Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3160
Karar No: 2022/729
Karar Tarihi: 08.02.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/3160 Esas 2022/729 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/3160 E.  ,  2022/729 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen ipoteğin fekki, menfi tespit ve istirdat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 08/02/2022 tarihinde asıl ve birleşen davada davalı ... vekili Av...., geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davada vasi, kısıtlı ...'nin ...Bankası ...Şubesinden çektiği kredi yüzünden taşınmazı üzerine tapuda ipotek konulduğunu, sağlık raporlarına istinaden bu evrakları imzalarken akli melekelerinin yerinde olmadığını, bu sebeple ...'nin tapu müdürlüğünde imzaladığı resmi senedin kendisine doğuracağı sonuçları hesap edemeden bilinçsizce attığı imzalara karşılık düzenlenen bu evrakın feshedilip, buna karşılık şuan vesayetinde olan tüm sorumlulukların tarafına verilerek tapu üzerine konulan bu ipoteğin kaldırılmasını istemiş; 10/03/2014 tarihli dilekçesi ile de ipotek davasından vazgeçtiğini, davanın düşürülmesini, dosyanın işlemden kaldırılmasını talep etmiştir.
Birleşen davada davacı, davalı banka ile arasındaki 11/02/2010 tarihli konut finansman sözleşmesi kapsamında ...ilçesi ... mahallesinde kain ... parsel sayılı taşınmazı üzerindeki konutun ipotek altına alındığını, sözleşme ile belirlenen taksitlerin vadesinde ödenmediğinden bahisle aleyhine Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2013/15488 sayılı takip dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını ve taşınmazın satış aşamasına gelindiğini, ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 03/01/2013 tarih ve 2012/471 esas, 2013/986 karar sayılı kararı ile TMK'nun 405. maddesi gereğince kısıtlandığını, vaki sözleşmenin TMK'nun 9. maddesi kapsamında geçerli olmadığını ileri sürerek; ipoteğin fekkini ve davalı bankaya ödenen miktarların faiziyle iadesini, takip dosyası kapsamında yürütülen işlemlerin durdurulmasını ve iptalini istemiştir.
Davalı, kredi sözleşmesinin geçerli olduğunu, sözleşme imzalanırken borçlunun hukuki işlem ehliyetinden yoksun olduğuna dair emare bulunmadığını, hakkındaki vesayet kararının 03/01/2013 tarihli olduğunu, davacının vaki sözleşme tarihinden önce 24/06/2004, 24/12/2004 ve 26/06/2008 tarihlerinde bankadan kredi kullandığını ve vadesinde ödediğini, müracaatı üzerine önceki kredi durumu da nazara alınarak banka tarafından kredi kullandırıldığını, dava konusu sözleşme kapsamında vadesi gelen bir kısım taksitlerin süresinde ödenmiş olmasına rağmen bu aşamada fiil ehliyetinin olmadığından bahisle sözleşmenin geçersiz olduğu savının TMK'nun 2. maddesine aykırı olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece 10/03/2014 tarihli kararla, davanın feragat nedeniyle reddine dair verilen karar, davacının temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesince (kapatılan) verilen 28/02/2017 tarihli ve 2016/28914 E. 2017/2638 K. sayılı kararla "...Davacının 10/03/2014 tarihli dilekçesindeki "ipotek davasından vazgeçtiğini, davanın düşürülmesini, dosyanın işlemden kaldırılmasını" içeren talebi, feragat niteliğinde olmayıp, davanın takipsiz bırakılmasına yöneliktir. Bu nedenle feragat nedeniyle davanın reddi kararı yanlış olup, 6100 sayılı HMK’nun 150. maddesi uyarınca davanın takip edilmemesine yönelik hükümler doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacı ...'ın Adli Tıp Kurumu Raporu ile dava konusu işlem tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olmadığının belirlendiği gerekçesi ile asıl dava yönünden; davanın kabulü ile Ordu İli ...İlçesi ... Köyü ... Mevkii ... nolu parselde kâin 320,34 m2 miktarlı kargir iki katlı bina ve arsa B zemin+1 kat bağımsız bölüm No:1 30/60 arsa paylı dubleks mesken nitelikli taşınmaz üzerinde kurulan ipoteğin fekkine, birleşen dava yönünden; ipoteğin fekkine yönelik asıl davada karar verildiğinden birleşen dosyada karar verilmesine yer olmadığına, davacının borçlu olmadığının tespiti ile 30.000,00-TL meblağın 13/04/2017 dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dairece verilen bozma kararıyla, 6100 sayılı HMK’nun 150. maddesi uyarınca davanın takip edilmemesine yönelik hükümler doğrultusunda karar verilmesi gerektiğinin kabul edildiği açıktır. Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, bozma kararının gereği yerine getirilmeden hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Birleşen dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacı, asıl davanın bozma kararından sonra açtığı ve eldeki bu dava ile birleştirilen dava ile TMK’nın 405. maddesi gereğince mahkeme kararı ile kısıtlanan ...'nin vesayet altına alınmadan önce imzaladığı kredi sözleşmesi nedeniyle konulan ipoteğin fekki ile davalı bankaya ödenen miktarın iadesini talep etmiştir. Dosyanın incelenmesinde, ...'nin 19/12/2012 tarihli mahkeme kararı ile kısıtlanmasına karar verildiği, kısıtlının kullandığı dava konusu konut kredisi sözleşmesi tarihinin 11/02/2010 olduğu anlaşılmaktadır.
TMK’nın 15. maddesine göre, “Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz”. Görüldüğü gibi kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesidir. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK 2. maddesi çerçevesinde 15. maddenin değerlendirilmesine geçmeden önce aynı yasanın 1/1. maddesi uyarınca anılan hükmün getirilmesindeki asıl gayenin ne olduğunun açıklanmasında fayda görülmektedir. Kanun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yapmak, üçüncü kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı, normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması olacaktır ki kanun bunu himaye etmez. 09/03/1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği gibi mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idi ise ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda, ...'nin sözleşmenin imzalandığı tarihte fiil ehliyetine sahip olmadığı ileri sürülmektedir. Buna karşın ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredisinden yararlanmış, aldığı konut kredisini kullanmak suretiyle bir menfaat elde etmiştir. Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davacının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.
Tam ehliyetsizlere ilişkin TMK 15. maddesi hükmüne getirilen ikinci sınırlama TBK’nun 65. maddesi hükmüdür. Belirtilen yasa hükmüne göre “Hakkaniyet gerektiriyorsa; hakim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.” TBK’nun 114/2. maddesi yollamasıyla akte aykırılık hallerinde de uygulaması mümkün olan TBK’nun 65. maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi, diğer tarafın batıl hukuki işleminin hüküm ifade ettiğine güveni nedeni ile doğan zarardan sorumludur.
Öte yandan TMK 452/2. maddesinde; “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetini haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı” öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Bütün bu açıklamalar yanında TBK’nun 77 ila 82. maddelerinde düzenlenen sebepsiz iktisap hükümlerine göre hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira sebepsiz zenginleşme hükümleri gözetildiğinde, zenginleşenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir.
Bu durumda mahkemece, yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davacıdan alınıp asıl ve birleşen davada davalıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.









Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi