7. Hukuk Dairesi 2015/947 E. , 2016/7724 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi(Müstemir Yetkili)
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı Bakanlık vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacılar, iş sözleşmesi devam ederken 20.12.2010 tarihinde vefat eden ...." nun mirasçıları olduklarını, o tarihte ismi .... olan davalı kurumda işçi olarak çalışan davacıların murisi ....." nun işe girdikten sonra zarar ziyan ve hasar karşılığı adı altında ücretinden 1000,00 TL kesinti yapıldığını ileri sürerek, 1.000,00 TL ücret kesintisinin 1475 sayılı İş Yasasının 31/son maddesi gereğince 18.03.1978 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı, 1475 sayılı Yasanın 31. maddesi gereğince .....’nun 1978 yılında maaşından 10 günlük yevmiyesi tutarında 1000,00 TL" lik kesinti yapıldığını ,bu kesintinin milli bankalardan Ziraat Bankasına yatırıldığını ancak olayın üzerinden 10 yıl geçtiğinden ilgili bankanın evrakları imha ettiğini, bu nedenle ödeme yapmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde davalı tarafından yapılan ücret kesintisinin 1.000,00 TL olduğunu belirterek talebin miktar itibariyle temyiz sınırının altında olması nedeniyle kesin olarak karar verilmesini istemiştir. 1475 sayılı Yasanın 31. maddesindeki “ işçi, işinden ayrıldığında kesilen para faiz ve diğer gelirleri ile işçiye iade olunur.” hükmü gereğince isteğin sadece ücret kesintisi olmayıp, faiz ve fer"ileri de kapsadığı, daha açık bir anlatımla iş aktinin sona erdiği tarihe kadar birikmiş olan faiz ve gelirlerin asıl alacağa dönüştüğü anlaşıldığından HMK 109/3 maddesi dikkate alınarak dava, kısmi dava olarak nitelendirilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ücret kesintisi alacağı olup noktasında toplanmaktadır.
Kesinti yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve 10.06.2003 tarihinde yürürlükten kalkan 1475 sayılı İş Kanununun 31. Maddesi (paralel hüküm 854 sayılı Deniz İş Kanununun 39. Maddesinde düzenlenmiş olup halen yürürlüktedir) uyarınca, “Hizmet akitleriyle işverenin tazminat karşılığı, işçi ücretlerinden geçici olarak alıkoyacağı miktar on haftada eşit taksitlerle kesilmek üzere işçinin on günlük ücreti tutarından fazla olamaz. Tazminat karşılığı bu kesintiler, bütün iş süresi içindir ve bundan bir miktar mahsup edilince yeniden aynı esaslar dairesinde kesinti yapılabilir. Tazminat kesintileri, mahsup yapılmasını gerektirecek bir zarar yapılmadan işten ayrılma hallerinde işçiye kesintisiz olarak geri verilir. Tazminat karşılığı geçici olarak alıkonulan paradan, mahsup yapılması gerektiği zaman işçi isterse işveren kendisine mahsubun hangi esaslara göre yapıldığını anlatmak ve buna ait hesaplarla fatura ve başka belgeleri göstermek zorundadır. Tazminat karşılığı alıkonulan paradan ancak o işçi tarafından yapılan zarar için mahsup yapılır. Tazminat karşılığı kesilen paralar en çok üç ay içinde milli bir bankaya yatırılır. İşçi işinden ayrıldığında kesilen para faiz ve diğer gelirleri ile işçiye iade olunur”.
Anılan düzenleme karşısında, işçinin ücretinden kesilecek zarar karşılığı kesinti, işçi işverene zarar vermediği sürece, milli bir bankada açılacak vadeli bir hesaba yatırılacak, işçi işten ayrıldığında da işçiye faiz ve diğer gelirleri ile ödenecektir. Kısaca ayrılma tarihinde oluşan faizi ve diğer geliri ile birlikte muaccel (istenebilir) bir alacak olacaktır. İşveren vadeli hesaba yatırmış ve banka işçi ayrılana kadar bu kesintiye faiz ve diğer gelir getiren işlemleri uygulamış ise, ayrılma tarihinde iade edilecek alacak bankada oluşan alacaktır. İşçi bu alacağın daha fazla olduğunu ileri süremez. Elbette işveren ayrılma anında bu alacağın ödenmesini, yasaya göre iadesini sağlamalıdır. Bunun yanında işveren bankaya hiç veya vadeli hesaba yatırmamış ise işçi meydana gelen zararını isteyebilecektir. İşçinin zararının sözkonusu olduğu durumda bilirkişi incelemesine başvurulmalıdır.
Yapılan kesinti zarar (tazminat) karşılığı olduğundan muaccel olduğu tarihten itibaren Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca genel zamanaşımı süresi olan on yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca yasadan kaynaklandığından ve yasa açıkça ayrılma tarihinden iadeyi öngördüğünden, neması (faiz ve diğer gelirleri) ile oluşan alacağa talep olduğu takdirde işçinin ayrıldığı tarihten itibaren yasal faiz uygulanmalıdır.
Dosya içeriğine göre davacıların murisinin ücretinden 1475 sayılı İş Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca davalı işveren tarafından 1978 yılında kesinti yapıldığı uyuşmazlık dışıdır. Ancak davalı işveren bu kesintiyi bankaya yatırdığını, davacıların başvurusu üzerine de bankaya ödenmesi için talimat verildiğini savunmuş, bu konuda belgeler sunmuştur. Mahkemece bu olgu araştırılmamıştır.
Öncelikle bankaya yazı yazılarak kesintinin yatırılıp yatırılmadığı, yatırılmış ise faiz ve herhangi bir diğer gelire tabi tutulup tutulmadığı, ayrılma tarihinde neması (faiz ve diğer geliri) ile ne miktar olduğu, hesabın kimin adına açıldığı, ödenmesi için talimat verilip verilmediği araştırılmalı ve sonucuna göre davalı işverenin sorumluluğuna karar verilmelidir.
Bankaya yatırıldığı belirtilen kesintinin ayrılma tarihinde faiz ve diğer geliri ile oluşan miktarı araştırıldıktan sonra ancak hiç yatırılmama veya vadeli yatırmama, bunun dışında işveren tarafından işçi işten ayrılmadan önce bankadan yasaya aykırı bir şekilde çekilmesi halinde bilirkişiden alacağın hesabı için rapor alınmalıdır.
3-Diğer taraftan kabule göre; yapılan kesinti zarar (tazminat) karşılığı olduğundan ve yasa açıkça ayrılma tarihinden iadeyi öngördüğünden, neması (faiz ve diğer gelirleri) ile oluşan alacağa işçinin ölümü ile iş akdinin son bulduğu 20/12/2010 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerekirken 18.03.1978 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi de bozma nedenidir.
4-Davalı Bakanlık harçtan muaf olduğu halde hakkında harca hükmedilmesi isabetsizdir.
5-Davacı dava dilekçesinde davalı olarak ......’nü göstermiş , davayı .... vekili takip ettiğinden taraf teşkili sağlanmış ise de mahkemece karar başlığında davalı olarak ..... yerine İl Müdürlüğü’nün yazılmış olması bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.