23. Hukuk Dairesi 2016/7514 E. , 2019/4997 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl davada davacı vekili,davalı tarafından müvekkili aleyhine bonoya dayalı icra takibi başlatıldığını, kooperatif hesaplarının kontrolünde böyle bir bononun düzenlendiğine ilişkin kayda rastlanılmadığını, davalı ile borç doğuracak herhangi bir hukuki yada ticari ilişkisinin de bulunmadığını, davalının kendisine bonoyu düzenleyip veren eski kooperatif yöneticileri...... ile işbirliği yaparak kooperatifi zarara uğratıcı işlemler yaptıkları hesap tetkik komisyonunun raporu ile ortaya çıktığını, davalının 16.07.2005 tarihinde bir kez 41 nolu üye olarak kooperatif üyeliğine kabulüne karar verildiği halde değişik tarihli olmak üzere altı adet istifa dilekçesi verdiğini, istifadan sonra yeniden üyeliğe kabulüne ilişkin yönetim kurulu kararı olmadığı halde noterlikçe düzenlenen hisse devir sözleşmeleri ile üyeliğini üçüncü kişilere devrettiğini, davalı ile kooperatif başkanı birlikte hareket ederek gerçekte üye olmayan ..."ı üçüncü kişilere karşı üye gibi gösterip hisse devir sözleşmelerinin yapılmasını sağladıklarını bu şekilde kaydedilen üyeler nedeniyle üye sayısının konut sayısından 15 kişi daha fazla olduğunu, kooperatif yöneticileri ile iş birliği yapan davalının hiç bir alacağı olmadığı halde kooperatif tüzel kişiliğine ait bonoyu alarak kullandığını, söz konusu bononun tanzim tarihinin vadeden sonra olduğunu, tanzim tarihinde kooperatif başkanı ..."in hayatta olmadığını, bonoda imzası olan ..."ün de tanzim tarihinde kooperatifin yöneticisi bulunmadığını ileri sürerek bedelsiz bonodan dolayı müvekkili kooperatifin borcunun bulunmadığının tespiti ile haciz tehdidi altında ödenmiş olan 13.000,00 TL"nin istirdatına,birleşen davada ise 4.870,00 TL"nin istirdatını talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatifte yönetim ve denetim kurulu üyesi olarak görev almadığını, sadece kooperatif üyesi olduğunu, müvekkilinin ihtiyacı nedeniyle üyeliklerini sattığını, ortaklık senedine dayalı olarak Noter devirlerinin yapıldığını, dava dilekçesine konu senedin alacaklısı olduğundan müvekkilinin kooperatif yönetimine defalarca başvurmasına rağmen alacağın ödenmediğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/266 E. sayılı dava dosyasında aralarında ..."ın da bulunduğu şüpheliler hakkında görevi kötüye kullanma bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, zimmet, 1163 sayılı kanuna aykırılık suçlarından dolayı kovuşturma başlatılarak bilirkişi kurulu raporu alındığı, yargılamanın devam ettiği, görülmekte olan ceza davasının bekletici mesele yapılmasının iş bu dava yönünden sonuca etkisinin bulunmayacağından HMK’nın 165. maddesi uyarınca davanın ertelenmesine dair ara kararından rücu olunduğu, davalının kooperatif üyesi olduğu beyan edilerek cevap dilekçesine ekli 16.08.2005 tarih ve 41 sayılı kooperatif kararı ile ortaklığın kabulüne dair ortaklık senedi sunulmuş ise de kooperatif kayıtları üzerinde yaptırılan incelemede davalının kooperatife ortaklığa kabulüne, mevcut hisselerinin bir başkasına devrine, istifasının görüşüldüğüne dair herhangi bir kararın mevcut olmadığı gibi davacıdan herhangi bir borç para/ mal/ hizmet satın alındığına ve de dava konusu senedin davalıya verilmesine ilişkin herhangi bir kararın alınmadığının tespit edildiği, davacı kooperatifin borçlu olmadığı senetten dolayı başlatılan icra takibinde icra ve haciz tehdidi altında asıl ve birleşen davaya konu ödemelerde bulunduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada taraf vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl ve birleşen dava da davalı vekilinin temyiz istemi yönünden;
Asıl ve birleşen dava, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile haciz tehditi altında ödenen bedelin istirdatına ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “Delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.
Mahkemece, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/266 Esas sayılı dava dosyasında aralarında ..."ın da bulunduğu şüpheliler hakkında görevi kötüye kullanma bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, zimmet, 1163 sayılı kanuna aykırılık suçlarından dolayı kovuşturma başlatılarak bilirkişi kurulu raporu alındığı, yargılamanın devam ettiği, görülmekte olan ceza davasının bekletici mesele yapılmasının iş bu dava yönünden sonuca etkisinin bulunmayacağından HMK’nın 165. maddesi uyarınca davanın ertelenmesine dair ara kararından rücu olunmuş ise de ,aynı maddi olgulara dayalı olan iki farklı mahkeme kararının ortaya çıkmasının adalete duyulan güveni zedeleyeceği de kuşkusuz olup, mahkemelere güvenin sağlanması bakımından ceza davasının sonucunun beklenmesi, karar verilmiş ise ceza dosyası ve kesinleşmiş ilamı getirtilerek, 818 Sayılı BK"nın 53. maddesi (TBK"nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2- Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazları ile asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazları ile asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.