21. Hukuk Dairesi 2011/6745 E. , 2013/965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, malulen emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davacının ileride sakatlık indiriminden yararlanacağı konusunda idareden takipte bulunmasının ve gerektiğinde verilecek idari karara karşı idari yargıdan tekrar karar almanın mümkün bulunması ve buna göre de, davacının İş Mahkemesi"nde tekrar böyle bir dava açmasının da yasal engel bulunmaması karşısında, davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 23/01/2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, 01/07/1956 doğumlu olup 15 yıl sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme gün sayısının bulunması ve sakatlığı (özürlü) nedeniyle emekliliğine karar verilmesini mahkemeden talep etmektedir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 28. maddesidir. Bu madde içeriğinden hangi hallerde ve hangi özürlülük oranı ile aylık bağlanacağı anlatılmakta ilgili fıkrasında " ...Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurullarınca çalışma gücündeki kayıp oranının ..." denilmek suretiyle özür oranının yetkilendirilen sağlık kurulu raporlarıyla belirlenmesine özellikle yasa metninde vurguladığı görülmektedir.
Davacı, çocuk felci hastalığı geçirmiştir.... Hastanesinden alınan 23/08/1985 tarihli sağlık kurulu raporunda (sakatlar için oturarak yapılacak işlerde çalıştırılabilir şerhi mevcut ) sakatlık oranının %40 ve süreklilik arz ettiği ibareleri yazılıdır.Davacı bu şartlara haiz olarak 11/09/1985 tarihinde sigortalı olarak özürlüler kadrosunda işe başlatılmıştır.
08/08/2006 tarihli yaşlılık aylığı tahsis formu ve ekli dilekçesinde 1999 "a kadar fiilen sigortalı çalıştığının ve emeklilik işlemlerinin başlatılması Kurumdan talepte bulunmuştur. Diğer anlatımla özürlülük kolunda kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasını istemektedir.
Kurum, aylık tarihinde bulunan sigortalının öncelikle sağlık muayenesinden geçirilmesini istemesi üzerine ...Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunca muayene edilerek düzenlenen 15/03/2007 tarihli sağlık kurulu raporu ile %19 oranında "çalışma gücünü kaybettiği" tespit edilmiştir. (Özürlüler için ibaresi yoktur) Ancak bu rapor içeriğinden de anlaşılacağı üzere çalışma gücü kayıp oranının tespitine yaramış, maksadın dışında belirleme yapmış, esas sakatlık oranının tespitine dair bir ibare ve incelemeye yer verilmemiştir. Oysa ki özürlülerin muayenesi ile ilgili muayene tarihinde yürürlükte bulunan 16/07/2006 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik gereğince muayenesi yapılmalı ve "sakatlık oranı" belirlenmeliydi. Bu eksikliğe rağmen alınan rapor üzerine kurumca sakatlık oranındaki yetersizlik göz önünde bulundurularak ( yasanın aradığı %40 sakatlık oranına ulaşılmadığından) istemi reddedilmiştir. Sakatlığı nedeniyle değerlendirilme dışı bırakıldığı için Kurumu genel hükümlere dönülerek davacı için gerekli şartlar olan 25 yıllık sigortalılık süresi ve 5300 gün prim ödemesinin mevcut olmadığından ötürü yaşlılık aylığı tahsis talebinin reddedildiği görülmüştür. Oysaki salt bu nedenle tahsis form dilekçesinde ilgili hane bulunmadığı için özürlülük kolundan aylık bağlatmak istediğini sigortalı eki dilekçe ile açık bir dille maksadını ifade etmiştir.
Rapordaki sonuç gereği sakatlılık oranının düşmesi ve özürlü aylığı bağlama şartları ortadan kalkmış bulunması nedeniyle Kurumun ret işlemine karşı sigortalı, vekili marifetiyle 21/11/2008 tarihli dilekçesi ile Kurumun red işlemine itirazda bulunarak 23/08/1985 tarihinde %40 olarak belirlenen sakatlık oranının çocuk felci hastalığından kaynaklandığını ve iyileşme olanağının bulunmadığının süreklilik arz ettiğini oturduğu yerden kalkamadığını tekrar sağlık raporu istenmesini ve sürekli engeller çıkartılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek Kurum işleminin iptali ve aylık bağlanması işlemlerinin başlatılmasını talep etmiştir.
Sigortalının dilekçesi Kurumca tekrar incelenmiş ilk ret gerekçesindeki gibi mevcut şartlar değişmediğinden (25 yıllık sigortalık ve 5300 gün prim ödemesi ) istemi yine reddedilmiştir. Bunun üzerine sigortalı 14/07/2009 tarihli dava dilekçe ile eldeki iş bu tespit davasını açmış bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırmalar sırasında 26/10/2009 tarihli celsede davacı tarafa “sakatlık” durumunun tespiti ve vergi indirimi uygulaması amaca ile Maliye"ye başvurmak üzere süre verilmesine şeklinde ara kararı verilmiştir. Bunun üzerine sigortalı vergi mahkemesine başvurarak "erken emeklilik için sakatlılık oranının belirlenmesi" konulu dava
açmıştır.02/02/2011 tarihli karar ile... 2. Vergi Mahkemesi 2577 sayılı İYUK"un 14 ve 15. maddelerinin 1-b bendi uyarınca inceleme olanağı bulunmadığından bahisle istemin reddine karar vermiştir. Görüldüğü üzere Vergi Mahkemesinin böyle esasa ilişkin olmayan bir karar vermesi davanın seyrini etkilemediği gibi açılmasında esasen hiçbir hukuki yararı bulunmamaktadır. Çünkü sakatlık oranının en son %19 olarak belirlenmesi üzerine sigortalı tarafından itiraz edilmesi üzerine mahkemece iş bu dava içerisinde yeniden Sağlık Bakanlığı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu (özürlüler için) 04/06/2010 tarihli raporu ile usulune uygun yönetmelik hükümleri gereğince yeniden sakatlık oranı tespit ettirilmiş ve bu oranın %45 olarak belirlendiği görülmüştür. Artık itiraz silsilesi sonuçlandırılarak belirlenen bu oran üzerinden esas hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, vergi mahkemesine açılan davanın red ile sonuçlanması gerekçe gösterilerek ve
sakatlık oranının %19 da kaldığı kabul edilerek istem reddedilmiştir. Bu isabetsiz değerlendirme ile verilen hüküm usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.Davacının baştan beri amacı emekli olmak yani yaşlılık aylığı bağlatmaktır eğer aylık bağlama şartlarını elde ettiğinde zaten vergi dairesindeki indirimden bunun sonucu olarak her zaman yararlanabilir öncelik aylık bağlatmadır, vergi indiriminden yararlanma değildir. Bu konuya odaklanarak asıl maksadı gözden kaçırmak davacının aleyhine olmuştur. Dosyadaki mevcut delillerle kabul hükmü kurmak mümkün iken bundan zuhul edilerek "davanın reddine" şeklinde hüküm kurmak tarafımca isabetli bulunmamıştır. Üstelik 16/12/2010 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan en son tarihli Özürlükük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükmünün 8. maddesi raporların düzenlenmesi ve özür oranının belirlenmesine ilişkin olarak özür oranlarının cetvelde bulunan oranlara göre özürlü sağlık kurullarınca belirleneceğini ifade etmektedir ve devamı maddelerinden 10. maddede özürlü sağlık kurulu raporuna itiraz başlıklı bölümde farklı bir ...sağlık kurulu raporu alacak kişi en yakın farklı bir özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastaneye gönderilir... 13. maddede özürlü sağlık kurulu raporunun geçerlik süresinden söz edilmekte olup son bendinde ...evvelce özürlü sağlık kurulu raporu vermiş olduğunun tespiti halinde tekrar rapor verilmez kullanım amacına uygun olarak düzenlenmiş ve bu yönetmelik hükümlerine göre alınmış olan sürekli raporlara sahip kişilerden Kurumlarca yeniden rapor istenilmez... ifadeleri yer almaktadır. Buna göre %19 çalışma güç kaybı yazılı rapor zaten özürlülük durumuyla ilişkilendirilmediği için yok hükmündedir. Üstelik 04/06/2010 tarihli raporun bir özürlü için taşıması gereken bütün şekil şartları taşıdığı ve incelemenin yönetmeliğe uygun olarak düzenlendiği görüldüğünden hukuken geçerlidir üstelik anılan yukarıdaki özürlüler yönetmeliği gereğince de içeriği hükme elverişli bulunmakta olup geçerliliğini korumaktadır.
Yüksek Daire Temyiz incelemesi sırasında 04/06/2010 tarihli rapora değer vermeyerek %45"e ulaştığı hususunu hiç tartışmada dikkate almamıştır. Nitelikli onama kararında da ileri tarihte idareden sakatlık indiriminden yararlanması konusunda her zaman talepte bulunabileceği ve hatta yeniden iş mahkemesine dava açılmasında engel bulunmadığı ibareleri yer almaktadır.Oysa ki, mahkeme önüne gelen uyuşmazlıklarda araştırma ve deliller mümkün olduğunca toplanarak davacının isteği doğrultusunda eldeki verilere göre değerlendirilip sonuca gidilmelidir. Öncesinde idareye başvuru sonuç getirmediği içindir ki bu amaçla uyuşmazlık mahkeme önüne getirilmiştir. Tekrar uyuşmazlığı idareye havale etmenin çözüm getireceği söylenemez. Üstelik idari yargıya açılan davanın sonuçsuz kaldığı yukarıda izah edilmiştir.
SONUÇ: Anlatılan bu nedenlerle davanın dosya kapsamına göre mahkemece kabul edilmesi gerekmekte iken reddedilmiş olması ve buna dayalı olarak da Yüksek Daire çoğunluğunca da genel mahkemenin kararının isabetli bulunarak onanması yolundaki kararına anlatılan gerekçelerle katılamamaktayım. 23/01/2013