20. Hukuk Dairesi 2011/14290 E. , 2012/3245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve dâhili davalı ... Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... beldesi, ... yolu mevkiindeki 2 parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek taşınmazın Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, teknik bilirkişi ...’ın 29/05/2006 tarihli raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen 372,49 m² ve (B) ile gösterilen 1028,92 m² taşınmazların son parsel sayısı ile davacı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07/05/2007 tarih ve 2007/1865-2758 sayılı bozma kararında özetle, “Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Her ne kadar taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı Kadastro Müdürlüğünden sorulmamış ise de, teknik bilirkişinin raporuna göre, taşınmaz 1957-1964 yılları arasında yapılan kadastro çalışmaları sırasında “Çalılık niteliğiyle” tespit dışı bırakılan bir yerdir. Kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yoluyla bir yerin edinebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde açıklanan imar ve ihyaya ilişkin tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur.
Taşınmazın, uzman orman yüksek mühendisi ...’ın gerekçeli ve yeterli raporlarına göre, orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiş ise de, imar ve ihya koşulları tam olarak araştırılmadığı gibi davacı açısından miktar araştırması yapılmamış, her iki parça taşınmazın tapuda kayıtlı bulunan yerlerden olup olmadığı belirlenmemiş, komşu parsel kayıtları getirtilerek denetimi sağlanamamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; taşınmazın 1957-1964 yılları arasında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Gemlik Kadastro Müdürlüğünden, teknik bilirkişiye ait rapor ve kroki eklenmek suretiyle tescili istenen her iki taşınmazın tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının tapu sicil müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesi uyarınca ve maddede açıklanan sınırlamalar da gözetilerek davacı bakımından miktar araştırmasının yapılması, davacının belgesizden taşınmaz edinip edinmediği hususunun kadastro ve tapu sicil müdürlükleri ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadığının o yer hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup saptanması, belgesizden aldığı taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının ve tescile ilişkin dosyaların bulundukları yerlerden getirtilerek miktar yönünden değerlendirmeye alınması, bundan ayrı tescili istenen taşınmazlara komşu 5214, 5215, 5216, 5228, 5234, 5235 ve 5236 sayılı parsellere ait kadastro tutanakları ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, dayanak kayıt ve belgelerin teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine
uygulanması, bu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye kroki üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, bu konuda bilirkişiden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerekmektedir.
Tüm bunların dışında, davacının her iki parça taşınmazın imar ve ihyasına ne zaman başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü ve hangi tarihte tamamladığı hususları da yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Bozmadan sonra katılan davacı ... 10/06/2009 tarihli harçlı dilekçesiyle davacı kişinin davasına konu ettiği 5236 parsel sayılı taşınmaza bitişik yerin davacı ile ilgisi olmadığını, bu yerin kendisi tarafından zeytinlik haline getirildiği iddiasıyla davaya katılmıştır. Yine bozmadan sonra mahkemece 02/11/2007 tarihli celsede davacı tarafa, Orman Yönetimini davaya dahil etmesi için verilen süre üzerine 01/12/2007 tarihli dahili dava dilekçesiyle Orman Yönetimi davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra katılan davacının davasının feragat gerekçesiyle reddine, davacı gerçek kişinin davasının ise kabulüne ve 14/05/2010 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen 372,49 m² ve (B) ile gösterilen 1028,92 m² taşınmazların son parsel sayısı ile davacı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve dâhili davalı ... Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1744 sayılı Yasaya göre 1976 yılında yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 1987 yılında 3302 Sayılı Yasaya göre yapılan 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 19.01.1959 tarihinde yapılmış ve sonuçları 14/01/1964 ila 12/02/1964 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmazlar bu çalışmada çalılık olarak tespit harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Yasanın 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlendiğine göre mahkemece davacı ...’ın davasının kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak katılan davacı ...’ın açtığı dava feragat nedeniyle reddedildiği halde davalı Hazine lehine vekâlet ücreti takdir edilmemiş olması doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu nedenle; hükme 6. paragraf olarak “Yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 550,00.- TL maktu vekâlet ücretinin katılan davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın değişik 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 06/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.