14. Hukuk Dairesi 2016/15469 E. , 2020/4959 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.05.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; tarafların ... ve ...’nın mirasçıları olduğunu, davacının halen babasından miras kalan taşınmazda bulunan evde yaşadığını, davalılar ve dava dışı mirasçı ...’in miras paylarını davacıya sattıklarını, davalılardan ... ile bu doğrultuda 31.05.1995 tarihli miras payının devrine ilişkin sözleşme yapıldığını, diğer davalı ...’a ait payın ise bedeli elden ödenmek suretiyle satın alındığını ileri sürerek davaya konu 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar adına kayıtlı payların iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin, diğer temyiz itirazlarına gelince; mirasçılar miras yoluyla kendilerine intikal eden hakları ister diğer mirasçılara isterse mirasçı olmayan kişilere bedelli ya da bedelsiz olarak devredebilirler.
TMK’nin 677/1. maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.
Mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmeler yapıldıkları tarihten itibaren ifa (yerine getirme) olanağına sahiptirler. Alacaklı, yapıldığı tarihten itibaren bu sözleşmeye dayanarak, sözleşme gereğinin yerine getirilmesini miras payını devredenden isteyebilir ve ona karşı dava açabilir. Taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması, bu isteğe engel oluşturmaz. Yalnızca, mirasçılar dışında üçüncü kişilere yapılan miras payının devri sözleşmeleri TMK’nin 677/2. maddesi uyarınca elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürmedikçe (yani iştirak çözülmedikçe) üçüncü kişinin istekte bulunma olanağı yoktur. Çünkü iştirak çözülmedikçe sözleşmenin ifa (yerine getirme) olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan, TMK’nin 678. maddesinde miras açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerliği mirasbırakanın katılımı veya iznine tabi kılınmış, başka bir ifadeyle mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli kabul edilmemiştir.
Somut olaya gelince; davacının davasına dayanak yaptığı “hususi satış senedi” başlıklı, 31.05.1995 tarihli adi yazılı sözleşmenin incelenmesinde, davalılardan ...’nın, mirasbırakan babası ...’dan intikal edecek 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki payını ve yine annesi ...’den intikal edecek 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki payını 100.000.000,00 TL’ye davacı ...’ya satarak satış bedelini aldığı anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki mirasçılık belgelerinden mirasbırakan ...’nın, anılan sözleşme imzalandığında hayatta olmadığı başka bir ifadeyle terekesinin açıldığı, ancak sözleşmede kendisinden intikal edecek miras payının da satıldığı belirtilen ...’nin, sözleşme tarihinden daha sonra 04.08.2008 tarihinde vefat ettiği, anılan “hususi satış senedi” başlıklı, 31.05.1995 tarihli adi yazılı sözleşmede ...’nin yer almadığı da anlaşılmaktadır. Davalı ... aleyhine açılan ve davalı ...’e, mirasbırakan annesi ...’den 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki intikal edecek pay açısından davanın reddi doğru ise de; davalı ... ile davacı arasında yapılan sözleşmenin yukarıda anlatılan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde mirasbırakan ...’dan dava konusu taşınmazda davalı ...’e intikal edecek pay yönünden geçerli olduğu gözetilerek bu doğrultuda işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın tamamıyla reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2.) bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi