına şeklinde ek karar verildiği ve kararın kesinleştirildiği görülmektedir.
Ülkemizin de taraf olduğu AİHS"nin Ek 7 numaralı protokolünün “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” başlıklı 2. maddesi uyarınca; mahkemeler tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkum edilen herkes, mahkumiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımının dayanakları dahil kanunla düzenlenir. İki dereceli yargılanma hakkının düzenlendiği bu belge insan haklarına dair temel bir belge olan AİHS"nin eki niteliğinde olup bireyin cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkının imzacı devletler tarafından sağlanması zorunludur.
Mevzuatımızda ceza hukukunda üst dereceli mahkemeye başvuru hakkı, yani ilk derece ceza mahkemeleri tarafından verilen hükümlere karşı öngörülen olağan kanun yolları 5271 sayılı CMK"de düzenlenmiştir. Buna göre ilk derece mahkemesince verilen kararlara karşı, 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren öncelikle Bölge Adliye Ceza Mahkemeleri nezdinde istinaf yoluna başvurulması mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, icra mahkemesince şikayete tabi olan 5941 sayılı Çek Kanununa Aykırılık suçu nedeniyle 2004 sayılı İİK"de belirtilen özel yargılama usulleri çerçevesinde yapılan yargılama, her ne kadar da CMK"nin soruşturma ve kovuşturmaya dair genel hükümleri çerçevesinde iddianame düzenlenerek açılan bir kamu davası olmasa da mahkemece verilen hüküm adli para cezasıdır.
Öte yandan mahkemece kurulan hükümde, CMK"ye göre sanığın süresi içinde bir dilekçe vermesi veya beyanda bulunması halinde başvurması halinde istinaf kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. Ancak bu belirlemede sanığın bir masraf yatırması gerektiğinden bahsedilmemiştir.
Sanığın istinaf yoluna başvurması neticesinde, mahkemece dosya masraflarını yatırması aksi halde istinaf isteminden vazgeçmiş sayılacağının ihtar edilmesi, maddi ve hukuki dayanağı olmayan bir işlemdir. Mahkemenin vermiş olduğu ek kararda istinaf isteminden vazgeçmiş sayıldığına dair gerekçesinde davanın tipik bir kamu davası niteliği taşımaması ile sanığın AİHS"ye ek 7 numaralı protokolün 2. maddesi kapsamında bir temel hakkı kullanması arasında bir bağlantı da kurulamamıştır.
Nitekim Anayasamızın 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin pek çok kararında, mahkemeye erişim hakkını engellememesi için, “harcın miktarının makul olması”, “harcın alınmasında haklı bir amacın olması”, “ulaşılmak istenen amaç ile harç miktarı arasında orantı olması” ve “ödeme gücü olmayanlar bakımından etkili adlî yardım sisteminin olması” kriterlerine uyulması gerektiğinden de bahsedilmektedir(Tolstoy-Miloslavsky/İngiltere, 13.6.1995, No: 18139/91; Kreuz/Polonya, 18.6.2001, No: 28249/95; Bakan/Türkiye, 12.6.2007, No: 50939/99; Ülger/Türkiye, 26.6.2007, No: 25321/02)
Anayasa Mahkemesinin, 29.12.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2011/54 E., 2011/142 K. sayılı kararında da kanun koyucunun temyiz hakkını bir harca bağlaması yönünde kanun düzenlemesinin yukarıdaki gerekçelerle iptaline karar verilmiştir.
Hal böyleyken, yerel mahkemece sanığın istinaf talebinin reddedilmesi hukuka aykırı, verilen ek karar ise maddi ve hukuki gerekçeden yoksun olup, sanığın iki dereceli yargılanma hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkını ihlal eden bir nitelik taşımaktadır.
Sonuç olarak sanığın istinaf talebinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi sağlanmadan asıl hükmün hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna yoluna başvurulamayacağı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği, yukarıda yazılı nedenlerle yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 09.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.